Kamu kurumu niteliğindeki meslek teşekkülleri, aslında demokrasi için vazgeçilmez kuruluşlar..
Ama öyle bir saltanata yelken açmışlar ki.. Ele geçirdikleri despotluklarını kimseye hesap vermeden sürdürüyorlar..
Nedir somut konu?
Anlatayım.
İstanbul Eczacılar Odası ile ilgili, bir tartışma okumuştum..
Türkiye Eczacılar Birliği, “Aidat ödemeyen üyelerin kaydını silin. Genel kurul toplantısında oy kullandırmayın” diyor..
İstanbul Eczacılar Odası ise, “Üyelerim aidat ödemese de, oy haklarını ellerinden alamam. Bu bir hak” diyor..
Hani gözlerimiz yaşaracak gibi oluyor..
Demokratik bir hakkı kullandırma yönünde böylesi bir cevap için..
Tamam, bunu yapsınlar..
Ama öbür taraftan da..
Kanunun idare heyetine yüklediği bir görev var..
20. maddenin p fıkrası: “İki yıl içerisinde üyelik vecibelerini yerine getirmeyen eczacıların odaya üyelik kayıtlarını merkez heyetinin kabulü halinde silmek.”
Maddenin başlığı, “İdare heyeti arzu ederse şu işleri yapar” şeklinde değil.
Başlık şöyle: “İdare heyetinin diğer vazifeleri şunlardır: ...”
Demek ki ne imiş?
Aidat ödemeyenin kaydının silinmesi için merkez heyetine dosyayı göndermek, İstanbul Eczacılar Odası’nın görevi imiş.
Bu görevi yerine getiriyorlar mı?
Hayır.
O zaman da benim aklıma şu geliyor:
“Aidat ödemeyenlere oy kullandırılmaması isteğine, İstanbul Eczacılar Odası’nın karşı çıkmasının arka planında, demokratik bir hakkın kullandırılması değil, beleşçi üyelerin, mevcut yönetime destek vermelerinden dolayı korunmaları yatıyor olabilir mi?”
Günahlarına girmeyelim diye..
İstanbul Eczacılar Odası’nı aradım.
Türkiye Eczacılar Birliği’nin açıkladığı rakamlara göre, İstanbul’da 1700 civarında, aidat ödemediği halde, kaydı silinmeyen üye varmış..
Ben de İstanbul Eczacılar Odası’na soracağım..
“Kaç üyeniz var. Kaçından aidat alıyorsunuz” diye..
Odanın santrali “Görüşmeniz kayıt altına alınacaktır” diyor..
Sonra “tık” deyip kapanıyor..
Gezi isyanında, sedyelerden tutun, koli koli ilaçlara kadar; sokak gösterilerine katılanlara en hızlı hizmeti veren Eczacılar Odası’nın, anlaşılan o ki santralindeki telefonun çalışmadığından haberi yok..
Birkaç kapanmadan sonra..
“Santral yerine, gelişigüzel bir tuşa basayım bari” dedim.
Konuşmamız yine kayıt altına alınıyormuş.
“Memnuniyetle” dedim.
Kendimi tanıttıktan sonra, telefondaki oda görevlisine, “Üye sayınızı öğrenecektim” dedim.
“5.000 civarında eczane var” dedi.
“Eczane sayısını değil, eczacı sayısını soruyorum” dediğinde önce afalladı.. Aradaki farkı izah edince, “En iyisi, ben sizi Başkan’ın sekreterine bağlayayım” dedi.
Sekreter hanım da kem etti, küm etti.. “Devlet sırrı mı, niye zorlanıyorsunuz” dediğimde de, “sayıyı bilemediklerini” söyleyip, konuyu kapatmaya çalıştı..
Evet, bu bir meslek teşekkülü..
Sokak gösterilerine gelince, “Vatandaş..Hak.. Hukuk.. Hizmet” diyerek çırpınıyor..
“Üye sayınız kaç” diye sorunca, “Valla bilmiyoruz ki!” diyorlar..
Ve hafta sonu, bu İstanbul Eczacılar Odası’nın genel kurulu toplanıyor..
Orda da “Toplam üye sayımızı bilmiyoruz” derler mi acaba?
Hiç sanmıyorum..
Orda sayıları çıkar ortaya..
Ama bir yerlerde korkuları olmalı ki, açık vermemeye çalışıyorlar..
Ama genel kurul toplantısını yapacakları yer, her şeyi ilan ediyor..
Nerde toplanıyorlar, biliyor musunuz?
Gezi eylemlerinde, göstericilere sığınak olan Divan Oteli’nde..
Evet, yanlış okumadınız..
Gezi isyanındaki göstericilere sığınak olan Divan Oteli’nde genel kurul toplayarak, adeta taraflarını bir defa daha ilan ediyorlar..
Ama kabahat onlarda değil.
Bu ülkede, işini sağlam yapan savcı sayısındaki azlıkta..
Benim sorduğum gibi değil..
“Resmi rakamları, kayıtlarla birlikte getirin” dese bir savcımız..
Arkasından da, “Size göre 5 bin, iddialara göre 8 bin üyeniz var.. 8 bin kişi Divan Oteli’nde nasıl toplanacak? Dalga mı geçiyorsunuz siz?” dese..
Sırf hükümete karşıtlıkları ortaya çıksın diye, Divan Oteli’nde yapılması planlanan genel kurul, başlamadan iptal olur..
Ardından da, “Aidat toplamak, sizin göreviniz değil mi? Görevinizi yapmayacaksanız, niye maaş alıyorsunuz? 1700 kişiden aidat toplamamışsınız. Bu kişileri icraya vermemiş, borçları tahsil etmemişsiniz. 1700 defa suç işlemişsiniz.. Buyrun iddianamenizi.. Hakime verirsiniz hesabınızı” dese..
Görelim bakalım, kendi üstlerine vazife olmayan işlerle, ilgileniyorlar mı öyle..
Ne yapsınlar..
Kanundaki vazifelerini yapmıyorlar.
Kimse bir şey demiyor. Onlar da, üstlerine vazife olmayan işlerle ilgileniyorlar ki.. Bir iş yapıyor görünsünler..
Bu arada, egemenliklerini de sürdürsünler!
YENİ AKİT