Ergenekon davasında üçüncü iddianamenin özeti... Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün ifadesi... Bu ifade konusunda Murat Yetkin’in Özkök Paşa’yla yaptığı Radikal’deki ilginç konuşma... Ve bununla ilgili olarak Murat’la, sonra da İsmet Berkan’la yaptığım kısa sohbetler...
Güne böyle başladım dün sabah.
Bazı izlenimlerime gelince...
(1) Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek Paşa’nın ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay’ın günlükleriyle Özkök Paşa’nın ifade ve konuşmaları birleştirilince, Türkiye’nin özellikle 2003-2004 döneminde rejime yönelik ciddi bir darbe ya da askeri müdahale tehdidiyle karşı karşıya kaldığı bir kez daha çok açık ortaya çıkıyor.
(2) ”İrtica kapıda”, “AB Türkiye’yi böler”, “Kıbrıs satılıyor” diyerek Erdoğan hükümetini hedef alan askeri müdahale çabalarının boşa çıkarılmasında, zamanın Genelkurmay Başkanı Özkök’ün belirleyici rol oynadığı bir kez daha anlaşılıyor.
(3) Özkök Paşa, anlaşılan o ki, askeri müdahaleye karşı ‘demokratik rolü’nü kapalı kapılar arkasında, günlük deyişle, fazla toz kaldırmadan oynamış. Darbe tertiplerinin içinde gözüken komutanların 2004 yılı Ağustos ayındaki emekliliklerini de göz önünde tutarak ortalığın çalkalanmasına meydan vermekten kaçınmış...
(4) Hedef küçültürken, kendi iç kamuoyunda askeri müdahaleye karşı olan safları genişletmiş. Zamanın Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı yanına kazanmış. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman’ı, darbe tertiplerinin başoyuncusu olan Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’dan ayırmış...
(5) Özkök Paşa’nın 2003-2004 yıllarında çok zor zamanlar yaşadığı anlaşılıyor. Bu dönemde, bazı medya odaklarında kendisi ve Büyükanıt Paşa aleyhinde olumsuz bir kampanya yürütüldüğünü ve Özkök Paşa’nın öğlen yemeklerini bile evinden sefertasıyla getirdiğini anımsamakta yarar var.
(6) 2003-2004 tertiplerinin başarısızlığına yol açan nedenler şöyle özetlenebilir: Özkök Paşa’nın ince bir kurmay oyunuyla hedef küçültmesi... Orgeneral Büyükanıt ve İkinci Başkan Orgeneral İlker Başbuğ‘un Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün arkasında yer almaları... Kara ve Deniz Kuvvetleri Komutanları Aytaç Yalman ve Özden Örnek’in Jandarma Komutanı Şener Eruygur’dan kopmaları... Genelkurmay karargahına, komutana rağmen bir darbe için gerekli birlik kaydırmalarının imkansızlığı...
(7) Bu arada Amerika’nın bir darbeye karşı olması da darbecilerin cesaretini kırmıştır. Ayrıca askerin kendi iç kamuoyunda, Erdoğan hükümetine dönük olumsuz hava ağır basmakla birlikte bir darbe havasının olmayışı ve Türkiye kamuoyunda da “Asker gelsin!” rüzgarının esmeyişi darbe tertiplerini başarısız kılmıştır.
(8) Ancak, kuvvet komutanlarının 2004 yılı yazında emekli olmalarından sonra da, ülkedeki bu anti-darbe havasını değiştirmeye ve Türkiye’yi suikastlarla, siyasi cinayetlerle bir ‘darbe ortamı’na sürüklemeye yönelik çabalar devam etmiştir. Emekli Orgeneral Eruygur, emekli Orgeneral Hurşit Tolon isimleri ön plana çıkmaya başlarken, Ergenekon olayı önce siyaset, sonra yargı sahnesindeki yerini almıştır.
(9) Üçüncü Ergenekon İddianamesi, Türkiye’nin bir darbe ortamına sürüklenmesi konusunda çok çarpıcı çizgiler taşıyor. Alevilerle Sünnileri, Türklerle Kürtleri birbirine düşürecek, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni karıştıracak, Türkiye’nin ABD ve AB ile ilişkilerini zehirleyecek suikastlerın tertiplendiğine, büyük alışveriş merkezlerine bombalı saldırıların planlandığına ilişkin iddialar gerçekten korkunç...
(10) Ergenekon davası, Türkiye’nin demokrasi ve hukuk rayına gerçekten oturması, bu ülkede barış ve istikrarın kalıcı biçimde yerleşmesi konusundaki önemini koruyor. Yargısal süreçte hukuk açısından gerekli eleştiriler yapılmıştır, yapılmaya elbette devam edilmelidir. Fakat davayı sulandırmaya, davanın inandırıcılığını yok etmeye dönük tuzak ve oyunlar karşısında da uyanık olunmalıdır.
MİLLİYET