Örnek bir Müslüman hukukçu: Necip Kibar

Adalet hakkı teslim etmek, layık olduğu yere getirmek ise Av. Necip Kibar gibi örnek hukukçuların hatırasını yaşatmak da bir hukukî mesuliyettir.

HAKSÖZ HABER

Nerede hak ihlâli varsa soluğu orada alan bir hukuk adamı, bir güzel Müslümandı Necip ağabey. Sadece hukuk adamı kimliğiyle değil, İslami mücadele içerisindeki aktivizmi ile de öne çıktı. Zulmün en ayyuka çıktığı dönemlerde sorumluluklar üstlenmekten bir an geri durmadı. Müslüman bir şahsiyet olarak örnek alınacak, gıpta edilecek bir miras bıraktı.

Aşağıdaki yazı, vefatının birinci yılı vesilesiyle genç bir hukukçunun; kendisiyle birlikte yol yürümüş Serra Tuğba Genç’in kaleminden döküldü. Bu şekilde hatırlanmaktan daha güzel bir miras bırakılabilir mi?

Serra Tuğba Genç / Milat

Bir hukuk insanı

Şükür ki insandan insana fark var; müstesna güzellikleriyle, öncü kimlikleriyle iyi hukukçularımız da var dediğimizdi rahmetli Avukat Necip Kibar ağabey. Nerede hak ihlâli varsa orada soluğu kendiliğinden almış hukukçu büyüklerimizle iyi ki yollarımız kesişmiş, o üstadlarımızla tezekkür edebildiğimiz, bir araya geldiğimiz zeminler iyi ki olmuş. Zira sözlerinden, anılarından harf-i hukuk kapmak dahi gurur veren bir baht imiş.

28 Şubat dâvâlarından 15 Temmuz dâvâlarına, Mavi Marmara’dan Yasin Börü dâvâsına dek Hak için ses vermekten bir an geri durmamış rahmetli Necip Kibar Üstadımız da bir hukukçu olarak hak aramanın meşakkatli yollarında o mücadeleyi vermiş olmanın onuruna ermişti. Her dem hukukun üstünlüğünü savunmuş, darbe karşıtı kimliğiyle davalarda emek vermiş, hak aktivizmini kâh adliyelerde, kâh eylemlerle sürdürmüş, öncü bir insan, mesleğine değer katan bir avukat olarak örnek bir Müslüman hukukçu portresini erdemli yaşamı ile teyit ediyordu.

Mart ayında döndüğü Moro’da hukukçu eğitim programından yetimhanelere dek sınır aşan işlerde, iyiliklerde şevkle koşturan, adliyelerde her dâvâda desteği bilinen kıymetli ağabeyimizin mücadelesini hakkıyla yazmak mümkün değil. Bu, onun genç meslektaşlarına verdiği değere, her gönle soyadı gibi nezaketle dokunuşuna bir vefa yazısı, benim için de mefkûresi, bir derdi olan kıymetli üstadımızı tanımamış olanlara da ilham verecek, duruşu örnek olacak bir hukukçu kimlik olarak anma yazısıdır. 

"O kimlerden değildi?" derseniz: Hukuk nosyonu günlük yargı rutini tamamlamak olan, içi boşalmış titrleri adının önünde taşıyan ama dâvâsı olmayan, menfaat tasası dışında başkaları için mesuliyet duymayan, inisiyatif almayan, hukuk deyip hak gözetmeyen, taşın altına elini koymayan, üst gördüğüne, güçlüye taltifkâr, zayıf gördüğüne zalimleşen, haksızlık yapmaktan korkmayan, iyi niyeti sömürebilen, kötülüğünü kötüleyerek setretmek isteyen, suya-sabuna dokunmayan, nemelâzımcılığın ihtisasını yapan, hicâb etmeyen, hukuksuzluğundan bir an pişman olmayıp bir de karşı salvoya geçebilen, ilkeleri değil, ikircikli hâli kuşanan, mahrum oldukları hak nosyonu ile adalet hissini tahrip eden, şevk kıran hukukçu profillerden değildi. O, iyi ki böyle hukukçularımız var diyebileceklerimizdendi.

Necip Ağabey ile kâh Azerbaycan’da Şehitler Hiyabanı’nda, kah Bosna’da “Hukuk benim için sadece meslek değil; inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefem.” diyen Aliya’nın izini taşıyan yollarında, kâh STK toplantılarında, kâh ona “Necip Baba” diye seslenen Moro’lu öğrencilerle programlarda, duruşma salonlarında birçok anımız var. 28 Şubat döneminin emek veren Üstadıyla son anımızın da beraber katıldığımız “başörtülü kızlara hakaret” davası duruşması olması, bir mahkeme zaptının adımızın birlikte yer aldığı hatıraya dönüşmesi de her zaviyeden anlamlı.

28 Şubat döneminde başta başörtülü öğrenci ve öğretmenler olmak üzere kamudan ihraç edilen memurların avukatlığını yapan Necip ağabey, bu duyarlı hukukçu kimliğiyle olduğu gibi, her daim nezaketli, hatır gözeten tutumu ile genç meslektaşlarının her birinin dimağında ayrı güzel izler bıraktı.

Necip ağabey inancını, dâvâsını, ilkelerini hayatının ekseni kılmış, bu uğurda koşturmuş, dert ile, şuur ile, zorluklar arasında büyük çabalar ile yetişmiş bir hukukçu olarak o aktivizm ruhundan kopmamıştı. Her yönüyle mümtaz bir kişilik olarak sırf mesleğe değil, hukukçu camiamıza da varlığıyla değer katan biriydi; yeri elbette doldurulamayacak. Adalet hakkı teslim etmek, layık olduğu yere getirmek ise böylesi örnek hukukçuların hatırasını yaşatmak da bir hukukî mesuliyettir. Mensubu olduğu Baronun da, 15 Temmuz Davalarını takip eden platformdan, emek verdiği derneklere dek ilgili kurum ve yetkili şahıslarının bir misyonu ve sorumluluğu da bu değerli hukukçumuzun ismini yaşatmak olmalı. Yaşamıyla, yaptıklarıyla, duruşuyla Müslüman bir hukukçu kimliğini perçinleyen Necip Kibar Üstadımızı vefatının 1. sene-i devriyesinde rahmet ve hürmet ile anıyorum. 

Biyografiler Haberleri

"Afiye Sıddıki'ye yönelik Amerikan zulmü sürüyor"
İşgal rejimi Gazze kuzeyinde 20 günde 770 kişiyi katletti
Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu Başkanı Mehmet Doğan vefat etti
İşgalci İsrail’in kabusu Yahya Sinvar kimdir?
Filistin cihadına adanmış bir ömür: İsmail Heniyye