OHAL ve KHK’larla İlgili Eleştiriler Görmezden mi Gelinecek?

Star gazetesinde yayımlanan bugünkü yazısında Sibel Eraslan, çıkarılan son iki Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile başlayan tartışmalara değiniyor ve Olağanüstü Hal (OHAL) ile KHK’lar hakkında eleştirilere dikkat çekiyor.

Sibel Eraslan tarafından kaleme alınan ve bugün Star gazetesinde ‘Duygusallığa Kapılmadan’ KHK’lar Bahsi başlığıyla yayımlanan yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:

Cumhurbaşkanımız, Kudüs ile ilgili atılan adımları anlatırken önemli bir vurgu yaptı: “Bu adımlar, duygusallığa kapılmadan, gayet akıllı bir şekilde ve uluslararası diplomasi içinde gerçekleşmelidir” dedi. Nitekim Kudüs meselesinde başarılı şekilde dünyaya öncülük etti ve süper güç ABD, bu hukuk dışı işinde yapayalnız kaldı.

Dünya artık eskisi kadar büyük değil. Etkileşim çok hızlı ve sınır tanımıyor, küresel iletişim koca gezegeni neredeyse bir mahalleye çevirdi. Bu benim iç meselemdir dediğiniz şeyin, aynı anda dışarıda tartışıldığına şahit oluyorsunuz. “Hukuk mimarisi”, içeriyle dışarının, bireysel olanla toplumsal ve evrensel olanın geniş ilişkiler ağını kuruyor... “Akıllı adım” vurgusu da bu gerçeği işaret diyor. Kendi içimizdeki her hukuki tartışmanın bir adım sonrası aynı fiilin uluslararası boyutlarda tartışılması halidir.

***

KHK, yani kanun olmadığı halde kanun işlevi gören bu idari işlemler, bir tür kısa devre ve icraata hız katmak adına Turgut Özal döneminde tartışılır olmuştu. Anayasa Mahkemesi, adeta bir muhalefet partisi gibi sert blokaj uyguladığından, bir iş yapamaz hale gelen hükümetin başvurduğu bir yöntemdi o zamanlarda. Genel bir durum değildir, arızidir kanun hükmünde kararnameler. Meclis daha çok çalışsa, vekiller kanun yapma konusunda daha gayretli olsalar, KHK’lar üzerindeki basınç da azalacaktır...

Bugünün KHK’larının yaslandığı zeminin hayatiliği gözden kaçmamalı: Olağanüstü Hal var. Adı üstünde olağanüstü hal, bunun anlamı şu; demek ki olağan dışı bazı şeyler olmuş veya olmakta ve acil durum var...

Olağanüstü hal durumu da tıpkı KHK'larda olduğu gibi genel bir hal değildir, arızidir, mecburidir. Mecburiyet halleri geçtiğinde, olağan duruma intikal edilir.

Memleketimiz büyük badirelerden geçti halen de geçmekte. PKK, FETÖ ve DEAŞ gibi örgütlerin terör ve darbe kalkışmasına dair hain eylemlerini art arda yaşadık. Suriye krizi, mülteci bahsi bir yandan, mahalle semt işgalleri, bombalı hendekler, katledilen öğretmenlerimiz, doktorlarımızla geldik bugünkü koşullara... 15 Temmuz hıyanet gecesinde dökülen kanlarımız henüz kurumadı. Millet, varoluşuna dair bir meşru müdafaa yazdı 15 Temmuz’da...

Gerek KHK konusunu, gerekse Olağanüstü Hal mevzularını bu şartları atlayarak düşünemeyiz.

Bununla birlikte hukuk çevrelerinden sorular yükseliyor, niçin olağanüstü hal bu kadar uzadı... Niçin kanun hükmünde kararnameler artık kanunların yerine geçer bir hal aldı gibi... Önemli sorular bunlar...

***

Sadece dış meselelerde değil, içerdeki adımlarda da dikkat ve özen elzem değil midir? İster kanun, ister KHK, isterse yönetmelik olsun, icbar edici normatif tüm kurallar, açık ve anlaşılır bir içerikte yazılmalıdır. İhkak-ı Hak devleti değiliz. Herkesin hakkını kendi eliyle aldığı bir ortam elbette aklı selimin ve adaletin hüküm sürmediği bir kaosu işaret eder. Nitekim Adalet Bakanımız Abdülhamit Gül ve Mahir Ünal, gerekli açıklamaları yaptılar. Genel bir kapsam değil 15 ve 16 Temmuz’la sınırlıdır dediler.

Siyasetle hukukun arasındaki halkla ilişkileri çok önemli buluyorum. Bireyin yasaya ve icraate katılımını inşa eder bu özenlilik. Cumhurbaşkanımızın vurguladığı “akıllı yöntem”de aslolan da bu değil mi... Ben yaptım oldu mantığıyla değil de, iletişime açık ve toplumsal rızayı gözeten adımlar, milli vicdandan destek alır.

Yorum Analiz Haberleri

Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...