Selahaddin E. Çakırgil, olağanüstü hâl uygulamasına dâir değerlendirmelerde bulunuyor:
Pennsylvania Şeyhi, geçenlerde, bir Amerikan tv. kanalına verdiği mülâkatta, ‘Tayyîb Erdoğan güç zehirlenmesine uğradı...’ diyordu.
-Geçmişte bu satırların sahibine suizan beslediği için özür ve helallik dileyen- bir eski muhibbi, onun konuşmasını dinledikten sonra Almanya’dan yazdığı notta şöyle diyordu:
‘Aynaya baksana şaşkın, asıl güç zehirlenmesine uğrayan kim?
Tayyîb’in işi siyaset... Siyaset, iktidarı, gücü, toplumun yönetilmesi işini belli kurallar içinde ele geçirme mesleğidir. Sen ki, yıllarca, ‘Bana Cebrail gelip siyasete gir, parti kur dese, yine kabul etmem!’ diyecek kadar güya siyasetten uzaktın, ama sonunda, hem de azgın ateist-laikler karşısında değil, müslüman bir kadroya karşı kıyasıya bir iktidar mücadelesine girdin. Halbuki, 28 Şubat 1997’deki askerî zorbalık günlerinde biraz tehlike görünce, generallere mektub yazıp, ‘Paşam, biz muhabbet fedaîleriyiz, bütün okullarımızı sizin ve M. Eğitim’in emrine vermeye hazırım...’ diyen sen değil miydin? Şimdi hulüsinasyonlar içinde, gözlerini kör ettiğin bağlılarından bir kısmını da kendinle birlikte Cehenneme sürüklüyorsun...’
Evet, bir arkadaş, aynen böyle yazıyordu.
(...)