"Ölçülerimizi, sâbitelerimizi bilelim yaşayalım!"

Yaşar Değirmenci, İslam'ın sadece mescitlerde eda edilen bir din olmadığını, tüm hayatı kapsayan bir yaşam biçimi olduğunu kaleme aldı.

Yaşar Değirmenci/Yeni Akit

Milletin, ümmetin, insanlığın derdiyle dertli Müslüman olalım!

Dinimiz İslâm’ı, kitabımız Kur’an-ı Kerim’i, Peygamberimizin Sünnetini sahih kaynaklardan öğrenelim, öğretelim. Bunu yapmadığımız, dikkat etmediğimiz takdirde dinimizin sabiteleri ile değişkenleri yer değiştirir. Böyle olunca da ibâdetler âdetleşir, âdetler ibadetleşir. Birbirinin yerine otururlar. Bu yapılanlara “edilleyi şer’iyye’ye uyma yerine yetiştiği zemine/ortama uyunca, onların koyduğu ölçüler; dinimizin koyduğu (Allah ve Resulü’nün ölçüleri) yer değiştirince her kafadan bir ses çıkar. Karışıklık, hercümerç, sıkıntılar, fitneler baş gösterir. 

Fıtratı bozmaya çalışmadan, zulme giden yolu açmaktan, yangını söndürme yerine çıkarılan fitne ateşine odun taşımaktan hiç geri durulmaz. Peygamberimizin şu uyarısı da dikkate alınmaz. “İnsanlar zalimin zulmünü görür de ona engel olmazsa, Allah’ın onları genel bir azaba uğratması kaçınılmazdır.”

İslâm, insanların toplumsal statülerine önem vermez. İslam katında ülkelerin, milletlerin, dünya çapındaki gücünün bir değeri yoktur. Adaletin hizmetinde olmayan güç, büyük bir zulüm aracıdır. İslam, Müslümanlardan düşmanlarının haklarının da tanımalarını, dostları haksızlık yaptığında buna karşı çıkmalarını ister. İslam nazarında güzel olan, bütün milletler için güzeldir. İslam nazarında çirkin olan, bütün milletler için de çirkindir. Ortak paydamız ilahi ölçülere dayanarak olması gerekir. Ölçüler dinin sabitelerine dayandığı gerçekleşirse Müslümanların ortak paydası olmuş olur. İslam evrensel bir ailenin adıdır. İslam bireylerin bencilliğini hoş görmediği gibi toplumların da milletlerin de bencilliğini hoş görmez. Bireylerin, toplumların ve milletlerin bencilliği adalet duyurusunu yok eder.

İlahi iradenin temel gayesi insanlık çapında hak ve adaletin kurulmasını sağlamaktır. İslam bireysel ve sosyal bütün hakları güvence altına alır. 

İslam bütün bireylerin birbirlerine karşı karşılıklı yükümlülükler ve sorumluluklar taşımasını ister. Müslüman bireyler birbirlerine karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmezlerse toplum yozlaşır, bozulur. Eski tabirle tefessüh eder. İslama davet, İslama çağırmak, insanı insanlığa ve fıtrata çağırmaktır. 

İslam ailesinin adı ümmet’tir. Ümmet bir inanç topluluğu kadar aynı zamanda da birbirinin derdini dert edinen, üzüntüsünü, sevincini paylaşan, aynı zamanda siyasi düşünceleri, görüşleri olan bir topluluk. Bakara 143. Ayette, “Biz doğru yolu gösterdiğimiz gibi, sizi de, Kur’ân’ı bilen ve bütün insanlara tebliğ eden, çözüm getiren, güvenilir örnek önderler ve doğruları konuşan şâhitler olmanız, ilâhî hükümleri icraya, ülkeyi imara, dünya düzenini kurmaya, sağlamaya memur tek yetkili Resulün, Muhammed’in de Kur’ân’ı tebliğ eden, çözüm getiren güvenilir örnek önder, doğruları konuşan şâhit olması için sizi mûtedil, âdil, hayırlı, makul, seçkin, ahlâkî değerleri, itidali ve adâleti belirleyici güç kabul eden açık bir toplum, bir millet haline getirdik…” (Burada, ‘vasat ümmet’ten kasıt nitelik anlamında bir ‘orta’lıktır. Bunu da en güzel “denge” ifade eder. Bu vurgu, Yahudilik ve Hıristiyanlıkta dengenin bozulduğu îmâsını içerir. Şehîd “tanık” anlamına, “hayatını imanına şahit kılan ve çağına şahit olan” anlamına geldiği gibi; “örnek, model” anlamına da gelir. Ümmetin “şehîd” olması; insanlığın imanına şahit olan ve insanlığı imanına şahit kılan ana yürekli toplum olması demektir. İmam ümmetin mânevî annesi, ümmet insanlığın mânevî annesidir.
Allah imanda sebatınızın, sadakatinizin, imanınızın eseri olan amellerinizin karşılığını yok etmez, kaybetmez. Allah insanlara karşı çok şefkatli, engin merhamet sahibidir.)

