HATİCE SAKA / Yeni Şafak
Özgürlük, adalet ve hürriyet. İnsanın en doğal ihtiyacı ve talebi. Son yıllarda bu üç kavramı Arap baharının tüm sloganlarında duyuyoruz. Ancak Arap halkının bu direnişi tüm dünyanın gözleri önünde kitlesel ölümler ve göçlerle sonuçlanmaya devam ediyor. Ortadoğu topraklarında özgürlük arayışı yeni bir şey değil elbette. Yıllarca sadece hür ve insanca yaşamak için otoriteye direnenler hapishaneleri doldurdu. Tüm Arap ülkelerinde siyasi tutuklular en ağır cezalara ve işkencelere maruz kaldılar. Bunun doğal sonucu olarak da hapishane edebiyatı doğdu. Mısır, Suriye, Ürdün, Libya ve daha birçok ülkede zindan hatıralarını kaleme alanlar acı gerçekleri gün yüzüne çıkardı ve yüzlerce kitap ortaya çıktı. Biz de Arap dünyasındaki hapishane edebiyatından en çok öne çıkan romanları ele aldık.
ZİHNE KAYDEDİLEN ANILAR
“Bu günlüğün büyük bölümünü sahra hapishanesinde yazdım. Önceki cümlemde kullandığım “yazmak" gerçek anlamında değil, mecazidir. Çünkü sahra hapishanesinde yazmak için ne kalem ne de kağıt bulunmaz. … Bünyesinde en çok üniversite mezunu barındıran bu hapishanenin mahkumları -bazısı burada yirmi yıldan fazla kalmalarına rağmen- hiçbir kağıt ya da kalem görmemiştir. Zihinsel yazı Müslümanların geliştirdiği bir yazı yöntemidir." Salyangoz - Suriye zindanları / Bir casusun günlüğü" adıyla Türkçe'ye çevrilen romanın yazarı Mustafa Halife kitabında Hristiyan bir Arap vatandaşının hikayesini anlatıyor. Eğitim için gittiği Fransa'dan altı yıl sonra ülkesine döndüğünde; havaalanında, Müslüman Kardeşler Örgütü'ne üye olmak suçlamasıyla tutuklanır! Talihsiz genç niçin tutuklandığını bilmez ve tutuklanma gerekçesi bir türlü belirtilmez. Halife, sorguda suçsuz olduğunu Müslüman Kardeşler'le bir ilişkisi olmadığına onları inandıramaz. Ve böylesi anlamsız bir suçlama sonucu hapishanede tam 13 yıl geçirir.
BU BENİM İRADEMİN MÜCADELESİDİR
Türkçeye çevrilen “Ağaçlar Ve Merzuk Cinayeti" isimli romanıyla tanıdığımız Suudi asıllı yazar Abdurrahman Münif, Arap edebiyatının 20.yüzyıldaki en başarılı yazarlarından biri olarak anılıyor. Hatta çoğu eleştirmen onu Necip Mahfuz'dan sonra Arap dünyasının en iyi romancısı olarak görüyor. Münif'in, Doğu Akdeniz ismini taşıyan romanı hapishane edebiyatının ilk örneği olarak gösteriliyor. Romanda yazar, Recep isimli siyasi bir tutuklunun hikayesini anlatıyor. Yazar, zaman ve mekan belirtmeden tüm Arap ülkelerindeki cezaevlerinde siyasi tutuklulara yapılan zulüm ve işkenceye ışık tutuyor. Münif , şöyle diyor kitabında : “Toplumdan ve hayattan tamamen kopmuş bir insanın iradesini yenilemesi mümkün mü. Ben işte bunu yapan adamım. İlk günlerde cezaevi bedenimi öldürmeye çalışırken bir insan değildim. Bedenim bütün bu olanlara dayanamayacağını düşündüm ama o dayandı. Sanki tüm iradem sessiz ve öfkeli bir şekilde darbelere dayanmak için tekvücut oldu ve öyle kaldı. Sinmedi ve geri dönmedi. İşkencelere, ölüm tehditlerine, yanından geçen kurşunlara rağmen vazgeçmedi. Bu benim irademin mücadelesidir. Şimdi benden ve ondan geriye ne kaldı “
ZEYNEP GAZALİ'DEN ZİNDAN HATIRASI
“34 nolu zindan, kabir gibi dar, karanlık ve korkunç bir yer; yani tam bir hücre. Benim yanıma iki köpek vererek kapıyı kilitlediler. Teyemmüm ettim, namaz kıldım. Kıblenin bile ne tarafta olduğunu bilemiyordum. Bir namazı bitiriyor, diğerine duruyordum. Allah'a beni bu zalimlerin belasından kurtarması için dua ediyordum, yalvarıyordum. Rükû'da, secde'de, köpekler üzerime tırmanıyor. Başımı, el ve ayaklarımı, yüzümü tırmalıyordu. Öldürmeden sadece acı çektirmek için eğitilmişlerdi. Ben ise dua ve istiğfar, yalvarma ve yakarma ile Allah'a el açıyordum. Bir saat sonra kapı açıldı ve köpekler çıkarıldı. Beni hastaneye kaldırdılar." Mısır'ın tanınmış kadın yazarlarından ve İhvan hareketini kurucularından Zeynep Gazali'nin “Zindan Hatıraları" hapishane edebiyatı için önemli bir örnek teşkil ediyor. Gazali, Cemal Abdunnasır yönetiminin Müslüman Kardeşler üyelerini yönelik tasfiye girişimleri sırasında 1965 yılında hapishaneye girer. 1971 yılına kadar tutuklu kalan Zeyneb el- Gazali, tutukluluğu süresince, işkencelere ve eziyetlere maruz kalır. Kitap, hem yazarın cezaevi hatıraları hem de Müslüman Kardeşler teşkilatının kuruluşu hakkında çarpıcı bilgiler içeriyor.
