Hayrettin Karaman / Yeni Şafak
Oruç imsak vaktinden güneşin batmasına kadar geçen zaman içinde yeme, içme ve cinsî birleşmeyi ibadet niyetiyle terketmektir.
Buna göre oruç tutacak kimsenin önce oruca niyet etmesi gerekir. Niyetin sözle olanı, “Yarın Allah rızası için oruç tutmaya niyet ettim” gibi bir ifade ile yapılmış olur. Bunu dili ile söylemeyip kalbinden/zihninden geçirmek de kafidir. Oruç tutmak niyetiyle kalkıp sahur yiyen kimse de bu fiili ile niyet etmiş olur. Niyetin oruç günü, güneşin tepe noktasına gelmesinden önce yapılmış olması şarttır.
İmsak vaktinden maksat fecir; yani tan yerinin ağarmasıdır. Oruca niyet eden kimse imsakten itibaren yemeyi, içmeyi ve eşi ile cinsî birleşmede bulunmayı terkeder. Bunların dışında oruçla ilgili olarak terk etmesi farz olan bir şey yoktur; normal, günlük işleri ile meşgul olabilir. Akşam olup güneş batınca oruç yasaklarından birini işleyerek orucunu açar.
İftarın geciktirilmemesi matlûptur. İftardan önce şöyle bir dua okunması uygun olur: “Allahım senin için oruç tuttum, sana iman ettim, sana güvendim ve dayandım, senin lûtfettiğin rızık ile orucumu açıyorum, geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla Rabbim!”
Şunlar da Peygamberimizin yaptığı dualardır:
“Allahım! Her şeyi kuşatan rahmetinle senden beni bağışlamanı diliyorum!”
“Susuzluk gitti, damarlar ıslandı ve inşaallah sevap kazanıldı.”
“Allahım senin için oruç tuttum ve senin rızkınla orucumu açtım.”
Oruçlunun, yalnızca orucu bozan, kaza ve/veya kefaret gerektiren şeyleri terk etmesi kâmil manada ve hikmetine uygun bir oruç için yeterli değildir. Oruçlu âdeta melekleşecek, güzel ahlakın gerektirdiği gibi davranacak, öfkesine hakim olacak, kimseyi incitmeyecek, her zamankinden daha ziyade affedici, bağışlayıcı ve paylaşıcı olacaktır/olmalıdır.