Başından beri bölgede "emperyalist" geçmişi olan ülkelerin Libya'ya askeri müdahalede bulunmalarının süreci olumsuz etkileyeceği görüşünü savundum.
Bugün de aynı şeyi savunuyorum ama ortada bir acziyet durumu olduğu da bir o kadar açık.
Bencil bir liderin keyfi için göz göre göre sivil insanların öldürülmesine göz yumulamaz..
Kaddafi mevcut durumu Libya halkının aleyhine olacak şekilde zorlaştırdı, askeri müdahale dışında seçenek bırakmadı.
Oysa akıllı bir devlet adamı kendi aleyhine olsa bile halkı için birkaç seçeneğe yeşil ışık yakar.
Kaddafi bu feraseti gösterememiştir.
Oysa Tunus ve Mısır'da gerçekleşen halk devrimlerinden ders çıkarmalıydı.
Libya halkının demokratik taleplerine kulak vererek olumlu bir değişim için harekete geçmeliydi.
Böylece Hüsnü Mübarek ve Zeynelabidin Bin Ali'nin durumuna düşmez, tam aksine tarihe halkını seven bir devlet adamı ve hakiki bir yurtsever olarak geçerdi.
Kaddafi için şerefli bir çekilme imkanı sağlanır ve Libya kendi öz gücüyle kendini yenileyen bir ülke olurdu.
Başta "Fransa", "İtalya" ve "İngiltere" gibi, Kuzey Afrika'da sömürgeci geçmişi bulunan ülkelerin Libya'ya müdahalesi hoş olmamıştır.
2011'deyiz ve tam yüz yıl önce, 1911'de de Libya İtalyanlar tarafından işgal edilmişti.
İngilltere ve Fransa ise 1800'lerin başlarından itibaren Doğu, Batı ve Kuzey sahillerinden Afrika'yı işgal ederek aralarında paylaşmışlardı.
Emperyalist paylaşıma İtalya, İspanya, Belçika ve Almanya da dahil olmuşlardı.
1900'lerin ilk çeyreğinde Afrika'nın neredeyse tamamı işgal edilmişti.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşları emperyalist paylaşım savaşlarıydı.
1950'lerden itibaren sömürgeciler arkalarında nifak dolu haritalar bırakarak Afrika'dan çekilmişlerdi.
Kapitalist devletlerin emperyalistleşerek varlıklarını pekiştirme süreciydi ve bu talan aşağı yukarı 150 yıl sürdü.
Bu süreçte Afrika'nın ekonomik kaynakları yağmalandı.
Kuzey Afrika kurtuluş hareketleri sömürgecilerin bölgeden çıkarılmasını temin etmişler ama kurdukları askeri rejimler ve diktatörlükler yüzünden halkların beklediği huzur ve refahı sağlayamamışlardı.
Şimdi Kuzey Afrika halkları kendi diktatörlerinden kurtulmak için mücadele veriyorlar.
Bu halklı mücadelelere gölge düşürülmemesi gerekiyor.
Libya'ya yapılan askeri müdahaleye bu yüzden sıcak bakamıyorum.
Üstelik bugün Libya'ya yapılan askeri operasyona " Odysseus Şafağı" ismi vermiş Batılı güçler.
Yunan şairi Homeros'un milattan önce 8. Yüzyıl'ın ikinci yarısında yazdığı "Odysseia Destanı"nın kahramanı olan İthaka Kralı'dır, Odysseus.
Truva savaşlarına katılan Odysseus'nun ülkesine dönüşü, türlü maceralar eşliğinde uzun bir on yılı bulur.
Odysseia Destanı'nda Yunan tanrılarının iktidar oyunlarının bir kurbanı olarak betimlenir Odysseus.
Sonunda Odysseus İthaki'ye döner ve tehlikelerle yüz yüze kalmış olan tahtına yeniden oturur.
Şimdi de Libya Batılı güçlerin iktidar ve güç oyunlarının kurbanı mıdır diye düşünmeden edemiyor insan.
"Odysseus Şafağı", emperyalist güçlerin bölgeye geri dönüşünü mü ima ediyor acaba?
Wikileaks ve Derin Devlet..
Taraf'ın yayınladığı Wikileaks belgelerinde okuyoruz.
