Son yıllarda sıkça duymaya başladığımız "el-Kaide operasyonu" yaftasıyla gerçekleştirilen sindirme operasyonlarının son halkası 16 Temmuz 2010 günü Adana, Çanakkale,İstanbul ve Antalya başlatıldı ve toplam 35 kişi gözaltına alındı.
Operasyonlarda çevresinde Dindar ve saygın kişiler olarak bilinen insanların olması operasyonların asıl hedefinin ne olduğu sorusunu akıllara getirmektedir. Çok sayıda kişiyi kapsayacak şekilde gerçekleştirilen ve somut herhangi bir eylem isnadı olmaksızın yürütülen bu operasyonlar neticesinde insanlar taciz edilmekte ve zulme maruz kalmaktadırlar. Bundan önce gerçekleştirilen pek çok operasyonda karşılaştığımız manzaranın bu defa da tekrarlanması muhtemeldir: Yine birçok kişi delil bulunmadığı için savcılıkça serbest bırakılacak, bir kısım insan ise aylarca tutuklu kaldıktan sonra çıkarıldıkları mahkemede tahliye edileceklerdir! Bu hukukdışı, keyfi operasyonların icracıları ise hiçbir şey olmamış gibi başka insanların mağduriyetlerine yol açacak yeni operasyonlara devam edeceklerdir!
Gözaltı operasyonları sırasında medyaya iftiharla sunulan "ele geçirilmiş" dergi, kitap, yayın görüntüleri ise Türkiye'nin insan hakları ve özgürlükler noktasında geldiği durumu ibretamiz bir şekilde göstermektedir. Serbestçe basılıp satılan dergi, kitap gibi basılı yayınları suç aleti şeklinde teşhir etmek resmi ideoloji dışındaki her türlü düşünceye tahammülsüzce yaklaşan oligarşik zihniyetin tipik bir tezahürüdür. Son operasyon görüntüleri içinde, "el-Kaide ile irtibatlı" şeklinde lanse edilenlerden ele geçirildiği iddia edilen "örgütsel dokümanlar" arasında Lübnan Hizbullah örgütünün bayrağının da sergilenmesi ise bu operasyonların "ciddiyet" derecesini ortaya koyan somut bir göstergedir!
Operasyonlar şehir merkezlerinde gerçekleştirilmesine rağmen gözaltına alınanların Jandarma Karakolu'na götürülmesi ise tam da bütün bir toplumu kıskaç altına almak isteyen militarizmin Balyoz türünden darbe planlarına uygun düşmektedir. Türkiye'de tokmağın kimde olduğunu gösteren bu durum askeri vesayetin devam etmesi için kamuoyunu yönlendirme amacıyla darbeci zihniyetin her türlü fırsatı değerlendirmekten geri durmadığını ortaya çıkaran son darbe belgeleriyle de örtüşmektedir.
Baskı, sindirme amaçlı ve gözdağı vermeye yönelik bir girişim olduğunu düşündüğümüz bu tarz insanlık dışı yöntemler derhal son bulmalıdır. Hiçbir mesnedi bulunmayan şüphelerden hareketle soyut irtibatlar ihdas ederek insanların suçlanması tutumu artık terk edilmelidir. Emperyalistleri, işgalcileri memnun etmek için sayısız insanın insanlık dışı yöntemlerle mağdur edilip "terörist" yaftasıyla teşhir edilmelerinden vazgeçilmeli, keyfi gözaltı kampanyaları son bulmalıdır!
SÜTUNHABER