ODTÜ/Gezi Ruhu Durumdan Vazife Çıkarıyor

KENAN ALPAY

ODTÜ’de tesettürlü kızlara karşı sergilenen insanlık dışı saldırıların müsebbibi akıldan ve ahlaktan nasipsiz o iki çirkin öğrenci müsveddesinden müteşekkil değildi şüphesiz. Edep ve terbiyeden yoksun bu saldırgan tipleri üreten bir eğitim sistemi ve siyasi atmosferin varlığı asıl sıkıntı kaynağıdır.

ODTÜ Ruhu kimliğiyle, resmi ideoloji ve Kemalist iktidar sınıfları adına toplumun karşısına dikilen bu öğrenci tipi maalesef arızi ve istisnai değildir. Tersine bu öğrenci tipi daha genel anlamda bir Kemalist yurttaş ve makbul vatandaş modelini işaretlemektedir. İslam ve İslami değerleri temsil eden bütün birey, çevre ve kurumları sindirip terbiye etme hakkını uhdesinde tutan laik-ulusalcı yurttaşlar ne mi yapmak istiyorlar? Elbette 27 Mayıslar, 12 Martlar, 12 Eylüller, 28 Şubatlar yaradan ahfadın çocukları olarak cuntacı şeflerinin izinden gidiyorlar. Her zaman olduğu gibi yine “durumdan vazife çıkarıyorlar” anlayacağımız.

Direniş Değil Faşist Saldırı

İster başörtülü öğrencilere isterse başörtülü öğrencilerin yurt, kulüp, seminer veya dergi tanıtım faaliyetlerine yönelmiş olsun ODTÜ’deki çirkin saldırı kontrol dışı veya marjinal bir grubun provokasyonu olarak nitelenemez. Neden kontrol dışı veya marjinal bir saldırısı şeklinde nitelenemeyeceğinin en temel göstergesi bu saldırı karşısında takınılan tavırlar olacaktır şüphesiz.

ODTÜ Ruhu’nu sahiplenenlerin başörtülü öğrencilere yönelik saldırı ve saldırganlara yüklediği anlam, söz konusu terbiyesizlik ve tecavüzün laik-ulusalcı ve sol-sosyalist cenahtaki ideoloji ve kadrolar tarafından takdir edildiğini açıkça gösteriyor. Mesela Cumhuriyet Gazetesi “Cemaat ve tarikatlara direniyoruz” manşetiyle saldırganları masumlaştırma ve mağdurları suçlamak üzere konuşlanıyordu. Cumhuriyet gibi hem Kemalist hem de Baasçı/Esedçi TKP’nin Sol Gazetesi ise “Cemaatin ODTÜ operasyonunun boyutları” üzerinden faşist karakter ve eylemleri temize çıkarmaya yelteniyordu.

ÖDP’nin BirGün Gazetesi ise faşist saldırıları “ODTÜ’de Cemaat’e öğrenci kaydetmek için çalışan başörtülü kadınlarla solcu gençler arasında çıkan tartışma” cümlesiyle basitleştirmeye yelteniyordu. İşin daha da garibi BirGün’ün editörleri kendi çirkinlik ve faşistliklerini, herkesin kullanımına açık “Anti Kapitalist Müslümanlar” isimli karikatürlerin arkasına gizlenerek sergileyecek kadar zavallılaşıyorlardı: “Zengin sofrasına oturan cemaatçilere karşı biz de mücadele veriyoruz”. Faşist ruh, despotik karakter, zalimlere yaltaklanmayı marifet bilen zavallılık kendisine işte böyle pespaye dayanaklar arıyor.

CHP’nin yayın organı Yurt Gazetesi faşist saldırganları “ODTÜ’de cemaat militanlarına gösterilen tepkinin sembolü” olarak lanse ederken savunma değil saldırı düzenini koruyordu. Terbiyesizlik ve tecavüze yönelen tepkileri “Türban üzerinden linç kampanyası” tadında servi ediyor, ülke genelinden destek eylemleri bahsi açıp “Her yer ODTÜ” şeklinde bir final yapıyordu.

