Ölmüş general lehine tazminat!

Ali İhsan Karahasanoğlu

“Deniz Gezmiş’in idamına” denilmesinden bu yana 38 yıl geçmiş.. Bakıyorum medya organlarına.. Hemen hepsi genişçe değerlendirmiş..

Ama bu yanda da, bir gazetenin idamına karar verildi. 312 generale, 1.8 milyon liralık tazminat ödenmesine hükmedildi..
Bir kişinin/üç kişinin değil, gazetenin toptan idamı kararı verildi..
Kimsede çıt yok.
Vakit’in başına bu kararı dolayanlar, sözümona basın kartı sahibi gazeteciler cezaevinden bağırıyorlar şimdi: “Türkiye’de hukuk yok!”
Ben de onlara hatırlatıyorum: “Biz sizin cezaevine girmeniz için bir kumpas kurmadık. Sizi kimseye hedef göstermedik. Size karşı etkin isimleri kışkırtmadık. Siz bu ülkenin öz çocuklarına kumpas kurdunuz. Kurduğunuz kumpas ayağınıza dolaştı. Cezaevine girdiniz. Sizin durumunuzda, bizim bir dahlimiz yok. Ama bakın, bizim hakkımızda verilen ekonomik idam kararının altında, sizin de imzanız var. O günlerde, karargâhta yaptığınız görüşmelerin, darbecilere verdiğiniz desteklerin rolü var. Sizin kışkırtmalarınızın sonucu, bizim idamımıza karar verildi.. Sizin cezaevinde olmanızda değil, esas bizim idamımızda hukuk yok. Gerçekleri söyleyin, en azından vicdanınızı rahatlatın!”
Söylerler mi?
Hiç sanmıyorum.
Onlar, Deniz Gezmiş’i 38 yıl sonra bile anarlar..
Ama Vakit’in idamına, idam kararı verildiği gün bile, tek itirazda bulunmazlar.
Belki için için sevinirler de..
Bir gün askeri kışkırtırlar..
Dünya hukuk tarihinde görülmemiş şekilde, 312 generalin bir araya gelip, dava açmasını sağlarlar..
Tatmin olmazlar..
Ertesi gün başsavcıyı kışkırtırlar..
“Mevcut kanunlar, Vakit ile mücadelemizde yeterli değil. Yunanistan’dan kanun ithal etmeliyiz” dedirtirler.
Dünyadaki hiçbir hukuk devletinde olmayan kuralları, Basın Kanunu’na, sırf Vakit’i susturmak için eklettirirler.
Olmaz, başaramazlar Vakit’i susturmayı..
Bu sefer bir tetikçi bulup, Danıştay’da cinayet işletirler.. Vakit’in kupürünü de, katilin cebine yerleştirerek..
“İşte bu sefer, işin bitti Vakit” diye, ellerini ovuştururlar..
Ama kurdukları tezgah, yine kendilerinin ayağına dolanır.
Vakit’ten esinlenerek cinayet işledi dedikleri adamın, barda-meyhanede suç ortakları ile buluştuğu ortaya çıkar.
Cinayetin arka planı deşifre olup, Vakit’i susturma operasyonunu yine başaramayınca, açtırdıkları 312 general davası akıllarına gelir.
O davadan “gazetenin idamı” denilecek kararı çıkarttırırlar..
Hem de ölmüş generallere bile tazminat kararı verdirerek...
Nasıl mı?
Anlatayım..
Dava açıldığında, evet 312 general vekalet vermişti..
Ama süreç içinde, 4 general vefat etti.
Bunlardan sadece birisinin mirasçıları, davayı takip etmek istedi.
Üç generalin mirasçıları ise, davayı takip etmedi.
O zaman ne olması gerekir?
“General ...’in mirasçıları davayı takip etmediklerinden, dosyanın işlemden kaldırılmasına...” denilmesi gerekirdi.
Tabiî sadece o 3 general için..
Ama mahkeme ne yaptı?
“Davacıların davasının kabulüne” dedi..
Ölen generaller için, mirasçıları dosyayı takip etmedikleri halde tazminat kararı verdi..
Çok mu önemli, 3 general için davanın reddedilmesi..
Tabiî ki değil..
Ama, Silivri’de diyorlar ya: “Türkiye’de hukuk yok!” CHP’li milletvekilleri, birilerinin duruşmalarını adım adım takip edip, “Türkiye’de hukuk yok” diyorlar ya..
Ben de onlara hatırlatmak istiyorum: “Esas Ankara’da hukuk yok.”
Esas sizin kumpasladığınız davalarda hukuk yok!
CHP milletvekilleri, Silivri’deki duruşmaları izliyorlar.. Erzurum’daki davayı üçer-beşer milletvekili ile takip ediyorlar..
Ama burunlarının dibindeki Ankara’da, bir medya organının idamı için açılan davayı bir defa bile izlemiyorlar..
Pardon izliyorlar.. Cuma Dergisi için açılan davayı izliyorlar.. Cuma kapandı ama, kapanan dergiden tazminat almak için, Çetin Doğan, Hurşit Tolon ve Tuncer Kılınç üçlüsünün davasını, CHPMilletvekili ŞahinMengü, avukat olarak takip ediyor.. Şimdi söyleyin, “Ankara’da hukuk var mı?”

VAKİT