GENÇ BİR ADAMINŞEREF MESELESİ
Mısırlı ünlü yazar Sunullah İbrahim'i ülkemizde “ O Koku" isimliyle yayınlanan romanıyla tanıyoruz. Daha lise yıllarında Kahire'deki sosyalist oluşumların içinde yer alan yazar, 1959'da gözaltına alındı ve ağır işlerde çalıştırılmak üzere yedi yıl hapis cezasına çarptırılır. Hapishanede beş yıl kaldı, bu sürenin çoğunu Mısır'ın Batı çölündeki el-Vâhât Hapishane Kampı'nda geçirdi. 1964'te serbest kaldı. Ekim 2003'te Mısır Kültür Bakanlığı'na bağlı Kültür Yüksek Kurumu'nun verdiği Arap Roman Ödülü'nü kazanan muhalif yazar, ödül töreninde “böyle bir ödülü verme itibarından yoksun bir yönetimden edebî bir onur kabul edemeyeceğini" ifade ederek bu prestijli ödülünü reddetti. “Şeref"ismini taşıyan romanında ise Mısır hükümetinin siyasi suçlulara cezaevinde uyguladığı işkenceleri aktardı. Sunullah İbrahim kitabında yalnızca işkencelere değil Mısır'ın ekonomik, tarihsel ve siyasal olaylarına ışık tuttu.
BİR DÖNEMİN TANIĞI: ARKADAŞIM HAPİS
Ürdünlü şair ve yazar Eymen Alatum “Arkadaşım Hapis"de doksalı yılların Ürdün cezaevlerini yansıtıyor. Romanını şiirsel bir dille karakterize eden Atum, kitabın her bölümünü bir Kuran'ı Kerim ayetiyle başlatıyor. 2013 yılında yayınlanan romanda komünistler, Baasçılar, solcu ve milliyetçi akımların Ürdün'deki “Ekmek Ayaklanması" olarak bilinen olaylardaki tutumlarını ve bu sürecin cezaevi hayatına yansıtılma sürecini ele alınıyor.
ACIYI DEĞİL ÖZGÜRLÜĞÜ YAZMAK
Suriyeli muhalif yazar Yasin El-Hac “Allah Kurtarsın Ey Gençler" kitabında 16 yıl boyunca Suriye hapishanelerinde yaşadıklarını anlattı. Şimdi İstanbul'da yaşamını sürdüren yazar muhalif olarak direnişini sürdürmeye devam ediyor. Arap dünyasındaki hapishane edebiyatı konusunda sorularımız yanıtlayan Elhac bilinen aksine Abdurrahman Münif'in yazdığı Doğu Akdeniz'in hapishane romanlarının ilki olmadığını ifade etti :" Münif iki tane hapishane romanı yazdı. Doğu Akdeniz 1975 yılında yayınlandı ve ikinci romanı “ Yine Doğu Akdeniz" adını taşıyan kitabı 1991 yılında yayınlandı. Suriyeli yazar Nebil Süleyman'ın “Cezaevi"adlı romanı 1972 yılında Iraklı yazar, Fadıl Elazavi'nin kitabı ise 1969 yılında yayınlandı. 1980 yılında cezaevine girmeden önce tüm bu kitapları okumuştum. Arap dünyasında cezaevine hakkında yazılan kitaplar cezaevi deneyimlerine paralel olarak gelişiyor ve tüm kuşağın deneyimi haline geliyor. “ Hapishane edebiyatının kendini daha çok siyasi siyasi tutuklular üzerinden yansıttığına dikkat çeken yazar, Arap dünyasının özellikle yetmişli yıllardan bu yana siyasi tutuklamalar konusunda engin bir tecrübe kazandığına dikkat çekti ve ekledi: “ Bu deneyimler artıkça cezaevine hakkında yazmak için doğal bir ortam oluştu. Ben kitabımda yalnızca acı tecrübelere yer vermedim. Cezaevi hakkında yazmak aslında hürriyetin ve özgürlüğün güzelliğini anlatmaktır. Yanlızca acıyı değil özgürlüğü yazmaktır. Suriyeli mahkumların yazacağı her kitap Esad rejimine olan direnişi ve kurtuluş mücadelesini aktaracaktır. “