Ölümleri İzlemek Kahreden Bir Kayıtsızlıkla

Hangi gaileler bizi kardeşlerimizin acısını paylaşmaktan dev kalabalıklar oluşturup daha yüksek sesle onların yanında olduğumuzu göstermekten alıkoyuyor?

YILMAZ BİLGEN / HAKSÖZ-HABER

Önce Suriye’de yandı yüreğimiz. Sonra sıralandı yeni cepheler. Yetimleri artan coğrafyalarda ırzına geçildi ümmetin kadınlarının, kızlarının… İşkence sistemleştirildi direniş erlerine. Ateşten hendeklere tıkıldı suçları söylenmeyen mazlumlar. Sürek avları başlatıldı dinleri ‘İslam’ olan yoksul yığınlara yönelik. Bomba ateşiyle tüten ocaklar, viraneye dönen mahalleler, hayalet şehirler, acılara analık eden vatanlar uzak yakın kardeşlerimizin diyarından yansıyan görüntüler oldu.

Ümmetin sessizliğinden şikâyet etmişti iftiharımız olan ve yüreğimizi titreten aziz şehit Ahmed Yasin… İsimsiz ve suçsuz yüz binlerin dilinde feryada dönüştü şikâyetler. Yandılar ve yaktılar yürekleri farklı coğrafyalardan kadın, yaşlı, genç, bebek bakışlı mustazaf simalar…

Stratejik hesaplara gömülerek firavunlarla ittifak edenlere tanıklık ettik. Beş para etmez maslahatlara imanını, insafını, izanını satanlar arzı endam etti etrafımızda…

Dünyanın tüm azgınlıklarına İbrahimce kıyam etmekle mükellef Muhammediler meşrep, mezhep, memleket, nesep, ticaret saiklarıyla sessizliği yeğledi arşa yükselen çığlıklar karşısında.

Müstekbirlerin ve kadrolu işbirlikçilerin ilan edilmiş büyük savaşına kayıtsız kalanları da yakacağı söylenmedi, anlatılmadı Müslüman halklara. Uzaktan izlemeyi ‘şer’den emin olmak gibi algılama bahtsızlığına tutuldu ümmet..

Açık şehirleri bombalayan Esed’i, sokak ortasında infaz yapan alçak Çin hükümetini, onurunu ve insanlığını yitirmiş Budistlerin tüm insanlığı yakan hendeklerini, aklına estikçe misket bombalarıyla yeni doğan çocuklara mezar olan evler “inşa” eden Siyonistleri, şafak vakti saf tutanları haysiyetsizce katleden karanlık ittifakları ne kadar mahkûm edebildik?

Binden fazla şehit verdiğimiz bir günde ülkemizin hangi meydanı insan yanımızı ortaya çıkaran dev protestolara şahitlik etti?

Yarın İstanbul’da, Ankara’da, Bursa’da, İzmir’de, Adana’da, Diyarbakır’da, Gaziantep’te, Mardin’de Adeviye Meydanında izzet nöbetinde toprağa düşenleri anacak kaç kişi koşacak gösteri alanlarına?

Esed katliamı başladığı günden bu yana ve Mısır’da darbeyle başlayan süreçte zulme itirazını haykıran kişiler neden hep aynı yüzler? Hangi gaileler bizi kardeşlerimizin acısını paylaşmaktan dev kalabalıklar oluşturup daha yüksek sesle onların yanında olduğumuzu göstermekten alıkoyuyor?

Azgınların bizim beldelerimizde küfrünü ve zulmünü canımızı yakarak kusacakları gün gelmeden, kardeşlerimizin acısını içten sahiplenmeyi ve sizinleyiz deme günüdür bugün…

Unutmayın ki, attığımız her slogan, küfre karşı tutulan tüm saflar, ölümlere ve zulümlere karşı bileylenmiş kinimiz Mısır’da, Suriye’de, Myanmar’da, Patani’de, Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Afganistan’da, Çeçenistan’da en yüksek perdeden karşılık bulacaktır.

Elimizden bir şey gelmiyor acizliğinden daha fazla ne yapabilirim duyarlılığına dönüşen bilinçlerimizin tüm cephelerde kardeşlerimize katkı yapacağını unutmayalım.

Allah’tan gayrı kimsesi olmayanların yüreklerinde küçük bir esinti olacak destek mitinglerinde mümince bir sorumlulukla yer almak görevimizdir mecburiyetimizdir.

Yarın ve her gün Türkiye’nin tüm meydanlarında katliamları telin etmeye, davalarına destek olanları arayan masum gözlerin göreceği kalabalıklar oluşturmaya ne dersiniz?

 

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye