HAKSÖZ HABER
Yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun sosyal medyadan gösterdiği tepki kısa sürede gündem oldu. Kaplanoğlu, Muğla’da ormanlar yanarken gece vakti iskelede hiçbir şey olmamış gibi yemeğini yemeğe devam eden turistlere tepki göstermişti.
Semih Kaplanoğlu’nun bu haklı tepkisi orman yangınları konusunda kimlerin nasıl tavır aldığını da gözler önüne seriyor. Antalya ve Muğla’da sahil kesimlerini dolduran turistler bölgeyi boşaltmaya başladı. İşin özünde onları doğrudan tehdit eden bir şey yok. Ancak sahil şehirlerini boşaltan turistlerin oluşturdukları trafik, yangınlara müdahale eden ekiplerin işini zorlaştırıyor!
Turist olmak böyle bir şey olsa gerek… Hayatının bir bölümünü "profesyonel tatilci" olarak tasarlayanlar gittikleri yerlerle pragmatik bir ilişki geliştiriyorlar. Yemeğini ye, suyunu iç, güzelliklerinden faydalan ve her yer cehenneme döndüğü anda hiçbir sorumluluk almadan orayı terk et! Turist olmanın mahiyetini gösteren ilginç bir hadise!
Orman yangınları genelde nasıl başladığı üzerinden tartışılıyor. İşin tabiata ve canlılara verdiği zarar ise ikinci planda kalıyor. Yangınlar sebebiyle şuan 80 hektar alan kül oldu. Bu alanlar tatil beldelerindeki otellerin yanında bulunuyor. Sosyal medyada verilen bilgilere bundan seneler evvel zikredilen otellerde benzer yangınlar sonucu çölleşen bölgelerde inşa edildi.
İnsanoğlu dünyayı bitmez tükenmez bir kaynak olarak gördüğü için tabiatla sağlıklı bir ilişki kurmuyor. Ortaya ise yangın ve sel faaliyetleriyle oluşan yıkım tablosu çıkıyor…
Orman yangınlarında turist örneğinden sonra bir diğer örnek ise Suriyeliler oldu. Turistlerin kaçtığı ve kaçarken yardım ekiplerine engel olduğu bir vasatta Suriyeli muhaliflerin oluşturduğu “Suriye arama kurtarma ekipleri” (SAK) Adana'da çıkan yangına müdahalede etmek için bölgeye intikal etti.
Mültecilerin hedef gösterildiği bir zamanda turist ile mültecinin farkını anlamak için güzel bir örnek… Şimdi sormak istiyoruz: Hangisi yerli, hangisi yabancı?