Ömer El-Beşir’in Katil Esed’i Ziyaretinin Arkasında Suudi Arabistan mı Vardı?

Yazısında Sudan lideri Ömer el-Beşir’in Suriye diktatörü Esed’i ziyaretini değerlendiren İbrahim Tığlı, Sudan’ın S. Arabistan kuklası olduğunu, S. Arabistan’ın İran ve Esed ile Sudan üzerinden ilişki kurduğunu söylüyor.

İbrahim Tığlı’nın Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan konuyla alakalı yazısını (18 Aralık 2018) ilginize sunuyoruz:

Beşir’in Suriye Ziyaretinin Arkasında Neler Var?

Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir, Suriye’ye kısa süren bir ziyarette bulundu. Ömer el-Beşir, 2011’de Suriye’de iç savaşın başladığı günden beri Şam’ı ziyaret eden ilk Arap lider oldu.

Sudan Haber Ajansı (SUNA), ziyarette öne çıkan başlıkların iki ülke arasındaki karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesi, bölgedeki gelişmelerin ele alınması şeklinde olduğunu bildirdi. Fakat bu görüşmenin söylenenden daha uzun sürdüğü ve birçok konunun ele alındığı daha sonra ortaya çıkacaktır. Bu ziyaretin sadece Sudan adına yapılmadığı çok açık. Beşir’in Suudi Arabistan’ın bilgisi dâhilinde Suriye iç savaşında yeni roller kapmaya çalışan Arap ülkeleri adına da orda olduğu bir gerçek.

Beşir bu ziyaretle her şeyden önce diğer Arap ülkelerinin Esed’e yaklaşımlarını kırıyor ve Arap ülkeleri ile Suriye arasında yeni bir ilişki döneminin başladığını haber veriyor. Artık Sudan’ın başlattığı bu çizgi devam edecek ve Beşşar Esed’in meşruluğu Arap liderler tarafından sorgulanmayacak. Beşir’in de ilgilendiği zaten Esed’in meşru bir lider olup olmaması ya da halkına savaş açarak yüzbinlerce insanı öldürmesi değil. Zaten kendisi hakkında da benzer bir katliamı Darfur’da gerçekleştirdiğine dair suçlamalar yapılarak Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından yargılama kararı çıkarıldı.

Türkiye’de, Esed yanlısı olan çevrelerin Beşir’e düşmanlığı gibi tuhaf bir yaklaşımları vardır. Beşir’in Türkiye’ye gelmesine dahi karşı çıkan bu çevreler, hükümetin Beşir’le diyalog kurmaması gerektiğini belirtirler. Aslında Arap liderlerin birbirinden çok farkı yoktur, halklarından çok kendi yönetimlerini ayakta tutmak için mücadele ederler, çünkü kendilerine serbest seçimlerle oy vermeyen halkın onlar için bir değeri de yoktur. Onlar halklarına hesap vermezler, hesap verdikleri yerler bellidir; Suudi Arabistan örneğinde görüldüğü gibi.

Beşir’in bu ziyaretle kendisini iyice Arap davasına kaptırdığı görünüyor. Suriye’nin zayıflatılması ile Arap davasının zayıflatılmasının aynı anlama geldiğini belirterek iç savaşa rağmen yönetimin Arap ilkelerine bağlı kaldığını savunuyor. ABD’nin Irak işgali ile “Arap ilkeleri”nin kalıp kalmadığını unutmuşa benziyor.

Bu ziyaret öncelikle Suudi Arabistan’ın bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir. Zaten Suudi Arabistan’ın bilgisi dahilinde olmadan Kızıldeniz’in ötesine geçmesi dahi söz konusu olamaz. Suudi Arabistan’ın Yemen’deki işgaline destek veren devletlerden biri olmasına rağmen İran ile ilişkilerin de yine Sudan üzerinden yürütüldüğünü söyleyebiliriz. Sudan’ın, Suud’un Yemen politikasına destek vermesine rağmen İran ile ilişkilerini üst düzeyde sürdüren devletlerden biri olduğu gerçeğini unutmamak lazım.

