“Şehit Ömer Muhtar” için “Gecenin Hakimi” diyorlardı. Zira isyan yıllarında İtalyanların hakimiyeti gündüz saatleriyle sınırlıydı. İsyancılar ise gece boyunca istedikleri gibi hareket etme özgürlüğüne sahiptiler. Ömer Muhtar 30 yıl sömürgecilere karşı savaştı. Önce Libya’nın güneyini işgal etmek isteyen Fransızlara karşı ve 1911’den sonra İtalyanlara karşı. “Libya direnişi” bizim tarihimizin bir parçası. “Mustafa Kemal Paşa” dahil pek çok seçkin Osmanlı subayı Trablusgarp’ta İtalyanlara karşı Senusi mücahitlerle omuz omuza çarpıştılar.
Senusilerin lideri Seyyid Ahmet Şerif Es Senusi de Anadolu’da verilen Milli Mücadele'yi destekledi. Anadolu’yu adım adım gezdi, halkı Milli Mücadele'yi desteklemeye çağırdı. Bu aziz adam bütün geleceğini Osmanlı ve Türkiye uğruna feda etti. Mekke’de karşılaştığı bir şahsiyet, Şeyh Senusi’ye Birinci Dünya Savaşı’nda Mısır, Libya ve Çad üçgeninde İngilizlere, Fransızlara ve İtalyanlara karşı neden savaşa girdiğini sordu. Çünkü İngilizler Şeyh Senusi'yle anlaşmak için zeytin dalı uzatmışlardı. Ahmet Şerif Es-Senusi İslam dünyasının en tanınmış dini liderlerinden biriydi ve kendisini ‘İslam halifesi’ olarak görmek isteyenler az değildi. Kendisine o soruyu soran şahsiyete ise şöyle cevap vermişti:
“İslam Halifesi kalkıp benden yardım isterken başka ne yapabilirdim ki? Haklı mıydım, yoksa aptalca mı hareket etmiştim? Ama insan vicdanının sesini dinlediği sürece Allah’tan başka kim bilebilir onun akıllıca mı yoksa aptalca mı hareket ettiğini”.
Maalesef “Senusi direnişi” ile ilgili Türkçe'ye çevrilmiş ya da Türkiye’de yapılmış pek fazla çalışma yok. Öte yandan “Afrika” bilgimiz çok kısıtlı. Oysa yüzlerce telif, binlerce makale yazılmış olması gerekirdi. Yeterince bilmediğiniz bir kıtada sağlıklı politikalar üretemezsiniz.
İtalyan halkı ise Libya’da olan-bitenleri faşist Mussolini yönetiminin süzgecinden geçirilmiş şekliyle biliyor. Ömer Muhtar’ın sorgu tutanakları uzun yıllar İtalyan halkından bile gizlendi. “İtalyan Afrika Bakanlığı” arşivleri ise sınırlı sayıda araştırmacıya kapılarını araladı. Libya direnişiyle ilgili en iyi kaynaklardan biri, 1986’da Londra’da yayımlanan, Enzo Santarelli, Giorgio Rochat, Roman Rainero ve Luigi Goglia’nın imza attığı “Omar Al-Mukhtar: Italian Reconquest of Libya” başlıklı kitaptı. Kitap “Ekin Yayınları” tarafından geçtiğimiz günlerde Türkçe’ye çevirildi. İtalyan yazarlar bazı arşiv belgelerine ulaşmayı başarmıştılar.
Ömer Muhtar 1931’de bir silahlı çatışma sonucunda esir düşmüştü. İtalyan basınına göre ise Ömer Muhtar kendisi teslim olmuş ve “eman” dilemişti. Yazarların ulaştığı resmi belgelerde Ömer Muhtar’ın savaşarak esir düştüğü açıkça ortaya çıkıyor. Yazarlar, Batılı sömürgeci güçlerin Afrika’da önlerinde en büyük engel olarak müslümanları gördüğünü itiraf ediyorlar. Katolik Hıristiyanlığın sömürgeciliğin aleti haline getirildiğini ise şu sözlerden anlıyoruz:
“Libya savaşları esnasında İtalyan milliyetçiliğini ve sömürgeciliğini beslemiş olan Katollik kökenli ‘misyoner’ ve ‘Haçlı’ ruhunu da hesaba katmalıyız. Alt ve orta sınıfların tutumlarını fazlasıyla etki altına alan bu ruh hali, zamanında ve sonrasında medyanın bir kısmı tarafından organize edilmişti.”
“Ekin Yayınları” bu çalışmayı Türkçe’ye kazandırarak önemli bir boşluğu doldurdu. Afrika’da sömürgeciliğe karşı verilen mücadeleyi anlamak, bugün olan-bitenleri anlamak için bir anahtar. Tarih sürekli yinelenen bir süreç ve her yeni bilgi ufkumuzu biraz daha genişletiyor.
YENİ ŞAFAK