"Oğullarım, gidin de Yusuf ile kardeşinden bir haber getirin ve Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden umut kesmez."
Allah’la bağlantısı ne kadar güçlü bir kalptir bu!
“Ey oğullarım, gidiniz Yusuf’u ve kardeşini arayınız.”
Bu noktada tüm gücünüzü kullanarak, bıkmadan, yılmadan, aramaktan usanmaksızın arayınız. Allah’ın rahmetinden, lütfundan, imdadınıza yetişeceğinden ümit kesmeksizin arayınız! Ayetin orijinalinde, Allah’ın lütfundan söz edilirken “lütuf”, “ravh” sözcüğüyle ifade ediliyor. “Ravh”, birçok inceliği ve anlamı kapsayan bir sözcüktür. Dolayısıyla bu sözcük, ruhları kuşatıveren Allah’ın rahmetinin ve lütfunun serinliğiyle, en boğucu keder ve üzüntülerden bile kurtulup iyice dinlenebilmeyi de çağrıştırmaktadır.
“Çünkü Allah’ın lütfundan, sadece kâfirler ümitsiz olur..”
Allah’a yürekten bağlanmış mü’minlere gelince… Onlar, Allah’ın rahmet ve lütfunun serinliğini yaşarlar. İçlerinde, Allah’ın rahmet ve lütfunun tatlı mı tatlı püfür püfür estiğini hissederler. Kendileri büyük kederler içinde bile olsalar, sıkıntıya bile düşseler, Allah’ın rahmet ve lütfundan asla ümitlerini kesmezler. Mü’min en şiddetli sıkıntılar, en çaresiz dertler içinde bile bulunsa, kendisini sürekli, imanının gölgesi altındaki serinlik, Rabbiyle bağının verdiği bir cana yakınlık, O’na güvenmesinden doğan bir iç huzur içerisinde hisseder…
- FİZİLAL'İL KUR’AN-
Çok dikkat çekicidir ki, "Ben buradan ayrılmam" diyen ve orada kalan büyük kardeşlerinden hiç söz etmemektedir. Çünkü o kendi isteğiyle kalmıştır ve yeri bellidir. Yusuf ve Bünyamin ise çaresiz kalıp ayrı düşmüşlerdi. Yusuf bir yitik, Bünyamin ise bir tutuklu idi. Bunların ölmüş olduklarına dair bir bilgi yoktu. Gerçi "Yusuf'u kurt yedi" diye kanlı bir gömlek getirmişlerdi, fakat bu yalandı ve onların yalan söyledikleri Yakup tarafından anlaşılmıştı da: "Bu kötülüğe sizi kendi nefsiniz sürükledi" demişti. Zira gömleği parçalamadan bir kimseyi kurt yemiş olamazdı. Nitekim o zaman Yakub'un "Bu ne kadar iyi kalbli bir kurtmuş, gömleği bile parçalamamış" dediği de rivayetler arasındadır. Binaenaleyh ne açık, ne de kapalı bir şekilde Yusuf'un ölmüş olduğuna delil olabilecek bir şey mevcut değildi; onun ölümüne hükmetmek için ortada hiçbir ciddi sebep yoktu. Halbuki öldükleri bilinmeyen kimselerin aranması ve bulunup onlara gerekli yardımın yapılması bir görev, bir vecibe teşkil ediyordu. Anlaşılıyor ki, Yusuf hakkında iyi bir araştırma yaptıramaması ve bu vecibenin yerine getirilmesine imkan bulamaması, Yakub'u en çok üzen ve yüreğini dağlayan ayrı bir ukde idi. Bünyamin'in tutuklanması yüzünden bir takip ve araştırmanın lüzumu yeniden gündeme gelmişti. Onun için ikisinin de araştırılmasını emretmiş ve bu vazifenin ümitsizce, baştan savma bir şekilde değil, ümitle ve istekle yapılması gerektiği yolunda onların maneviyatlarını ve morallerini güçlendirmek için demiştir ki:
Ve Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Yani, Allah'ın, sıkıntıları giderecek, daralmış göğüslere nefes aldırtıp ferah verecek yardımından, lütuf ve rahmetinden ye'se düşmeyiniz. Çünkü Allah'ın yardımından kâfirlerden başkası ümit kesmez.
- ELMALILI TEFSİRİ -