Örgütün her üyesi aynı işi yapmaz ki!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Türkan Saylan etrafında dolaşan tartışmalar, beni yıllar öncesinde bir duruşmada yaşadığım sahneyi hatırlattı.

Hasan Karakaya ağabeyimin aracı, satın aldığı ilk gün çalınmıştı. Araba aylarca arandı, İstanbul dışında bulundu. Yeni bir ruhsat ile piyasaya çıkmış, masum birisine sahte ruhsat ile satılmıştı. Meğerse ekip tam bir çete imiş. Daha onlarca aracı çalıp, aynı taktik ile yeniden sahte ruhsat ile piyasaya çıkartıyorlarmış!

Polis, zanlıların çoğunu tutuklatmış, duruşma için Hasan ağabeye de bir davetiye gelmişti.

Birlikte duruşmaya katıldık.

Sanıklardan birisi anlatmaya başladı: “Bana bilgileri getirdiler. Ben de sahte mühürü hazırladım. Sahte ruhsatı hazırladım ve ....’ye verdim..”

Hakim sordu: “Karakolda, ‘araçlardan bazılarını, bulundukları yerden, anahtar uydurarak ben çaldım’ demişsin.. Ben seni tanırım. Sen araba çalmazsın. Sahte mühür yaparsın. Sahte ruhsat düzenlersin. Ama araba çalmazsın. Değil mi? Bunu sana polis zorla mı söylettirdi?”

Sanık hakimin dediklerini birebir doğruladı. (Hemen belirtelim, ima edilen işkence, AK Parti iktidarında değil, ANASOL-M dönemindedir.)

Meğerse yıllardır aynı mahkemede görev yapan hakim, daha önce de aynı çeteyi iki ayrı dosyada yargılamış. Çetenin görev bölüşümü var. Kimisi çalınacak arabayı tesbit ediyor. Kimisi arabanın anahtarını yapıyor. Kimisi arabayı çalıyor. Kimisi verilen bilgilere göre sahte ruhsat düzenliyor. Kimisi ise satıyor..

Hakim, aynı kişileri deha önce de yargıladığı ve sanıkların pozisyonunu bildiği için, o an ifade veren sanığa yüklenen farklı suça isyan ediyordu: “Ben seni tanırım. Sen sahte mühür yaparsın.Ama araba çalmazsın..”

Dışarıdan baktığımızda, “araba çalmakla, sahte ruhsat düzenlemek” arasında çok büyük bir fark görmeyiz. O da suç, bu da suç.. Ama maddi gerçekliğe ulaşmak isteyen hakim, bu farkı araştırıyordu.. Doğru da yapıyordu..

Bu arada da, fiili bir gerçekliği bize sembolik olarak ikaz ediyordu..

Neydi o?

Örgütlerde, her üyenin yapacağı iş farklıdır..

Herkesin uzmanlık alanı vardır.

Hele hele işi profesyonelliğe dökmüş örgütlerde, bu görev paylaşımı çok daha ciddidir.

Kimisi hazırlık işlemlerinden sorumludur. Kimisi eylem sırasındaki gözlemden. Kimisi tetiği çekmekten.Hatta kimisi de, olay mahkeme aşamasına geldiğinde devreye girer..

Bu açıdan Ergenekon Terör Örgütü’ne bakarsanız, Saylan’ın yerinin farklı, Sedat Peker’in farklı, Veli Küçük’ün farklı, Alparslan Arslan’ın farklı, Kemal Alemdaroğlu’nun farklı, Doğu Perinçek’in farklı olduğunu görürsünüz.

Bunların hepsinin yeri de farklıdır, fonksiyonları da..

Kimisi tetiği çekmeden önce devreye girer. Bilgi verir.Kimisi tetiği çekerken devreye girer.. Kimisi tetiği çektikten sonra sanığı kaçırmaya yarar. Kimisi saklamaya, kimisi olayı farklı hedeflere yöneltmeye.. Kimisi suçu normal göstermeye...

İşte Ergenekon Terör Örgütü dediğiniz şey, böyle bir şey!

Hasan Karakaya ağabeyin arabasını çalanları yargılayan hakim örneğine dönersek, Türkan Saylan o yıllarda, bugünkü suçlama ile yargılansaydı, eminim o hakim şöyle soracaktı: “Sayın Saylan.. Ben seni tanırım. Sen, insanların eğitim haklarının kısıtlanması için gece-gündüz çalışırsın. İHL öğrencilerini, en temel haklarından yararlandırmamak için, onlara tuzak kurar, onları engeller, notlarını kırar, okullardan atılması için elinden geleni yaparsın. Sen, bu suçları işlersin.. Senin örgüt içindeki görevin bu.. Örgüt içindeki bu görevlerin için, başka derin yapılanmalarla da birlikte hareket edersin. Onlardan da destek alırsın. Hatta bazı derin cinayetleri, farklı kesimlerin cinayetleri gibi gösterip, kamuoyunu yanlış yönlendirmeye de gidersin. Ama sen, bomba imal edip, Cumhuriyet gazetesine atmazsın. Polis sana bu suçu, fazladan yazmış, değil mi?”

Evet Saylan, bomba imal edip, gidip Cumhuriyet gazetesine atmamış olabilir. Danıştay binasına girip, hakime tetik çekmemiş olabilir.

Ama bu eylemleri yapanlarla birlikte, kaos ortamı oluşturmak için birlikte hareket ettiğinden emin olabilirsiniz.

Arabayı çalmakta, anahtar uydurmakta kullanılan örgüt üyesi farklı olabilir. Ama sahte ruhsatı düzenleyen de, arabayı çalan kadar, o örgütün suçları açısından sorumlu değil midir?..

VAKİT