ÖSYM’nin yaptığı tüm sınavları mercek altına alıp, tüm mağdurları ve skandalları gündeme taşıyanlar nedense mağdur olan başörtülüler olunca üç maymunu oynamaya başlıyor. ÖSYM’de ortaya çıkarılan şifrelemenin herhangi bir öğrenciye fayda sağladığı henüz kesinleşmedi. KPSS sınavında ortaya çıkarılan soruların önceden para karşılığı belli kişilere dağıtıldığı skandalından sonra sınavları gerçekleştiren ÖSYM’ye güvende sarsıldı.
Son şifre iddialarından sonra ÖSYM’nin yaptığı tüm sınavlar mercek atına alındı. En ufak bir yanlışlık, mağduriyet medya tarafından gündeme taşındı. YGS sonrası bir öğrencinin intihar etmesi ile şifre skandalı birleştirilerek olay gündemde tutulmaya devam edildi. LES sınavında yapılan yanlışlıklarla yüzlerce öğrencinin sınava giremediği, geç girdiği, mağdur edildiği ortaya çıkarıldı. Medya LES sınavında mağdur edilen gençlerin haklı gözyaşlarını günlerde haber yaptı. Yine YGS sınavında sınav sonuçlarının hesaplanmasında bazı hataların yapıldığı, sara hastası bir öğrencinin rahatsızlanması ile birlikte dramatik bir dille sunuldu.
Evet bunların hepsi mağdurlar oluşturdu. Bir önceki ÖSYM Başkanı KPSS skandalı sonrası istifa etmişti. Şimdiki skandalların birilerine imtiyaz ve üstünlük sağlandığı henüz kesinleşmemesine rağmen önemli olduğunu, ortadaki iddiaların milyonların umutlarının bir sınava endeksli Türkiye de hayatı önem taşıdığını ve bu yüzden sorumlularının mutlaka hesap vermesi gerektiğinin altını çizmek gerekir.
ÖSYM ile ilgili bu iddiaları yeni mi? Ortaya çıkarılan skandallar 1973 yılından itibaren başlıyor. Ortaya çıkarılan diyorum, çünkü eğer bir rant, haksızlık ve imtiyaz düzeni varsa bu sistemin bir çok sınavda bir çok kişiye haksız ayrıcalık tanıdığını var saymamız olasılık dahilinde olacaktır. 1992 yılında Anadolu liseleri sınavında soru kitapçıklarını para karşılığı satıldığı ortaya çıkarılmıştı. 1999 yılında ÖSS sınavı öncesi soru kitapçıklarının çalınması sonucu sınav iptal edilmişti. 2009 yılında yine polis akademisi sınav sorularının bir dershanede belli öğrencilere dağıtıldığına şahit olmuştuk. ÖSYM sisteminin kendi içindeki açıkları, teknolojik gelişmelerin sağladığı kopya olanakları ve bazı kişi ve grupların haksız şekilde maddi kazanç ya da siyasi nedenlerle sınavlara müdahil olduğunu düşündüğümüzde skandalları devam edeceğini kestirmek zor olmayacak gibi.
ÖSYM protestoları AK Parti iktidarının yıpratılması için bir vesile olarak görülerek özellikle sol tarafından güncel tutulması, yaklaşan secimler öncesi propaganda aracı olarak kullanılması konunun önemini göstermekte. AK Parti’nin yıpratılması için ÖSYM içindeki eski kadroların bir tezgahı diye sunulan yaklaşımların olayın mahiyetini halen daha görülmediğini göstermekte. Sorumluların ortaya çıkarılmasının yerine komplocu bir bakış acısı yeni skandallara yol açacaktır. AK Parti iktidarının kendi bürokratları ile çalışma isteği ne kadar haklı ise, belli mevkilere getirilen kişilerin ehil kişiler olması gerekliği de o kadar üzerinde durulması gereken bir konudur.
Şifrenin Tıkandığı Yer: Başörtüsü
ÖSYM skandalında protesto gösterileri yapanları, gazete ve televizyon ekranlarında skandalı güncel tutup yeni iddiaları ortaya atanların, secim meydanlarında ÖSYM üzerinde iktidara yüklenenlerin iş başörtülü öğrencilere gelince sessiz kaldıklarını, görmezlikten geldiklerini, meydanlarda eleştirip durdukları ÖSYM hakkında en ufak bir eleştiride bulunmadıklarını görüyoruz.
