Operasyon Referandum

Yıldıray Oğur

Bu bayrama dokuz Kürt evi yasta girdi. Tabii onların komşuları ve tabii bütün Hakkârililer de. Sahur vakti imamlarının infazından sonra şimdi de belki dağdan inerler diye bekledikleri çocukları öldürüldü Hakkârililerin.

Ölenler PKK’lı diye eğer üzülemeyen Türklerdenseniz ben size üzülmeniz gereken şeyi anlatayım.

PKK 13 ağustosta ateşkes kararını açıkladı. Sadece bununla da yetinmedi güçlerini çatışmasız alanlara doğru çekti. Son anda dibi delik koster çelmesini atlatan hükümetin basiretiyle oldu bu.

Ramazan boyunca karşılıklı ölümlere neden olan tek tük çatışmalar dışında silah sesi yükselmedi bölgeden.

Peki, bu nasıl oldu. Sadece PKK’nın ateşkese (İmamları sahur vakti JİTEM’vari infaz etmek dışında) uyması yüzünden mi? Bu mümkün mü? Bölgede asker operasyonlara her zamanki gibi devam etse bu mümkün olabilir miydi?

Şaşırmayın bu söylediğime. “Sözde ateşkes” laflarına da bakmayın.

Ne dedi görevini teslim ederken İlker Başbuğ? “Elbette 1999-2004 yılları arasındaki süreç, ilgililer ve yetkililer tarafından incelenecektir. 1999 sonrasındaki süreç, belki daha iyi değerlendirilebilseydi o günkü şartlarda daha sağlıklı bazı tedbirler alınabilirdi.”

Başbuğ’un bahsettiği zaman aralığı neydi? PKK’nın ateşkes kararını uyguladığı altı yıl (1998 eylülünde ateşkes ilan etti PKK).

Kaybedilmiş altın yıllardı o altı yıl. Şehirlere sıçrama tehlikesi gösteren kanlı bir savaşın eşiğinden basiretli insanlar sayesinde döndü Türkiye. PKK 13 ağustosta ateşkes ilan etmeseydi bugün Türkiye Sezen Aksu’nun “evet”ini, “hayır”cıların Bono’yu yuhalamasını koşuşacak bir referandum konforunda mı olacaktı sanıyorsunuz?

Ramazan boyunca ölmemiş her insanı bu ateşkese borçluyuz. Peki, ateşkesin 20 eylülden seçimlere kadar uzatılması konuşulurken ne oldu da yeniden silahlar ele alındı?

Önce Hakkâri Valiliği’nin “çatışma çıktı” açıklamasının bölgeyi iyi bilen kaynaklar tarafından yalanlandığını söyleyelim.

Bu operasyonun önceki gün akşam saatlerine kadar Roj Tv tarafından yalanladığının, bölgedeki yerel kaynaklar ve bazı devlet kurumları tarafından bile valilik açıklamasına rağmen saatlerce doğrulanmadığının da altını çizelim.

“Geri çekilmiş, saklanmakta olan bir PKK’lı grubun kampına baskın yapıldı” diyor bölgedeki kaynaklar. Yani bu arazi taramasında çıkan bir çatışma değil planlanmış bir operasyon.

Ne zaman yapılıyor bu nokta operasyon? Ailesiyle ikinci açık görüşünü yapmasına da izin verilen Öcalan’a avukatlarının yapacağı ziyaret gününe haberi yetiştirmek üzere.

Amaç Öcalan’ı etkileyerek referandumun kaderini değiştiren ateşkesi bitirmeye zorlamak mı?

Yoksa referandumdan “hayır” çıkmasını isteyenlerin bütün umutlarını Kürtlerin boykotuna bağladığı günlerden geçerken Kürtlerin duygularını hedef almış bir operasyon mu bu?

Ramazan boyunca operasyonlara ara verip, referanduma günler kala, Öcalan’ın görüş gününe yetiştirerek PKK’lıları saklandıkları kampta bulup infaz etmenin kime ne faydası var? Hangi askerî mantık var bunun altında?

Çocuklara oyuncak dağıtırkenki heyecanını bizzat gördüğüm Başbakan Erdoğan, Kürt meselesiyle ilgili hassasiyetinin farkında olduğumuz İçişleri Bakanı Atalay, bu konuda bir önceki yönetime göre daha duyarlı olan Genelkurmay kadrosu, AK Partili vicdan sahibi politikacılar; Ramazan yüzünden ateşkes ilan ettiğini açıklamış bir örgütün, saklanan militanlarını bayram arifesinde bulup öldürmenin siyasi, askerî ve daha da önemlisi vicdani bir açıklamasını yapabilirler mi? Bunun PKK’nın sahur vakti imam infaz etmesinden vicdanları sızlatma açısından ne farkı var?

Altı yıl önce kaçırılmış altı altın yıldan sonra bu fırsatı da kaçırıp bugün bayram harçlığı toplamak için kapı kapı dolaşan kaç çocuğumuzu daha asker ve militan olarak kaybedeceğiz söyler misiniz?

Hadi bu dünyada bunun, yani bayram arifesinde saklanan PKK’lıları dağlarda bulup öldürmenin askerî, siyasi, hukuki açıklamalarını, meşruiyet zeminlerini buldunuz. Peki, bütün bunların vebali öteki dünyada kimin üzerinde olacak?

Akıl ve vicdan hâkim gelecek mi? Yoksa intikam sesleriyle yeniden mi başlayacak her şey...

Âhım tarihi karalar

Tarih 1997. Leman dergisi 28 Şubat’çıların medyadaki komikçiliğini yaparken, Fatih Altaylılar faili meçhuller cephesinden bildirirken Sezen Aksu her cumartesi günü Galatasaray Lisesi önünde yakınlarını ararken dayak yiyen, gaz atılan kimsenin korkudan dönüp bile bakmadığı Cumartesi Anneleri için şarkı yaptı. Bono’dan da önce o duydu seslerini.

Şimdi “evet” dediği için Bono gibi yandaş ilan edildi, hatta militarist mizah dergisi Leman tarafından Erdoğan’ın elini öperken çizildi. Fatih Altaylı Sezen Aksu’nun Erdal Eren için yazılmış  “Son Bakış” şarkısını konserlerinde söylemediğini bile yazarak ne zaman adam olacağını bekleyenlere yine uzak bir tarih verdi.

İşte size Sezen Aksu’nun o günlerde de “PKK yandaşı” ilan edilmesine neden olan o Cumartesi Türküsü:

Bekleye bekleye geçiyor günler/ Gün sağır dilsiz sustu bülbüller/ Kemiğim etim kapı önlerinde/ Can kayıp Allah’ım bu nasıl dünya/ Bu nasıl bir ayıp/ Ben anayım yanmaz canım dışarıdan/ Kora koysalar/ Ümidimi kaybedemezsiniz ölsem de/ Âhım tarihi karalar

yildirayogur@gmail.com

TARAF