Ziyaretin görünen yüzüyle ilgili, el-Beşir’in bir süre önceki Rusya ziyaretinin ardından bu ziyareti gerçekleştirmesinin arkasında Suriye meselesinde Rusya-İran eksenine giriyor olduğu yorumunu yapabiliriz. Fakat bunu yaparken Suud ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi fincancı katırlarını da ürkütmemeye özen gösteriyor. Sudan, Suriye- İran-Rusya eksenine yaklaşırken Sünni Arap dünyasından da kopmuyor. Sudan Dışişleri Bakanının tabiriyle çok yönlü bir dış politika izliyor.

Beşir’in Suriye ile diyalog kurması diğer Arap ülkelerinin de Suriye ile olan ilişkilerini gözden geçirmesini ve Beşşar Esed’i meşru bir lider olarak görüp Suriye ile ilişkilerini düzeltmeye çalışmalarının yolunu açacaktır. Bir süre önce Rusya menşeli Nezavisimaya gazetesi, Birleşik Arap Emirlikleri yetkileri ile Suriyeli temsilciler arasında görüşmeler olduğunu ve BAE’nin tekrar elçiliğini faaliyete geçirmeyi planladığını iddia etmişti. Hatta BAE diplomatlarının sık sık Şam’ı ziyaret ederek Esed başta olmak üzere Suriyeli yetkililerle düzenli olarak görüştükleri de belirtilmişti. Bir bakıma Türkiye’yi Katar’la birlikte bölgede yalnızlaştırmaya yönelik de bir manevradır bu yeni süreç.

Rusya da bu ziyarette pay sahibi. Esed’i Arap liderleri ile barıştırmaya ve Arap liderlerinin Beşşar’a destek vermelerinin önünü açmaya çalışıyor. Beşir’i Rusya ve İran’ının da şemsiyesi altında bu duruma sokan ülkesinin ekonomik durumu. ABD’den yeterli desteği göremeyen Sudan yönetimi hem denize düşüyor hem de denize düşerken yılana sarılmayı ihmal etmiyor.

Rusya epeydir orta Afrika’ya yerleşmek istiyor. Orta Afrika Cumhuriyeti’ne özel bir ilgi gösteriyor ve asker gönderme hazırlığına giriyor. Orta Afrika ekseninde hem ticari hem stratejik hem de enerjiye yönelik planları var. Orta Afrika Cumhuriyeti’ne yerleşirken Sudan’ın desteğini alması, bölgede yeni oluşacak siyasi dengenin ABD ve Fransa merkezli olmaktan çıkarılması gerekiyor. Rusya Orta Afrika’da belirleyici bir rol üstlenmenin Sudan ve Çad’dan geçtiğinin farkında.

Sudan’ın, Suriye hamlesini öngörülebilir bir sürpriz olarak değerlendirebiliriz. Arap ülkelerinin stratejik açıdan önemli ama ekonomik açıdan en kırılgan ülkesi, Esed ile yakınlaşma adımını atmıştır. Beşir bu ziyaretinin karşılığında ne almıştır? Öncelikle henüz Beşir 2020’de aday olduğunu açıklamasa da kendisinin veya göstereceği adayın devlet başkanlığını garantilemiştir. Güney Sudan’ın ayrılmasından sonra ekonomik sorunlar yaşayan Sudan, Rusya, Suudi Arabistan ve BAE’nin desteğiyle rahatlayacak ve seçimler sorunsuz bir şekilde atlatılacaktır. Beşir’in zaten her seçim öncesi kullandığı iki taktik vardır, muhalefetle görüşerek uzlaşma yollarını aramak ve ekonomik olarak Sudanlıları rahatlatmak.

Sudan halkı, güney Sudan’ın ayrılmasına, ekonomik sıkıntılar yaşamalarına rağmen Beşir’e desteklerini devam ettirdiler, Acaba şimdi ne yapacaklar? Göreceğiz…

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!