UFUK COŞKUN / MİLAT
“..İnsan ve büyük maymunların müşterek bir cetleri vardır. İnsan doğmadan evvel vücudunun pek garip safhaları vardır ki onlar bilinecek olursa bu iddianın sıhhatini kabul etmemek mümkün olmaz. Filhakika rüşeymi hayat ile cenin hayatı devirlerinde insan evvela balık olacakmış gibi başlar ya da sürünen hayvanları hatırlatan bir takım şekillerden geçer hatta bir müddet için kuyruğu bile vardır. İnsanların cetleri olarak tasvir olunan mahluk kayalar arasında saklanan koşucu bir mahluk idi…” Bu satırlar Darwin’in “On the Origin of Species” (Türlerin Kökeni Üzerine) adlı kitabından değil,1930 yılında genişletilerek basılan Türk Tarihinin Ana Hatları adlı kitabının lise 1.sınıflar için okutulan Beşer Tarihine Giriş ünitesinden.. Cumhuriyet rejimi beşer tarihine böyle bir girişle başlamayı uygun buluyor.
Yeni rejime uygun ders kitapları
Cumhuriyet döneminin ilk müfredat programı olan 1924 programında da görüldüğü gibi yeni rejim işe önce tarih öğretiminden başlıyor. Dönemin Maarif Bakanı Vasfi Bey, eski zihniyetlere göre (Selçuklu, Osmanlı) yazılmış eser ve kitapların Türkiye Cumhuriyeti’nin mekteplerinde artık yerleri kalmadığını söylüyordu. Öyle de oldu. Yeni ders kitapları, Tarih, Vatandaşlık ve Yurt Bilgisi hatta Din Kültürü gibi dersler cumhuriyetin hedefine uygun bir biçimde çağdaş ilkeler gözetilerek yazıldı. Selçuklu ve Osmanlı dönemine ait kültür ve medeniyet birikimi bu dönemde yok sayılarak, görmezden gelinmiştir. Harf İnkılâbından hemen sonra Mustafa Kemal’in talimatıyla yeni bir tarih yazımına başlanılıyor. Türk Tarih Heyet’inin hazırladığı Türk Tarihinin Ana Hatları kitabının amacı; Türklerin medeniyet tarihindeki rolünü araştırmak ve Türk milletine yeni bir tarih şuuru kazandırmaktı. Ne var ki bu amaçla kaleme alınan tarih kitabının kaynakçasının yüzde 90’ı Rus, Alman, İngiliz ve Fransızca kaynaklardan oluşmaktaydı. Öyle ki Osmanlı Türk tarihçilerinden neredeyse kimseye yer verilmemişti. Önemine binaen kitabın İslamiyet’le alakalı bölümlerini de bizzat Mustafa Kemal’in kendisi kaleme almıştı!
Medeniyetlerin beşiği Orta Asya!
1931 yılında 30 bin nüsha bastırılıp okullara dağıtılan “Türk Tarihinin Ana Hatları Medhal” başlıklı kitapta özellikle Osmanlının kültür ve medeniyete olan katkılarından pek bahsedilmezken tüm medeniyetlerin kökeninde Türklerin olduğu tezi kuvvetli bir biçimde işleniyor. Örneğin Çin, Hint, İlk Mısır ve Girit medeniyetlerin temelinde Orta Asya’dan gelen Türklerin yer aldığı ispatlanmaya çalışılıyor. Yazının buradan gelen Türkler tarafından bulunduğuna, Kur’an-ın Sümer çivi yazısıyla yazıldığına, Lenin’in Türkleşmiş bir Rus olduğuna varana kadar yer alan bilgiler -kitabın amacına göre- Türkün hususiyet ve kuvvetini kendine göstermek ve milli inkişafımızın derin ırki köklere bağlı olduğunu sözümona öğretmek için yer alıyordu. Dönemin Lise 1, 2, 3 ve 4.sınıflarında okutulan tarih derslerinde asıl gaye çocukları bin yıllık kültür ve medeniyet birikimiyle tanıştırmamak ve bu birikimi yeni nesillere aktarmamaktı. Dolayısıyla çocukların atalarını bu kadim medeniyetin yetiştirdiği âlim insanlardan değil de kitaba göre; Çin yerlilerini taş devrinden kurtaran, maymun sürülerine benzeyen kara derili Hintlileri yüksek medeniyet seviyesine yükselten Orta Asya steplerinde yetişmiş Türklerden aramaları gerektiği telkin ediliyordu.
Türkiye tarihiyle yeniden bağ kuruyor;
İleriki yıllarda sıklıkla ulusun yıllarca padişahların zulmü altında inim inim inlediğinden bahsedilecekti. Bir dönem insanlar tarihinden kopartılmak istendi. Kadim medeniyetle ilişki kurmaları engellendi. İlim, irfan birikimi sabote edildi. Tek parti marifetiyle geçmiş kültürel mirasa ciddi bir operasyon düzenlendi. Bu coğrafya hiçbir döneminde bu kadar yoğun bir medeniyet saldırısına maruz bırakılmamıştı. Ünlü Alman düşünürü Leibniz, Türkleri tarihten tasfiye etme projesinden bahseder. O da biliyordu ki tarih aynı zamanda kişinin kendini tanıması ve bilmesidir. Tarihini bilmek insana bir görev ve sorumluluk yükler. Geçmişini idrak eden bir birey geleceği kurmak konusunda bir misyon üstlenir. Bu yüzdendir ki tek parti döneminde bu topraklarda yaşayan insanların medeniyetle ilişki kurmaları, kendi anlam dünyalarını zenginleştirmeleri kasıtlı olarak kesintiye uğratılmıştır.
Okullarda resmi tarih okutulmasın
Bu zihniyetin temsilcileri hala geçmişinden kopuk, bir sorumluluk üstlenmeyen, dağınık, cansız, ruhsuz, umutsuz bireyler olsun istemektedir. Onlara göre, resmi ideolojiye itaatkâr, ulusçu, milliyetçi, tekçi, laik, çağdaş bireyler olsun kâfi. Asla bir gelecek tasavvuruna sahip kaliteli bireylerin yetişmesini istemiyorlar.
Ne yazık ki bugün okullarda çocuklara hala tek parti dönemi zihniyetiyle yazılmış resmi tarih okutulmaktadır. İnkılâp Tarihi dersi başta olmak üzere tüm derslere sirayet eden resmi tarih öğretiminden artık vazgeçilmelidir. Türkiye 90 yıldır kesintiye uğratılmak istenen tarihiyle, kültürü, ilim-irfanıyla yeniden bağ kurmak istiyor. Ne var ki resmi tarih öğretimi hala buna engel.