"28 Şubat"ın mimarisini oluşturan Batı Çalışma Grubu'nda yer alan bir kaynak Amerikalılara Türkiye'de devlet-halk-siyaset ilişkilerine nasıl baktıklarını anlatmış.
Bu bakış açısı Amerikan belgelerine "Türkiyenin derin devleti" başlıklı bir raporla intikal etmiş.
Adı açıklanmayan BÇG mensubu şahıs Milli Güvenlik Kurulu'nun da eski üyesiymiş..
Amerikalara Derin Devlet'in felsefesini anlatmış ve tanımını da yapmış.
Seçilmiş hükümet sadece Derin Devlet'in hizmetkârıymış..
Hükümetin Derin Devlet üzerinde esas itibariyle hiçbir nüfuzu yokmuş..
Derin Devlet gerçekten birini iktidardan uzak tutmak isterse, o kişi muhakkak dışarıda kalırmış.
Rapor, AK Parti'nin tek başına iktidara geldiği 2002 seçimlerinden 12 gün sonra kaleme alınmış.
"İktidar olursun ama muktedir olamazsın" yahut "sandıktan çıksan da iktidar olamazsın" diye gürültü koparanların kendilerini nasıl bir mekanizmaya bağladıklarını gösteriyor bu rapor.
Raporda yargının ve medyanın da derin devletin nüfuzu altında olduğunu belirtmiş kimi kaynaklar.
Doğruluğu, bizatihi yaşanmışlıklarla, askeri darbelerle, postmodern darbelerle , kamuoyunu tatmin etmeyen yargı kararlarıyla ve medyanın tetikçilikleriyle teyit edilmiş bir gerçeklik değil miydi bu zaten?
Nükleer enerjinin sorunları..
İnsanlık olarak "nükleer silahlar"dan kurtulmaya çalışııyoruz.
Oysa nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanılmasında da önemli sorunlar var.
Ve biz böyle bir sorunu daha önce "Çernobil Faciası"yla tanımıştık.
Şimdi de "İkinci Dünya Savaşı"nda üzerinde atom bombası patlatılan Japonya'daki kazayla nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanılsa dahi insanlık için ne denli tehlikeli olduğu bir kez daha ortaya çıkmış bulunuyor.
"Nagazaki" ve "Hiroşima"ya atılan atom bombalarının yol açtığı yıkım gerçekten dehşet vericiydi.
Amerikan savaş uçakları bu iki kentin üzerine atom bombalarını bıraktıklarında Japon filozof Daisaku İkeda genç bir delikanlıydı.
Hiroşime va Nagasaki'de nükleer yıkımın yol açtığı sonuçlar ürkütücüydü.
Radyoaktiviteden kaynaklanan hastalıklar, şehirlerin onarılmasından sonra bile uzun süre insan hayatını kemirmeye devam etmişti.
Bu korkutucu gerçeğin bütün dünya halkınca anlaşılması gerektiğini vurgular İkeda ve şöyle devam eder:
"Bilimsel teknoloji diğer canlı varlıklar da dahil olmak üzere doğayı kontrol etmek ve fethetmek için kullanılmamalı; aksine doğal düzenle uyumlu hale getirilmeli ve bu düzenden en fazla yararlanmayı sağlayacak şekilde kullanılmalıdır. (..)Bilim adamları, politikacılar, ileri derecede karmaşık bilimsel teknoloji kullanan çağdaş endüstrinin liderleri bilimsel teknolojinin doğru kullanılış yollarını tam olarak anlamalıdırlar. Ancak böyle bir anlayışa sahip oldukları zaman insanın doğal aleme başkaldırmasından doğan felaketleri önlemeye güçleri yetecektir."
Teknolojik ilerlemesiyle bilinen Japonya'daki kaza, nükleer enerji üretmek üzere gerçekleştirilmiş bir tesisin öngörülmeyen nedenlerden ötürü nasıl bir yıkıma sebebiyet vereceğini bir kez daha gösterdi.
Dolayısıyla nükleer enerji üretmek isteyenler, yer seçiminden tutun da deprem ve diğer doğal afetlere kadar bütün olumsuz ihtimallerin en yüksek bilimsel düzeyde analizlerini gerçekleştirerek bunu yapmalılar.
YENİ ŞAFAK