Onlar da yara aldı

Ahmet Varol

Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Size bir yara dokunduysa karşı topluluğa da benzer bir yara dokundu. Allah'ın gerçekten iman etmiş olanları ortaya çıkarması ve aranızdan şehitler edinmesi için bugünleri böyle aranızda döndürürüz.  

Allah zalimleri sevmez.” (Ali İmran, 3/140)

Bir başka âyeti kerimede de şöyle buyurur: “O (düşman) topluluğu izlemekte gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız sizin acı çektiğiniz gibi onlar da acı çekiyorlar. Üstelik siz Allah'tan onların ummadığını umuyorsunuz. Allah ilim sahibidir, hâkimdir.” (Nisa, 4/104)

Âyette vurgulanan husus önemli: “Üstelik siz Allah’tan onların ummadığını umuyorsunuz.” Belki âyette “karşı taraf” ile kastedilenin müşrikler olduğu düşünülerek, “Yahudiler de ölüm sonrası için bir beklenti içindedirler” itirazı yapılabilir. Ama gerçek öyle değildir. Öncelikle kitaplarında yapılan tahrifattan ve itikatlarındaki değişim sürecinden sonra Yahudilerde âhiret inancı çok zayıflamıştır ve gayet muğlaktır. Kaldı ki bugün Filistin topraklarını işgal altında tutan Siyonist zihniyet dinî kimliği tamamen ırkçı taassuba dönüştürmüş ve dünyevileşmiştir. Bu yüzden birçoklarında, iyi şeyler yaptıkları zaman dereceleri yükseltilerek dünyaya döneceklerini düşünen reenkarnasyoncular kadar bile ölüm sonrasıyla ilgili beklenti kalmamıştır. Askerlerinin, cephede birkaç arkadaşlarının öldürüldüğünü görünce hemen dökülmeye, moral çöküntü içine girmeye, ölüm telaşına kapılmaya başlamaları bu yüzdendir. Çünkü hayatın bütün zevklerini arkalarında bırakarak yokluk veya belirsizlik âlemine göçeceklerini düşünürler. Zaten onların dünyevileşmelerinde de böyle bir inanca sürüklenmelerinin etkisi vardır.

Filistinli kardeşlerimizin ve bilvesile aynı acıyı paylaşan diğer tüm Müslümanların ızdırabı en çok, karşımızdaki düşmanın vahşette sınır tanımamasından, insanları rasgele katletmesinden, mümkün olduğunca çok zarar verebilmek için yüksek tesirli tahrip ediciler kullanmasından ve üstelik bunları yapması için çağın tüm müstekbir güçlerinin ona imkân ve destek vermesinden kaynaklanıyor. Lübnan’daki acı ve ızdırabın sebebi de buydu. Eğer ki bu savaş sadece bir cephe savaşından ibaret olsaydı, Allah’ın izniyle tüm imkânsızlıklara, silah konusundaki aşırı dengesizliğe ve çağdaş emperyalizmin tamamen Siyonist işgalcilerin yanında yer almasına rağmen yine de Müslümanların gönülleri ferah olacaktı. 2006 yazında Lübnan’da olduğu gibi Gazze’de de işgalci saldırgan hiçbir insanî değere ve ahlâkî ölçüye saygı duymadığı için savunmasız kalabalıklara, kundaktaki bebeklere saldırmak ve insanları rasgele katletmek suretiyle iman kardeşliğinin verdiği hassasiyeti yüreklerinde taşıyanları daha büyük acılara sokmayı başarabildi.

Siyonistlerin Filistin’deki sivil varlıklarının da bir işgal dolayısıyla gayri meşru olduğunu hatırlatmakla birlikte son Gazze operasyonundaki kayıplarının genellikle askerî yönden olduğunu belirtelim. Bununla birlikte Gazze yakınındaki Yahudi yerleşim merkezlerinde tamamen toprak gaspı ve tüm uluslar arası teamüllere aykırı bir şekilde inşa edilmiş yerleşim merkezlerinde de kayıpları ve zayiatları oldu. Fakat askerî kayıpları kamuoyuna açıkladıklarının çok daha üstündedir.

En çok sıkıntıları ise can korkusunun yol açtığı psikolojik krizlerden kaynaklandı. Kendilerini risk altında gördüklerinden dolayı krize girdikleri için hastanelerde yoğun bakıma ve tedavi altına alınan yüzlerce fertleri oldu. Bu konuda içine düştükleri durum da, 2006 yazındaki 33 gün savaşında Lübnan direnişi karşısında içine düştükleri duruma çok benziyordu. En çok risk altında görülen Sderot Yahudi yerleşim merkezinin belediye başkanı Eli Moyal da, yakınına düşen bir Kassam füzesinin parçalarıyla yaralanarak hastaneye kaldırıldı.

Müteakip yazımızda inşallah işgalcilerin hedefledikleri ve ortaya çıkan durum açısından olayları tahlil etmeye, ayrıca mücahitlerin kullandığı silahlar ve Olmert’in son teklifiyle ilgili tespitlerimizi sizlere aktarmaya çalışacağız.

Taziye: Kudüs davasının Güney Afrika’daki savunucularından, Aksa Dostları Grubu’nun başkanı, Kudüs Müessesesi’nin toplantılarında ve Kudüs davasıyla ilgili muhtelif uluslar arası toplantılarda bir araya geldiğimiz değerli dostumuz İsmail Collier’nin vefat ettiğini öğrendim. Son olarak hareketli ve heyecanlı Güney Afrika heyetiyle birlikte İstanbul’daki Uluslar arası Kudüs Buluşması’na gelmişti ve orada da görüşme fırsatımız olmuştu. Yüce Allah’tan kendisine rahmet diliyorum. Allah kendisini Kudüs’ün özgürlüğü için şehit olanlarla birlikte eylesin. İnşallah bizim de bir sonraki görüşme mekânımız cennet olur.  

Vakit