Gerçek Hayat Dergisi bu hafta twitter mafyalarını konu ediniyor. Turgay Bakırtaş’ın ele aldığı yazıda sosyal medya mafyalarının, yeni jargon oluşturarak troller, dezenformasyon, fitne, dedikodu, itibar suikastı ve reklam ajansları eliyle varolma süreci çarpıcı ayrıntılarla anlatılıyor.
Sosyal medyanın hakikat ile yalanı istediği gibi yönlendiren odakların yükselişi tehlikesiyle karşı karşıya kalan toplumu doğrudan etkileyen bir güç olduğunu belirten Turgay Bakırtaş, internetle sınırsız ve süratle ulaşacağımız bilginin mahiyetinden ve yeterliliğinden bahsedilmediğinden dem vuruyor. Bununla birlikte doğru ile yanlış arasındaki sınırın belirsizleşmesiyle erişilen tüm bilgilere şüpheyle bakıldığına da dikkat çekiyor.
Oğlumuz tetikçilik yapıyor teyzesi
Zamanla canı isteyen herkesin istediğine rahatça saldırabildiği, küfredebildiği, karşısındakinin itibarına gölge düşürebildiği, herhangi bir yaptırımla karşılaşmadan yalan söyleyebildiği bir internet ortamı oluştuğuna vurgu yapan Bakırtaş, 'internet ahlakı' olarak nitelendirdiği durumun bireysel bir ahlaksızlık hali olmakta çıkıp sistematikleşmesinin altını çiziyor. Böylelikle önceden bunu keyif amaçlı yapan 'troll'lerin mafyaya dönüştüğünü dile getiriyor.
Dünya'da en fazla sosyal medya kullanımının olduğu Türkiye, bu sorunlara daha fazla maruz kalıyor. Ülke gündeminin yoğun olduğu zamanlarda ise sosyal medya dezenformasyonu tavan yapıyor.
Müslüman ahlakı kayıplarda
Turgay Bakırtaş Müslüman hassasiyetine sahip olması gereken birçok ismin, Twitter'da insanlara küfreden, gıybet eden, niyet okuması yapmaya kalkışan bir tavır halini aldığını ve hatta bunlara hadisleri de alet ettiğini söylüyor.
Tweet atılacak, at!
Çeşitli gazetecilere, milletvekillerine, sanatçılara ve siyasi partilere kadar birçok özel ve tüzel kişilere saldıran kişileri 3 gruba ayıran Bakırtaş, listenin başına cemaat tipi örgütlenmeyi koyuyor. Diğerleri ise; siyasi örgütlenme ve ajans tipi örgütlenme.
Cemaat bilgisayar başında
Cemaat denilince Fethullahçı yapılanmanın akla geldiğini söyleyen Turgay Bakırtaş, cemaatin sosyal medya kullanımını şu sözlerle yorumluyor;
“Cemaatin sosyal medya üzerindeki çalışma prensibi normaldeki işleyişiyle neredeyse aynı: Örgütlenmedeki her bireyin ayrı bir görevi ile kendine bağlı alt hesapları var. Devlete ait özel sırlar, videolar, ses kayıtları belli hesapların, kişilere dönük saldırılar ve dezenformasyon belli hesapların, Ankara merkezli dedikodular belli hesapların, yurtdışında kamuoyu oluşturmaya çalışan yabancı dillerdeki yayınlar yine belli hesapların kontrolünde. Twitter'da “trend topic" yapmak için gerekli teknik bilgiye haiz olduklarından istedikleri saatte istedikleri konuyu Türkiye, hatta dünya gündemine taşıyabiliyorlar. Hangi günün hangi saatinde paylaşım yapılırsa etkisi daha yüksek olur gibi bilgileri içeren “timeline haritaları" çıkaracak kadar kurnaz ve profesyoneller."
Ankara'da dayısı olan troller
Cemaat örgütlenmesinin ardından siyasi örgütlenmede çete savaşları meydana geldiğini anlatan yazı, siyasilerin sosyal medya konusunda geri kalmaları nedeniyle yer tutma telaşına kapıldıklarını ifade ediyor. Bu sebepledir ki, çoğunlukla troll olan agresif isimler neyin etkili olacağına dair adeta siyasilere akıl veriyor. Yaşları 17-25 arasında değişen bu troller yeri geldiğinde gazetecilere, yazarlara hatta milletvekillerine “ayar vermek"ten geri kalmıyor. Siyasilerden yaptıkları hizmetler karşılığında ciddi para alan bu troller, bir süre sonra pastadan pay kapma telaşını ticari bir rekabetten mafya usulü hesaplaşmaya taşıdığını vurguluyor.
“DM'ye gel!"
Troller bu kadar dağınıklığa rağmen nasıl organize oluyorlar sorusuna cevap arayan Turgay Bakırtaş, “Şunu TT yapalım, şu kişiye saldıralım" tarzı emirler ve mesajlarla bunu sağladıklarını dile getiriyor. Devamında ajans tipi örgütlenmeyi açıklayan Bakırtaş sözlerine şöyle devam ediyor;
“…Bu örgütlenmede asıl belirleyici, söylemin niteliğini kitleye göre ayarlayıp maksimum etki alanını oluşturan reklam ajansları."
