Öcalan'la birlikte yatağa girince ya da bir terör örgütü ile birlikte dansa kalkınca...
........
Tam da şu sıralar Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in ruh dünyasını okumak isterdim.
Tam da şu sıralar, BDP'li milletvekillerinin ruh dünyasını görmek isterdim.
Tam da şu sıralar, Öcalan'ın mutlak hükümdar olduğu bir "Kürt yönetimi"ni düşleyenlerin ruh dünyasını görmek isterdim.
Tam da şu sıralar, ben burada "Kürt siyaseti üzerinden PKK ipoteği kalkmalı" şeklinde yazılar yazdığımda bana burun kıvıranların ruh dünyasını görmek isterdim.
-Osman Baydemir'in üstü çizildi, haberleri yapılıyor artık.
Hani şu, devlete "h...stir" çeken adamın...
"Hadi bir de, APO'ya h...stir çek" çağrıları çok anlamsız değil bu yüzden...
Öcalan, avukatlara Osman Baydemir için neler neler söylemiş de, Fırat Haber Ajansı bir bölümünü sansürlemiş "önder"in sözlerinin.
Osman Baydemir bir gün kalkmış, genel temayüle uyarak, "Silah miadını doldurdu" diyecek olmuş hepi topu...
Sen misin bunu söyleyen!
"-Gençlerin öfkesinden de mi çekinmiyor? Diyarbakır gençlerini bilirim, ağzını yırtarlar. Gidip anlatın. Deyin ki, Apo vicdan sahibidir ama taviz vermez, bunlara karşı çok acımasızdır. Şarlatanlığın, soytarılığın gereği yok. Ya kapsamlı özeleştiri versin ya derhal istifa etsin."
Ne bu?
"Kürt coğrafyası"nda politika!
Kürt delikanlılarına ağız yırttırmaca!
-Şarlatan! Soytarı!
-Ya özeleştiri versin. Yani "Ben ettim siz etmeyin" desin ya da kalem kırılsın.
Bu tehditler, evet Osman Baydemir'e yönelik. Ama bu tehditlerin, bir de "Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" türünden bir anlamı olmaz mı? Yani milletvekilleri, belediye başkanları, yarın o kulvarda siyaset yapacak olanlar, henüz doğmamış olan bebeler... Hepsi "önder"liğin önünde diz çöküp, arz-ı ubudiyet etmeleri gerekmez mi?
Zaten boşlamıyor önder!
-Ahmet Türk'e, Aysel Tuğluk'a, Kışanak'a mışanaka uzanıyor tehditleri...
-Apo vicdan sahibidir ammaaa...
Breh, breh, breh...
Türk devletinin hizmetinde olduğu zaman da kahraman(!)dı o, şimdi Osman Baydemir'in üstünü çizerken de!
İnsanoğlunun bir sürü dalaleti var... Putunu kendi yapar kendi tapar...
"-Kalkıp silahlı güçler miadını doldurmuş diyorsun, silahlı güçler miadını doldurduğunda sen düşünmüyor musun o koltuğunda iki ay oturabilir misin?"
"-Hepinizi kendi başınıza bıraksak hiçbir şey yapamazsınız, doğru düzgün bir şey yapacağınız da yok."
...
Liderlik böyle oluyor zahir.
Bir yandan "Senin canına okurum"lu sözler... Kesip biçmeler.
Bir yandan da şu şekilde "devletle olgun bir dil geliştiriyoruz" tarzında şeyler, bakın işte tam şöyle:
" Çoğu zaman bizimkilerin, Kandil'in, BDP'nin, Kışanaklar'ın, Ahmetler'in kullandıkları dil hükümeti de devleti de zor durumda bırakıyor. Bu dil burada bizim işlerimizi de zorlaştırıyor... Burada devletle olgun bir dil geliştiriyoruz. Karşılıklı saygı temelinde birbirimizi anlıyoruz. Bu olmasaydı korkunç katliamlar gelişirdi. Öyle parti kurma falan, toplantılar yapma, bunları bırakalım bir yana Kürt sözcüğünü bile ağzınıza alamazdınız. Hatta sizin avukatlığınızın da güvencesi benim. Rahat geliş gidişinizi de burada konuştuk, bu konuda güvence aldım."
Eminim ki Osman Baydemir, kendisine yönelen tehdidi umursamazlık etmeyecek.
Eminim ki, "Diyarbakırlı gençlerin ağız yırtma" eylemini önemseyecek.
Kamuoyu önünde belki itibarını korumaya çalışacak ama özeleştiri verme görevini de savsaklamayacak. Değilse, evine çekilip oturmayı deneyecek.
Örgüt içi raconları biliyorsa -ki öyle olmaması akla ziyandır- önderin salvolarının nereleri harekete geçirebileceğinden haklı olarak endişe edecek.
Bu tehditlerin, herhangi bir başıbozuk cinayet şebekesini bile harekete geçirme riskini dikkate alacak.
Kendi başının derdine düşmüş bir liderin, nasıl kurbanlar verebileceğini unutmayacak, eminim ki...
Ve eminim ki, örgüt içi infazlara karşı Kürt siyasetçilerin can güvenliğini korumak devlete düşecek.
BUGÜN