Osmanlı Devleti’nin çöküşünün kronolojik bilgiden ziyade sünnetullah çerçevesinde değerlendirilmesinin önemli olduğunu vurgulayan Hamza Türkmen, bir toplumunun halinin olumsuz anlamda değişmesinin Enfal Sûresi’nde belirtildiği gibi “nimet”in kaybedilmesiyle irtibatı üzerinde durdu.
Osmanlı tarihini Aşıkpaşazede, Ruhi, Nesri gibi Osmanlı tarihçilerinin rivayetçi tarzda; Kazasker İsmet Efendi, Gelibolulu Ali Mustafa, Koçi Bey gibi tarihçiler zaafları göstererek işlediklerini; ama Katip Çelebi (1609-1657), Naima (1655-1716), Ahmet Cevdet Paşa (1822-1895) gibi tarihçilerin konuya İbn Haldun gibi tarihi yasalar veya Sünnetullah çerçevesinde yaklaştıklarını örnekleriyle anlattı. Türkmen, bu son tarihçilerin Osmanlıdaki asabiye ve dini çağrı ruhunu işleyerek, İslam ümmetinin dünyada tek temsilcisi kalmış olan Osmanlı Devleti’nin ölümüne mani olacak yollarıı da göstermeye çalıştıklarını belirtti. Ama bütün bu içeriden iyileştirme niyetlerine rağmen çöküşün durmadığı ve ilk yabancılaşmanın Tanzimat Fermanı ile yaşandığını anlattı.
Konuşmada Katib Çelebi, Naima, Ahmet Cevdet Paşa gibi tahkik ehli tarihçilerin çöküş nedenleri ve çözüm arayışıyla ilgili yaklaşımlarının parça doğrular taşısa da bütünlükçü bir sistematiğe ulaşamadıkları vurgulandı. Tüm ümmet coğrafyasının çöküş nedenlerini ve çözüm arayışını ise Rad Sûresi 11. ayeti öne çıkartarak bütünlükçü olarak değerlendiren ilk kapsamlı hamlenin 19. yüzyılın ikinci yarısında tüm ümmet coğrafyasının alim, mütefekkir ve devlet ricalini uyandırmaya çalışan ıslah hareketi Urvatu’l Vuska’dan geldiği belirtildi. Özellikle bu hareketin öncüleri Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh’un mağlubiyet nedenlerimizi bütünlükçü olarak vurguladıkları üzerinde duruldı. Ve çözüm olarak da Kur’an ve Sünnet temelli arınma, içtihadımızı yenileme, sömürgecilere karşı direnip istibdat yönetimlerinin şura temelli dönüşüme uğratılması ve böylece ümmetin yeniden diriltilmesi bilincinin yaygınlaştırmasını öne çıktığı izah edildi.
Avrupa sömürgeciliği karşısında çözümü büyük ölçüde yine Avrupalı toplumsal şemalarda arayan devlet ricali ve Yeni Osmanlılar yani Jön Türkler ve İttihad Terakki kadroları için 1904’te Kahire’de Yusuf Akçura tarafından yazılan “Üç Tarzı Siyaset” üzerinde duran Türkmen; Osmanlıcılık siyasetinin Müslim ve Gayr-ı Müslim’lerden birlikte bir ulus oluşmayacağı anlaşılınca Türk ulusu yaratma önceliğine dönüldüğünü, İslamcılık akımının ise bu doğrultuda ümmetin kalan gücünden yararlanılmaya matuf olunduğunu örnekleriyle işledi. Ayrıca Urvetu’l Vuska hareketinin İttihad-ı İslam stratejisinin bir tarz-ı siyaset olarak kullanılan İttihad-ı Terakki hareketinin pragmatik İslamcılığından çok farklı olduğu üzerinde durdu.
Hamza Türkmen, İttihad-ı Terakki kadrolarının ilk defa daha sonradan Anadolu denilen Bilad-ı Rum’u veya Küçük Asya’yı mekan tutarak yeni bir Türk ulusu yaratmak için tasarladığı dil, takvim, kanun, örf değişimleri gibi konuların, “Ümmetten bir ulus yaratma” iddiasındaki Atatürk’e ve Cumhuriyet’in kurucu kadrosuna zemin oluşturduğunu belirtti.
Katılımcı bir havada işlenen program soru, cevap ve karşılıklı mütealalarla geç vakitlere kadar devam etti. Yakın Tarih Okumaları program serisinin gelecek aykı konusu “Cumhuriyet Kadrolarının İttihad-ı Terakki’ye Uzanan Örgütsel ve Fikirsel Kökleri”ni Prof. Dr. Celalettin Vatandaş anlatacak.