Şu manşetlere bir bakalım ve ODTÜ Ruhu’nun Türk-Kürt ulusalcısı, liberal ve Ergenekoncu kanatta nasıl da safları birleştiğini bir kez daha düşünelim: “İktidarın Gezi’den sonra hedefi ODTÜ”/Sözcü, “Gezi Direnişi ruhu ODTÜ’de”/Özgür Gündem, “Türkiye’den destek yağdı: “ODTÜ Gezi’ye döndü”/Taraf, “ODTÜ Direnişini türbanla kırmaya çalışıyorlar”/Aydınlık.

İslam da Düşmanları da Tek Millettir

Darbe karşıtlığı ve Rum-Ermeni cemaatlerine karşı girişilen tertipleri vaktinde değil de ancak boşa çıkartıldığı dönemlerde kınayanların bu dönemde Gezi ve ODTÜ güzellemeleri ve teşvikleri için yarış halinde oldukları gözlerden kaçmıyor.

Bu terbiyesizliği açıkça kınayan, ayıplayan ve reddedip mahkûm edilmesi gerektiğini ifade eden hiçbir sol-sosyalist aydın, çevre ve kurumun olmayışı ODTÜ Ruhu’nun Kemalizmin taşeronu olarak iş yapan sol-sosyalist bütün çevrelerde ortak payda olduğunu tescilliyor.

Kim ne derse desin Gezi Ruhu ile ODTÜ Ruhu ikiz kardeştir. Durumdan vazife çıkartan asker, bürokrat, aydın, akademisyen, sanatçı, sporcu tipi için bir asırdır rol modeldir. Kemalist yurttaş tipinin tezahürü açısından Cumhuriyet, Sözcü, BirGün, Sol, Aydınlık, Yurt gibi Taraf ve Özgür Gündem de bu rol modelin topluma tahakküm etmesi için mücadele vermektedir.

İşin garibi Kemalist oligarşiden, Ergenekon ve Balyoz düzeninden, askeri vesayetten kurtulmaya yönelik bütün çabalarımızı önünü kesen faşist karakterli örgütlenme ve eylemler için “direniş” sıfatını kullanıyorlar. Oysa siyaset ve toplumsal iradenin karşısında ne direniş var ne de direnişçi. Sivil makyajları olsa da özgür irade ve İslami değerlerimiz karşısında apaçık bir faşist örgütlenme ve saldırı var. Üstelik bütün bu saldırı ve saldırganların Kemalist ideoloji ve kadrolarla akrabalık ve dostluğu var.

Kurdukları tuzak ters tepince ODTÜ/Gezi Ruhu giriştiği psikolojik savaşın argümanlarında kısmi bir tadilat yaptı. “Müslümana değil Cemaate karşıyız”, “Türbanla ilgisi yok, ODTÜ yurtlarını kötülediler” gibi yeni bir söylem biçimini yaygınlaştırmaya çalıştılar. Hatta arkadaşlarının alkışları arasında başörtülü kızlara iğrenç bir biçimde saldıran insan müsveddesinin “Tehdit edildim. Hizbullahçılar Twitter’da recm edilmemi istedi” gibi yalan beyanları öne çıkarıldı.

ODTÜ’deki faşist saldırı 28 Şubat cuntacılarının yargılandığı bir günde yapıldı. Ne ilginçtir ki bu ırkçı terbiyesizlik ve tecavüz 6-7 Eylül olaylarının 58. yıldönümünde gerçekleştirildi. Kimsenin kuşkusu olmasın 28 Şubat ve 6-7 Eylül Ruhu, Gezi ve ODTÜ Ruhu olarak hortlamıştır. Ama yine kimsenin kuşkusu olmasın ki İslami ve insani değerlere karşı açılan bu “Topyekün Savaş”ı da aktörlerini de tarihin çöplüğüne göndermeye irademiz ve gücümüz yeter.