İslam ailesi bünyesinde fikri, kültürel bir birlik sağlanamadan hiçbir zamanda ümmet bilinci, şuuru birlik sağlamaz. Bizler Müslümanlarız. Aynı zamanda da Müslümanların en önemli vasfı ihsan sahibi olmaktır. İhsan sahibi olmak; cömert, bağışlayıcı, affedici, yardımsever, dayanışmacı bütün bu özelliklerin taşınması demektir. İhsan sahibi olmak aynı zamanda da bencil, cimri olmamaktır. Olumsuzlukları barındırmaz hiçbir zaman. Müslümanın; kaliteli, seviyeli hâli etkiler. Derinlikli, yoğun ve çok yönlü düşünür. Bu sebepledir ki biz Müslümanların hayatını ‘laik bakış açıları’ ile kuşatılamayacağı göstermelidir. 

İslam ilahi iradenin, insan hayatının bütün safhalarına yansıtılmasını, yaşanmasını, yaşatılmasını ister. İslam hayatın bütün yönlerine açıktır. Bu bakımdan Müslümanlar İslamı yalnızca ibadetleriyle sınırlandıramaz. Sadece ibadet eşittir İslam değildir. İslam ibadeti de içine alır. Sahabeler arasında müfessir olarak bilinen İbni Abbasın buyurduğu gibi “İslâm; akait- ahlak-ibadet-muamelat olmak üzere dört cüzdür.” Bizim için hayatın bütün safhalarında bir Müslüman gibi davranmak esastır. Yani İslam’ı caminin, mescidin dört duvar arasına, hitap eden bir din olarak görmek yanlıştır. Bu din sosyal, kamusal, bireysel vs. bir sürü özellik taşır. Gayri müslim insanlar; İslam’ın insana verdiği değerle ve İslam nizamının topyekûn hayata kattığı anlamla buluştukça İslam’da karar kılıyorlar. Ya biz?! Dindar olarak bilinenlerin hayat tarzlarında İslam’ı yaşamadıkları için yaptığı yanlışları, dikkatsizlikleri, haram/helâl hassasiyetlerini kaybedişleri, safını Mümin şahsiyet ve kimliğinde gösteremeyişleri yüzünden insanımızın İslâm’dan uzaklaştırmalarına sebep oluyor. Hep verilen örnek de İslam ülkelerinin durumu. “İslâm ülkeleri yok, Müslümanlar var” dememizin de faydası olmuyor. 

Her hâl ve şartta İslâm’ı yaşayalım, yaşatalım. Hayat tarzımızın İslâm olduğunu da “örnek Peygamberimiz”in örnek ümmeti olarak gösterelim. Peygamberimizin savaş esirlerini sahabeyi kirâmın yanlarına yerleştirerek onların Müslüman olmalarını sağladığını da unutmayalım. Bugün hangi Müslüman tutum ve davranışlarıyla dinden uzak insanları dinimizle buluşturamayışlarıyla dertlensin, kafa yorsun. Kısaca; Dertlerimiz, Allah yolunda davet olsun. Böylesi bir dert ile dertlendirdiği için Rabbimize hamdü senalar edelim.

Yorum Analiz Haberleri

Bir liderin portresi: Ahmed el-Şaraa
Türkiye, Suriye'deki yeni yönetimle nasıl ilişkiler kurmalı?
Baas rejimi Suriye’yi sadece siyasî, sosyal veya ekonomik yönden harap etmedi...
2024 senesinde coğrafyamızdaki siyasi olaylar
Birleşmiş Milletler neden yeni Suriye'de rol almamalı?