Onlarca yıl sınavlara başörtüsü yasağından dolayı giremeyen binlerce öğrencinin mağduriyeti, hak-hukukları nedense görmezlikten geliniyor. Tersine son KPSS sınavında ÖSYM başkanın devreye girerek başörtülü öğrencilerin sınava girmesini sağlaması ve sınava alınamama mağduriyetini gidermesi medya ve malum sendikalar tarafından skandal olarak sunuldu. Yine yıllarca sürdürülen katsayı hukuksuzluğu ile binlerce öğrencinin puanlarının gasp edildiğini, daha fazla net yapsalar bile istedikleri yerlere giremeyerek hayatları ile oynandığı bir gerçekti. Acık lise sınavlarına başörtülü olarak giremeyen, girenler için tutanak tutulduğu, başörtülü girip giremeyeceği konusunda daha sınav öncesi bir stres ile diğer adaylar önünde psikolojik olarak bir adım gerisinde sınava başladıklarını görmemiz lazım. Bu ülkede ehliyet sınavlarında bir mağdur edilen başörtülü kardeşlerimizin olduğunu biliyoruz.
Bu örmeklere yüzlercesini ekleyebiliriz. Çünkü 28 Şubat süreci ile birlikte artan şekilde devam eden başörtüsü yasağı değişik alanlarda on binlerce mağdur oluşturdu. Sorunun yasal zeminde henüz tam olarak çözüme kavuşturulmadığı içinde mağdurlar üretmeye devam etmektedir. AKP iktidarının sorunu kurumların yönetimleri ile yanı şahısların vicdanları ile çözmeye çalışması bir çok yerde sorunun geçici çözümüne kavuşturdu. Ancak yasakçı zihniyete sahip insanların bulunduğu kurumlarda, sınav yerlerinde başörtülülere yasakların, engellemelerin devam ettiğine şahit olmaktayız. Yanı Başörtülü bir öğrencinin sınava girip giremeyeceği sınav salonunun yetkilisinin iki dudağının arasından çıkan kelimeler ile belirlenmekte.
Son olarak Devlet Parasız Yatılı ve Bursluluk sınavında başörtülü öğrenciler mağdur edildi. Başta İstanbul olmak üzere bir çok ilde sınav salonlarına başörtülü oldukları için ya alınmadılar ya da geç alındılar. Genelde devletten burs almak isteyen, ya da yatılı olarak okumak isteyen, ihtiyaç sahibi öğrencilerin girdiği bir sınava sırf başörtülü olduğu için alınmayan öğrencilere “başörtülü iseniz burs olamazsınız ” denilmek istendi. Sırf başörtülü oldukları için her türlü imkandan mahrum edilmek istendiler. Maddi durumunuz çok iyi değil ama okumak istiyorsanız başını açın denilerek gencecik insanlar İslami kimlikleri, inançları ile gelecek hayalleri, maddi imkanları arasında tercihte bulunmaya zorlandı.
Tüm bunlar olurken medya şifre skandalı ile uğraşmaya devam ediyor. Ama ÖSYM’nin yaptığı bir sınava alınmayan başörtülüler tek sütün yada tek ekran karesi bile gündeme gelmiyor. Kendisini sendika olarak lanse eden malum sendikalar ise her zaman konu Başörtüsü ve Müslümanlar olduğunda yasakçı düzen ile işbirlikçi bir şekilde hatta bazen ondanda ileri giderek (mağduriyetleri gideren bazı düzenlemelerin iptali için davalar açarak) kinlerini kusuyorlar. Dolayısıyla televizyon ekranlarında şifre ve ÖSYM ile ilgili eleştirileri, hak ve adalet söylemleri havada kalıyor.
Şifre ile bazı öğrenciler eğer kayırılmış ise bu ne kadar adaletsizse başörtülü öğrencilerin sınava alınmayarak mağdur edilmesi ve bunun sonucunda sınava alınanların dolaylı olarak haksız bir şekilde avantaj sağlamaları, rakiplerinin elenmesi ile puan, yüzde ve sıralamada haksızlığa yol açıklaması o kadar adaletsiz değimlidir? Şifre skandalına karşı çıkan gazeteci, örgütler ve sendikalar neden bu hırsızlıklara, adaletsizliklere ses çıkarmıyorlar. Yoksa Başörtülü olunca onların haklarının yenmesi ve hukuklarının çiğnenmesi mubah mı oluyor? Birisi skandal ise ve fark edilerek ortaya çıkarılmışsa 28 Şubat 1997 den itibaren başörtülü öğrencilerin sınavlara alınmaması, katsayı ile haklarının yenilmesi skandal, hırsızlık değil midir? Ve diğerinden daha vahim olarak bu milyonların önünde her yıl yapılmıyor mu?
Başörtüsüne özgürlük ve herkes için adalet söylemine bir cümle daha eklemek gerekiyor ne yazık ki. Başörtülüye de adalet.