“On Yıl Sonra....”

Ahmet Varol

 

Zaman kavramı muhtelif bilim dallarının alanına girmiş ve üzerinde değişik tespitlerde bulunulmuştur. Geçmişi iyi teşhis ve geleceği görebilme üzerine çok fikir yürütülmüştür. Özellikle siyaset alanında bugünü değil geleceği görebilmenin önemine vurgu yapılır. Geleceğe dönük projeler üretebilmek ve hedefler belirlemek için buna ihtiyaç olduğu söylenir.

Eskiden geleceği görme konusunda “ebced hesabı”na önem verilirdi. Bilhassa kutsal kitaplarda geçen ifadelerden ebced hesabına göre bir gelecek tayini yapılır ve bayağı ilgi görürdü. Ortodoks yahudilerde yaygın olan bu hastalık zamanla Müslümanlara da bulaştı ve ebced hesabına göre birkaç kez kıyamet tarihi verildi. Hesap tutsaydı biz hiç doğmayacaktık, çünkü kıyamet çoktan kopmuş olacaktı.

Normalde gayb âlemine inanmayanların birçoğunun burçları önemsemesi, aynı tarihlerde doğmuş tüm insanların her gün aynı şeyleri yaşayacağı saçmalığına inanmayı gerektiren anlayışla gazetelerin burçlar köşesini özenle okuyarak şanslarını belirlemeye çalışması ise garip. Ama bu da bir tatmin yolu. Çünkü insan geçmişindeki hataları ve doğruları tahlil ederek yol tayin etmek yerine geleceğini okuyarak bunu yapmak istiyor.

Gelecek bizim için bir gayptır. Onu yıldızlara bakarak veya kutsal kitapların harflerine sayısal değer tayin ederek okumaya çalışmak insanın kendini avutmasından başka bir şey değildir. İslâm itikadında bu tür avunmalara açılan bir kapı bulunmadığı temel dinî kaynakların incelenmesi halinde görülecektir. Fakat bir de bizim “sünnet-i ilahiye” adını verdiğimiz ilahî nizamdan yani Yüce Allah’ın eşyanın tabiatına yüklediği özelliklerden yararlanarak geleceği okuma, belli bir tahminde bulunma metodu var ki bunu herkes kullanıyor ve doğru teşhis yapıldığında çıkarılan sonuçların da çoğu zaman tuttuğu yahut çok yaklaşıldığı görülüyor.

ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in geçtiğimiz günlerde “On yıl sonra İsrail olmayacak” dediğine dair bir haber yayınlandı. Daha sonra bu söz değişik ortamlarda tartışıldı ve Kissinger’in sekreteri haberi önce reddetti. Ancak sözü bizzat duyduklarını söyleyen gazeteci ve yazarların ısrarı üzerine Kissinger kanadı da fazla üzerine gitmek yerine bu sözü unutulmaya terk etme yolunu seçti.

Kissinger’in sözüyle ilgili tartışmaların sıcaklığı sürerken, ABD’nin “İsrail sonrasına göre” plan yaptığına dair haberler çıktı. Bu haberler teyit edilinceye kadar bir spekülasyon olarak görülecektir. Fakat “İsrail” var olduğu sürece ABD’nin İsrail sonrasına dair plan yaptığı yönündeki bilgilerin resmî kanallardan teyit edilmesi de zordur.

22 Mart 2004’te şehit edilen Şeyh Ahmed Yasin de İsrail’in 2025 yılından önce tarih sahnesinden silineceğini söylemişti. Şeyh Yasin’in bu sözleri, bazıları nezdinde “acaba gayptan haber mi veriyor?” diye ciddi tereddütlerle karşılanmıştı. Bazılarına göre de temenni ve arzularını teşhis olarak sunuyordu.

Aslında ne Ahmed Yasin istikbalde gerçekleşecek kesin bir olaydan haber veriyordu, ne de Kissinger garantili konuşuyor. Fakat her ikisi de hem tarihi hem de vakıayı okuyarak geleceğe dair bir tespit ve teşhiste bulunmuştur. Birininkini arzu ve temenni diğerininkini ise korku ve endişe olarak okuyabiliriz. Ama arkasındaki duygular ne kadar farklı olsa da tespitler bir noktada birleşiyor ve benzer sebeplere dayanıyor.

Kissinger uluslararası siyonizmin ABD’deki lobi faaliyetlerinin başını çeken en önemli isimlerden biridir. Onun Dışişleri Bakanlığı yaptığı dönem ise siyonist işgalin kendini meşrulaştırma çabalarının en belirgin adımlar attığı dönemdir. Fakat bugün gelinen noktada yaptığı tespitler ciddi endişeler taşıdığını gösteriyor.

Bir cihaz aldığınızda kullandığınız ortama, cihazın dayanma gücüne, kalitesine ve yıpratıcı etkenlere bakarak ona bir ömür biçmeniz doğaldır.

Siyonist işgal hakkında da kimse, “4 Kasım 2023 tarihinde bu işgal buhar olup havaya uçacak” diye bir iddiada bulunamaz. Ama bizzat işgalin arkasında duran en önemli lobicileri bile endişelendiren ciddi etkenler var. Bazılarına bunlar belki hayal gibi gelebilir. Ama bugün yaşananlar da düne göre hayal gibiydi. Siyonist işgal de kesinlikle kalıcı olmayacaktır. Zaman tahminlerinin arkasındaki realitelerden ise inşallah müteakip yazımızda söz edeceğiz.

YENİ AKİT