Bu reklam ajansları Twitter'da çoğunluğu bulunan sol/muhalif kesimin jargonunu, nelerden etkilendiğini, ne tür paylaşımlara eğilimi olduğunu belirleyip ona göre Twitter fenomenlerine bu söylemleri benimsetiyor ya da yanlış da olsa görevini yerine getiren görseller hazırlıyor. Buna örnek olarak “Bilal Erdoğan'ın IŞİD liderleriyle görüşmesi" diye sunulan fotoğraftakilerin ciğerci olduğu gerçeğini gösteriyor.
Konuşacak yer kalmadı
7 Haziran seçimlerinden sonra HDP ve PKK'yı mazlum taraf devleti ise “İslamcı terör örgütlerin ortağı" olarak lanse edenin yine bu ajanslar olduğunun altını çizen Bakırtaş, bir süre sonra bu dilin mitinglerde bile yer bulduğunu ifade ediyor.
Yazı devamında sosyal medyada etkili olmak için yapılan her eylemin bizi birbirimizden uzaklaştırdığını anlatırken, Twitter ve Facebook'u adeta “silahların konuştuğu" yer olarak betimliyor. Toplumsal uzlaşma sağlanamazsa sosyal medya varlığını “medya" olarak değil de “mafya" olarak sürdüreceğine de dikkat çekiyor.
Turgay Bakırtaş, yazıya ek olarak konuyla ilgili uzmanlardan da görüşler alıyor;
Gökdemir İhsan- Yazar
Sayılması gereken tek şey yumruklardır
Sosyal medyanın önemli bir “şey" olmadığını ifade eden İhsan, sosyal medyayı ele alırken neşeli bir deliyi tahlil etmeye çalışan bir hekim ciddiyetinde olmamız gerektiğiyle cümlelerine başlıyor. Psikolojik olarak ise; sosyal medya bireylerini karakterize eden eylemlerin tekebbür, alaycılık ve garip bir sinizm olduğunu söylüyor.
Gökdemir İhsan konuşmasında şunlara da dikkat çekiyor;
“İnsanların politikayla kurdukları ilişki kimlik siyasetinin türlerinden ibaretse, verileri kavga da ancak bir kimlik kavgası olur. Böylesi bir kavgada ilk kaybedilecek şey ise hakikat olacaktır. Taassubun tefekküre de, akla da, hakikate de ihtiyacı yoktur. Sayılması gereken tek şey yumruklardır."
Sosyal medyadaki kirliliğin kendisinden kaynaklanmadığını aksine bu pisliğin bizzat zamanenin özelliği olduğunu vurgulayan İhsan sözlerini şöyle bitiriyor;
“Toplumsal kaygılı son söz: Zerre-i miskal ilimle, sanatla, düşünceyle ilgisi olan kaldıysa zamaneden, sosyal medyadan katiyen uzak durun. Çekirdek çitlese, iskambil oynasa, dalgaları seyretse vaktini daha hayırlı geçirmiş olur vesselam."
Fatma Ekinci- Sonpeygamber.info Akademik Çalışmalar Direktörü
Sosyal medya bizi nereye götürüyor?
Geleneksel medyanın profesyonel olarak işlediği ancak içeriği kullanıcı tarafından oluşturulan yeni medyanın görece demokratik görünümüne rağmen bu profesyonellikten ve etik anlayıştan mahrum bulunduğunu belirten Fatma Ekinci'nin, karşıt söyleme dayalı iletişimle toplumdaki farklılıkların birer ayrışma nedenine dönüşmesi konuşmasındaki çarpıcı ayrıntılardan.
Emre Sertkaya –Yenisafak.com Facebook Editörü
Facebook'a düşen caps bir daha silinmiyor
Emre Sertkaya, milyonlarca üyesi olan sosyal medya mecralarında en yaygın art niyetin, kişi ve kurumlara yönelik itibar suikastları olduğuna değiniyor. Sertkaya bu durumu örneklendirirken şu ifadeleri kullanıyor;
“Örneğin, bir ünlünün söylemediği bir söz, fotoğrafı ile caps yapılıp Facebook üzerinden dolaşıma sokuluyor ve bu iz bir daha silinemiyor. Bundan sonrası çok büyük bir oranı sorgulamayan, araştırmayan yaklaşık 32 milyonluk Facebook kullanıcısının hayat görüşüne bağlı. Sanal ortamda yapılan bu suikastler sosyal hayata da taşınıyor."
İnsanların ve kurumların bu suikastlarla ciddi zarar gördüğünü belirten Sertkaya, bu mecraların “önce özgürlük" olarak oluşturdukları denetim mekanizmasının hukuk sisteminin üstünde durduğunun da altını çiziyor.