Gitmesek de, gelmesek de,
Orada bir yer var uzakta.. Eskiden adı Birmayna idi ya da Burma. Sonra Myanmar oldu.
50 milyon insanın yaşadığı koca bir ülke. Petrol, kereste, kalay, antimon, çinko, bakır, değerli taşlar, tungsten, kurşun, kömür, mermer, kireçtaşı, doğalgaz, hidroenerji, her şey var.. Ama yıllık gelirleri 1691 dolar seviyesinde..
Myanmar’da herkes acı çekiyor anlayacağınız. Müslümanı da, Hindusu da.. Ükle askeri bir diktatörlükle yönetiliyor.. Bir köyden bir başka köye gitmek bile izne tabi ve her şey rüşvetle. En basit hak talepleri ve itiraz bile sert bir şekilde cezalandırılıyor..
Burada Arakan bölgesinde ciddi bir Müslüman nüfus var.. Kimine göre 5, kimine göre 10 milyon.. Nüfusun önemli bir bölümü komşu ülkelere sığınmış vaziyette. Resmi kayıtlara göre sadece Bengladeş’te 1 milyona yakın mülteci bulunuyor ve mülteci kampları son derece kötü şartlara sahip.
Son katliam Rohingyalılar bölgesinde yaşanıyor.. Rohingyalılar aslında bu toprağın çocukları.. 13. yüzyılda buraya ticaret ve tebliğ için gelen Yemenlilerin gemileri sahile yanaşmak isterken kayalara çarparak parçalanır. O günki ticaret gemisinin yolcularından bazıları hayatlarını kaybederler, sağ kalanlar kendi çabaları ya da yerlilerin yardımı ile kurtulurlar..
İlginçtir, buraya gelen bu Arap tüccarlar, bu karaya çıktıkları yeri o gün “Arzurrahme” olarak isimlendirirler.. Bölgede kendilerini, geldikleri yeri, dinlerini yerli halka anlatınca, yerliler İslamı seçmişlerdir.. Yerli halk bunlara Rohingyalılar adını takarlar.
“Ne alaka” derseniz, o gemi kazasının olduğu gün karaya çıkanlar, hayatını kaybedenleri sahile taşıdıklarında, isimlerini kaydederken birbirlerine şehidleri ile ilgili olarak “Ruhunnecah” derler. Yani “Ruhu kurtuluşa erdi” anlamında.. Bunu yerli halka anlattıklarında, bu inanış çok hoşlarına gider ve bu insanları “Ruhunnecah Topluluğu” olarak tanımlarlar ama kendi dilleri ile bunu tam telaffuz edemediklerinde bu isim zamanla Rohingya’ya dönüşür..
Bu Yemenli topluluk, daha sonra yerli halkla akrabalık kurar ve bunlarla evlilik yapan ve bu yeni dine girenlere Ruhunnecah denmeye başlar..
1784’de Budist Burma devleti burayı işgal edince, Tibet’ten gelen Radikal MAG Budistlerini yerleştirdi buraya..
Aslında Arakan bölgesi 354 yıl İslam olarak kaldı , 48 Müslüman kral hüküm sürdü burada..
Arakan Müslümanları yerli kabul ediliyor. Ama Rohingyalıları yabancı kabul ediyorlar. Onun için de ülkeyi terketmeleri isteniyor.
Bu coğrafyada kast sistemi olduğu için bazı insanlaırn bazı şeylere hakkı olmadığı iddia edilebiliyor.
Aslında radikal MAG Budistleri Tibetli. Dışarıdan gelmiş ve Rohingyalılar tamamen yerli.. Ama onların (onlara göre) Arapların dinine girmeleri ve onlarla evlenmiş olmaları onların artık yabancı olduklarının delili sayılıyor..
Burası da, aynen Ortadoğu gibi, sınırlarını Batılıların çizdiği, rejim ve iktidarlarının batılıların çıkarlarına göre dizayn edildiği bir ülke.. Geri kalmışlıkları da imtiyazlı, örgütlenmiş bir geri kalmışlık..
Bölgede öfkesinden korkulan, dostluğu umulan bir başka güçlü İslam devleti olmadığı gibi, bu insanlar yetim, hatta düşman muamelesi görüyor ve yıllarca da bu işler hep yapanın yanına kâr kaldı..
Burada yıllarca İngilizler hüküm sürdüler. Giderken de arkalarında bir enkaz bıraktılar..
Pakistan ve Bengladeş’in Hindistan’dan ayrılması ile Hindistan’daki Müslümanlar da azınlık durumuna, dolayısı ile kendi can dertlerine düştüler. Kendileri himmete muhtaç olan bu insanların başkasına yardımları da artık söz konusu değildi.
Aslında bütün Asya neredeyse zulüm ve açlık altında.. Burada zulmeden taraf Budistler ama, bir başka yerde Budistler de zulüm altında.
Myanmar’da zulüm görmeyen kimse yok ki. Sadece Müslümanlar değil zulüm görenler. Sadece bazıları daha fazla ya da daha az zulüm görüyor o kadar.
Sorunun çözümü, Müslümanlara zulüm yapılmasın değil, zulüme karşı çıkmak. Kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun ve bu insanların kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlayacak uzun soluklu bir eylem planına ihtiyacımız var.
Biz bu planı yapacağız diye kimsenin bekleyecek hali yok. Acil olarak bu baskıların durdurulması, bu insanlarıa acil gıda ve insani yardım yapılması, bu zulmün uluslararası ceza mahkemesine taşınması, BM, İslam Konferansı ve Arap Birliği’nin harakete geçirilmesi gerek.. İnsani yardım kuruluşlarının ise sığınmacıların hayat şartlarının iyileştirilmesi için hemen bir şeyler yapması gerek..
Selam ve dua ile..
YENİ AKİT