Onlar Atatürkün izinde, başbakanlar çalışsın!

Her geçen gün yeni bir belge, bilgi, doküman...

Hepsi de demokrasi ile yönetilen bir toplumda fahiş suç sayılabilecek şeyler.

Belgenin, bilginin, dokümanın, ıslak imzanın anlamı kalmadı.

Bir hakimin terör örgütüne üye olmak suçlaması ile cezaevine gönderdiği birisini bir başka hakim delil yetersizliğinden serbest bırakıyor.

Hakimler arasında görüş farkı olur ama hangi hukuk düzeni iki hakim arasında bu kadar geniş görüş farkını kaldırabilir?

Dursun Çiçek serbest kalabiliyorsa içeridekiler niçin içerideler?

Dursun Çiçek'i koruyanlar içeridekileri niye korumuyorlar veya koruyamıyorlar?

Dün gazetelere 3. ihbar mektubu manşet oldu.

Daha önceki ihbar mektubu fişlenen internet sitelerini açıklıyordu.

Bu mektuba göre fişlenmeyen siyasetçi, bürokrat, banka vs. kalmamış.

Ordunun görevi bu.

Evet bu ordunun görevi bu.

İçe dönük yapılanan Türk Ordusu'nun gerçek misyonu bu.

Gerek bir kısım yasalarla, gerekse bir kısım yasa dışı yollarla bu orduya yüklenen misyon bu.

Kendi halkını kontrol eden ordu...

Sadece Türkiye'nin değil, az gelişmiş ülke ordularının misyonu kendi halklarını kontrol etmektir.

Mesela Pakistan'da da durum böyledir. Erken kalkan generalin darbe yapabildiği Güney Amerika ülkelerinde de, bazı Asya ülkelerinde de...

"Az gelişmiş ülkeler kendi ordularının esareti altındadır."

Bu sözün Montesqieu tarafından söylendiği belirtilir.

Türkiye gibi az gelişmiş, gelişmekte olan ülkelerde en organize yapılar genellikle ordulardır.

En güçlü yapı da ordudur.

Halkın kendisine yönelik her türlü psikolojik harekatı yapmasına rağmen halkın en güvendiği kurum da ordudur!

Bu güven zaman zaman yapılan anketlerle sağlanır!

Siyasi partiler, hükümet, Meclis vs. hep bu yapının gölgesindedir.

Sivil toplumun gelişmesine zaten asla müsaade edilmemiştir.

Başbakan ordunun hamalıdır.

Ordu ister başbakan yapar.

Paraysa para, silahsa silah, yasaysa yasa.

Onlar ne isterlerse Meclis onu yapar.

Askere selam, bütçeye devam.

Bu yapı ülkede kendi konum ve durumlarının devamı için bütün demokratik kurumlara karşı, ülke vatandaşlarına karşı sürekli, kesintisiz bir psikolojik harekat yürütür.

Bunun için bütçesi vardır.

Milletin parasıyla millete karşı psikolojik harekatlar sonunda askeri darbelere dönüşür.

Milletin parasıyla alınan silahlar millete doğrultulur.

Amaç kontrolü hiçbir zaman elden bırakmamaktır.

Bu amaçla ülkede tek başına bir siyasi partinin iktidara gelmesini önlemek için uğraşırlar.

Ki bu siyasi parti varlıklarının en önemli yazılı belgesi olan ve askerler tarafından yapılan anayasayı hiçbir şekilde değiştirmesin.

Değiştiremesin...

Değiştirmeye dahi yeltenmesin.

Siyaset parçalı olunca elbette anayasayı değiştirmeye, ülkede askeri vesayeti kaldırmaya kimsenin gücü yetmeyecektir.

Koalisyon ortağı siyasi partilerden herhangi birini bir şekilde kendi yanlarında tutmak anayasa değişikliğini önlemeye yetecektir.

Amaçları bu.

Anayasa değişmesin...

Hiçbir siyasi parti Meclis'te anayasayı değiştirecek çoğunluğa erişmesin...

Ülke siyaseti daima parçalı olsun...

Millet bütünleşmesin, siyasi istikrar hiçbir zaman sağlanmasın.

Böyle bir yapıya en organize kurum olarak ordunun müdahale etmesi çok kolaydır.

Onlar bunu yapıyor işte.

Çiçek'in yaptığı da, bilgi destek biriminin veya psikolojik harekat dairesinin de vs. bu.

"Az gelişmiş ülkeler kendi ordularının işgali altındadır."

Tersinden alınca da "Kendi ordularının esareti altındaki ülkeler az gelişir."

Bu kısır döngü böyle sürer gider, anayasa değiştirilip özgür bir anayasa yapılıncaya kadar.

AK Parti bunu yapabilirse bir dahaki seçimde var olabilir. Ama bunu yapamazsa hangi açılımı yaparsa yapsın asıl yapması gerekenin yanında hiçbir anlamı yok!

AK Parti eğer yapması gerekeni yapmazsa bu devran böyle sürer gider...

BUGÜN