Ortaya Çıkan Fotoğraflar Buzdağının Görünen Yüzü

Firket Ertan bugünkü yazısında Suriye'deki işkencelere ilişkin çıkan fotoğrafları yorumladı.

Ortaya çıkan işkence fotoğrafları Baas zulmünü ve Suriye'de olup biteni yakından takip edenlerin dahi kanını donduruyor. Fikret Ertan da bugün ki yazısında rejimin öngörülemez gaddarlığını sorguluyor. Ertan, aynı zamanda bu fotoğraflara yansıyan işkence, infaz ve zulmün buzdağının sadece bir ucu olduğunu belirtiyor.

Rejimin gaddarlığı - Fikret Ertan

Bir devlet büyüğümüz, geçen ağustosta Suriye’de vuku bulan kimyasal katliam sonrası ‘Suriye’de neyi öngöremediniz?’ şeklindeki soruya ‘Esed’in, rejimin gaddarlığını’ diye cevap vermişti.

1500 kadar suçsuz insanın en acımasız ve vahşi bir tarzda Halepçe’den sonra ilk  defa Şam-Guta’da kitlesel bir tarzda kimyasal silahlarla katledilmiş olması gerçekten de çoğumuzun beklemediği, öngöremediği, akla gelmeyecek bir vahşet uygulaması, yerleşik; ama farkında olunmayan bir gaddarlığın en vahşi tarzda dışa vurumu, kendini belli etmesiydi elbette.

Bugünlerde çoğumuzu derinden sarsan, uykularımızı kaçıran, insanlığımızdan utandıran fotoğraflarla da belgelenen rejimin son vahşeti de öngöremediğimiz, yerleşik gaddarlığın bir başka versiyonu, bir başka dışa vurumu şüphesiz.

Esasen fotoğrafları görür görmez ‘bu insanlar kim bilir nasıl acılar çekmişler, bunlara nasıl dayanabilmişler; kazaen parmağım kesilse geçene kadar bunu nasıl mesele yapıyorum; o insanların çektiğine dayanılabilir mi? insanlar bu kadar hunhar ve acımasız nasıl olabilir, nasıl canavarlaşırlar?’ diye kendi kendime sormadan da edemedim.

55 bin fotoğrafla belgelenen ve 11 bin mazlumun işkencelerle ve açlık çektirilerek katledilmelerini şüphe duymayacak şekilde ortaya koyan bu son gaddarlık ve vahşet örneği muhtemelen buzdağının sadece ucu gibi görünüyor. Zira, söz konusu fotoğraflar sadece bir hapishanede yapılanları gösteriyor. Buna ilaveten Suriye’nin başka birçok benzer hapishane ya da tutukevlerinin olduğu malum. Bunlarda da muhtemelen ortaya çıkanlar gibi başka işkence ve infaz vakalarının olduğunu tahmin etmek zor değil. Nitekim, çeşitli medya organlarında ve Suriye muhalefeti kaynaklarından bunlar ayrıntılı olarak veriliyor.

Muhalif kaynaklara göre, bugün en az 50 bin tutuklunun akıbeti belli değil. Bunlar da muhtemelen şimdilik bilinmeyen birtakım hapishane ya da tutukevlerinde bulunuyor ve insanlık dışı muamelelere uğruyorlar. Bu yüzden son fotoğraflarla ortaya çıkan vahşet ve işkence tablosunun başka yerlerde de devam ettiği söylenebilir.

Esasen, zaten var olan rejimin gaddarlığı üç yıldan bu yana pek çok şekilde ve vakada açıkça ortaya çıkmış bulunuyor. Rejim kendi halkına karşı füze, top, havan ateşi, kimyasal silah ve son 6 aydır varil bombaları kullanıyor. Bunlarla halkı dehşete düşürüp katledip bekasını sağlamaya çalışıyor. Bunlar artık hepimizin fotoğraflarla, video kayıtlarıyla, belgelerle aşina olduğumuz konular. Bunları durmadan dile getirsek de, göstersek de değişen fazla bir şey olmuyor. Rejim Rusya ve İran’dan aldığı asker, lojistik ve başka yardımlar, gördüğü destekler ve kendi gaddar tabiatı sayesinde ne yazık ki ayakta kalmaya, halkına kan kusturmaya, eziyet etmeye devam ediyor.

Gaddarlığının sonuçları herkesin gördüğü gibi ortada duruyor. 160 bin suçsuz  kurban, binlerce yaralı, sakat, hasta, başka ülkelere kaçmak zorunda kalan milyonlarca mülteci, içeride evinden edilmiş 2-3 milyon insan, hapishanelerde ve başka yerlerde akıbetleri belli olmayan yüz binlerce insan. Harap olmuş, şehirler. Açlıktan ölen insanlar… Ve daha neler. Kısacası yaklaşık 3 yıldır acı, ıstırap çeken ve zulüm altında inleyen bir halk ve bu tabloya duyarsız bir dünya, milletlerarası camia.

Bu söylediklerimin çoğunu bu köşede defalarca söylediğimi biliyorum. Ancak ne yapayım, yine de son fotoğraflı katliam ve işkence vakası dolayısıyla bir kere daha tekrarlamak zorunda kalıyorum.

Dediğim gibi son vaka işkenceler, infazlar ve zulüm buzdağının sadece bir ucu gibi görünüyor. Bu yüzden bu buzdağının altının başka kısımları bir şekilde ortaya çıkmaya başlarsa hiç şaşırmayalım; çünkü rejim ve liderinin gaddarlıkta üstüne yok. Bunu toplanan Cenevre-2 camiası da iyi biliyor elbette. Bu yüzden bu toplantının ilk gündem maddesi ortaya çıkan son fotoğraflı vahşet ve genel olarak da rejim ve liderinin artık tescilli gaddarlığı olmalı. Son vaka ve diğerleri hâlâ ülkesinin terörizmle mücadele ettiğini söyleyen Velid Muallim’e ve ona destek çıkanlara mutlaka sorulmalı ve cevap da alınmalı.

Cenevre-2 her şeyden önce rejimin gaddarlığını açıkça ortaya koymalı.

Zaman

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!