Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a

Ahmet Altan

Benim büyük dedem paşaydı.
Babamın anlatımıyla söylersek, “öyle operet generali değildi, soluğu barut kokan gerçek bir generaldi.”
İyi eğitim görmüş bir topçu kumandanıydı.
Çanakkale’de savaşmıştı.
İsmet İnönü’nün hocasıydı.
Ben on yedi yaşında genç bir stajyer gazeteciyken ziyaretine gittiğim İsmet Paşa, beni “senin deden benim hocamdı,” diye karşılamış, bana dedemden söz etmişti.
Çabuk parlayan öfkeli bir yapısı olduğu için ordudaki lakabı, Deli Hasan Paşa’ydı.
Ben onun hikâyelerini dinleyerek büyüdüm.
Askerlik mesleğini bugünkü muhtıracı birçok generalden daha fazla ciddiye almamın, savaş stratejilerine meraklı olmamın, komutan biyografilerine ilgi duymamın nedeni büyük bir ihtimalle çocukken dinlediğim “paşa dedemle” ilgili hikâyelerdir.
Bir generalin nasıl birisi olması gerektiğine dair bilgim var.
İyi bir general ölümle hayat arasındaki o ince çizgide sağlamca durup, kendisine emanet edilen askerlerini, ülkesini, insanlarını korur.
Bunu yapabilmesi için aklını tümüyle işine vermesi, dürüst ve adil olması, askerlerinin kendisine sonsuz bir güven duymasını sağlaması gerekir.
Dünyanın en zor işlerinden biridir yaptıkları.
Onun için, iyi “komutanları” sadece kendi insanları, kendi ülkeleri değil bütün dünya saygıyla anar, ansiklopedilere bakarsanız “düşmanla” iyi savaşmış, savaşırken cesaret ve yaratıcılık göstermiş generallerin isimlerinin, en parlak bilim adamlarıyla ve sanatçılarla birlikte yazıldığını görürsünüz.
Buna karşılık “düşmanla” değil de kendi halkıyla savaşmış, diktatör olmuş generaller dünyanın ortak lanetinin hedefi olurlar.
Öğretmenlikten komutanlığa geçmiş Giap saygıyla anılırken, Pinochet ve Franco gibiler insanlığın dilinde birer küfüre döner.
Ben ordunun siyasete karışmasına tamamen toplumsal ve hukuksal nedenlerle karşı çıkarken, siyasete müdahale eden generallere de mesleklerini iyi yapmadıkları için kişisel bir kızgınlık duyarım.
Bir generalin generallikten vazgeçmesini anlamam çünkü.
Siyasete bulaşmak bir generali, dürüstlükten ve adaletten uzaklaştırır.
Güvenilirliğini azaltır.
Doğrusu ya, bizim generallere de, onlardan mesleklerinin gereğini yerine getirip dürüst ve adil olmalarını bekleyerek bakarım.
Öyle olmadıklarında üzülürüm.
Türkiye’nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın yanına çağırdığı bazı gazetecilere bizim gazeteyle ilgili söylediği sözleri okudum dün sabah.
“O gazetenin finansörüne bakın” demiş.
Gazeteciler baksınlar.
Ama gazetecilerin bakması yetmez, bir genelkurmay başkanı bir gazetenin “finansöründen” kuşkulanıyorsa emrindeki bütün istihbarat örgütleri de bakmalı.
Orgeneral Büyükanıt da, bu gazete de toplumun önünde duruyor.
Böyle imalı bir suçlamadan sonra birimizden birinin toplumdan “özür dilemesi” gerekiyor.
Çoğu gazeteci kılığına girmiş “psikolojik savaş” elemanlarının çoktandır bizim gazetenin “Fethullahçı” olduğunu, AKP’li olduğunu, Soroz’cu olduğunu, o “kaynaklardan” bize para aktarıldığını yaydıklarını biliyorum.
Onlara aldırmadım.
Ama Genelkurmay Başkanı da söylediği zaman ciddiye almak gerekir.
Bu gazetenin hiçbir cemaatle, partiyle, örgütle ilişkisi yok.
Kendi patronları dışında hiçbir para kaynağı yok.
Biz, varlığımızı büyük zorluklarla sürdürüyoruz.
Bütün devlet bankaları da, özel bankalar da bize kredileri kestiler.
Başka gazetelere milyarlarca lirayı gözü kapalı veren bankalar bize küçücük miktarlardaki paraları bile vermiyorlar.
Düşmanlarımız her yandan nefesimizi kesmek için saldırıyor.
Dostlarımızın çoğu, bu kavgada seken bir taş bir yanlarına değer diye mevzilerine çekilip saklandılar.
Sadece sayfalarımızdaki ilan miktarına bakmanız bile açıklar durumu.
Sizin bize “dost” sandığınız insanlar en kritik anlarda paralarımıza el koyup bizi boğulmanın eşiğine getiriyorlar.
Sayıları her gün biraz daha artan okurlarımızdan başka gerçek dostumuz pek az bizim.
Eğer herhangi biri, bu gazetenin o söyledikleri örgütlerle “gizli” bir ilişkisini, “gizli” bir para kaynağını ortaya çıkarırsa, belgesini değil sadece bunu düşündürecek bir ilişkisini göz önüne sererse, burada, herkesin önünde şerefim üstüne yemin ediyorum, o gün bu gazeteyi kapatıp arkadaşlarımla birlikte gideceğim.
Öyle, “komuta kademesince onaylanmış belge yoktur” falan gibi açıklamalar yapmayacağıma emin olabilirsiniz.
Şimdi, Orgeneral Büyükanıt, gazetecilere söylediği o “gizli finansörün” kimliğini açıklasın.
Dürüst ve adil bir generalin yapması gereken budur.
Orgeneral Büyükanıt’tan da bir “generale” yakışanı yapmasını beklemek hakkımız.
Biz “gerçekleri” açıklayacağımıza söz vererek başladık bu gazeteyi yayınlamaya.
Bu, bize çok düşman kazandırıyor.
Düşmanlardan ve düşmanlıklardan çekinmeyiz.
Ama isteriz ki dostlarımızla olduğu gibi “düşmanlarımızla” da övünebilelim.
Bu övünmeyi bize bağışlayacak tek şey onların dürüstlüğüdür.
Ama tabii şunu da düşünmüyor değiliz...
Dürüst olsalar niye gerçekleri açıklayan birine düşman olsunlar ki?

Taraf gazetesi