Öcalan’ın beklediği yanıt geldi

Kurtuluş Tayiz

Tarih 18 temmuz. PKK’nın Silvan saldırısından sonra Öcalan, avukatlarıyla kritik görüşmelerinden birini yapıyor. Öcalan, devlet ile diyalogunun kesilmediğini söylüyor avukatlarına ancak yaklaşan fırtınanın da farkında. Belki de bunun önünü almak için en önemli kozunu oynuyor ve şunları söylüyor: “Çok açık olarak Sayın Başbakan’a sesleniyorum. Bir çağrı yapabilir; ‘Biz bu işin silahlarla çözülmeyeceğine, inanıyoruz. Bu meseleyi demokratik anayasal yöntemlerle çözeceğiz’ derse, bir haftada hallederiz.”

Öcalan, sonraki hafta avukatlarıyla yaptığı görüşmede de bu düşüncelerini tekrarlıyor. Fakat Silvan’dan sonra Ankara’dan beklenen yanıt gelmediği gibi, Öcalan o günden sonra bir daha ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmedi.

PKK’nın Kandil’deki 1 numarası Murat Karayılan da, 8 ekimde Ahmet Altan’a gönderdiği mektupta, geçmişe dönerek Öcalan’ın o açıklamasını hatırlatıyordu: “...Takip etmiyor musunuz, izlemiyor musunuz, bilemiyorum. Sorun bu aşamada tıkanınca Önder Apo, 18 temmuz tarihli avukat görüşmesinde ‘Başbakan bir çağrı yapabilir; biz bu işin silahlarla çözülmeyeceğine inanıyoruz. Bu meseleyi demokratik anayasal yöntemlerle çözeceğiz derse, bir haftada hallederiz’ dedi. Siz bu çağrıyı duymadınız mı? Tabii ki duymuş olmalısınız. Belli ki hesabınıza gelmediği için duymazdan ve görmezden geliyorsunuz. Bunu sadece sizin için belirtmiyorum; bu konuyla alakalı olarak bizi suçlayan herkese söylüyorum. Hareketimiz adına Önderliğimiz bunu söyledi mi, söylemedi mi? Söylediği kesindir. Çünkü yayınlanmış, belgelenmiş bir şeydir. Peki, Başbakan’dan ya da bırakalım Başbakan’ı, hükümet çevresinden bu açıklamaya dönük olumlu anlama gelebilecek herhangi bir sinyal verildi mi? Hayır. Tersine sert bir üslûpla terörün ezileceği mesajları verilmedi mi? Bunu da izlemediniz mi? Tam da bu süreçte yaşanan parlamenterlerle ilgili kriz hakkında AKP temsilcilerinin kullandığı üslûbu lütfen bir hatırlayın. Kısaca, bütün bu sürece bakıldığında AKP’den ve devletten yana bir çözüm zihniyeti sergilenmemiştir; ‘özerklik, anadil hakkı ve Önder Apo’nun serbest bırakılması’ gibi temel çözüm halkaları bir yana, yumuşak bir mesaj bile verilmemiştir.”

Abdullah Öcalan ve Murat Karayılan’ın Ankara’dan beklediği yanıt ancak beş ay sonra geldi. Başbakan Erdoğan’ın yerine bütçe görüşmelerinin kapanış konuşmasını yapmak için söz alan Bülent Arınç –tam da Öcalan’ın ve PKK’nın beklediği gibi– şu tarihi açıklamaları yaptı:

“Kürt kimliğinin tanınması çok önemli bir konudur. Bu bir insan hakları konusudur. Sanıyorum ki Sayın Genel Başkanınız da [MHP] CHP’nin Sayın Genel Başkanı da bu konuda farklı düşünmüyorlar. Yani Türkiye’de yaşayan bir insan, ‘Ben Kürdüm ve bu kimliğimle iftihar ediyorum. Ben bu gerçeğimle tanınmamı istiyorum’ dediği zaman, bizim buna saygı göstermemiz, bunu kabul etmemiz gerekir.

(...) Kürt meselesi veya Kürt kimliği, üç sene önce, 30 sene önce, 20 sene önce ortaya çıkmış bir kimlik değildir. Kürtlerin varlığı en az bin seneden beri bir gerçektir. Bunu inkâr edemezsiniz. Bunu inkâr ederseniz 80 öncesine döneriz, 80 sonrasına döneriz. Kürdüm diyen bir insana bu ülkede hepimiz kadar, en az hepimiz kadar hayat hakkı, bilgi, eğitim, dil, kültür, kimlik hakkı ne varsa vereceğiz. Bir insanın kimliğini inkâr etmek o insanı inkâr etmek demektir. Kendisini Kürt kimliği ile Arap kimliği ile Boşnak kimliği ile artık ne gelirse aklınıza... Hepsi, kim, ne varsa bu topraklar üzerinde kendi kimliğini rahatlıkla söyleyecektir. O kimliğe saygı duyacağız. O kimliğin bütün kültürel haklarını, Anayasal haklarını vereceğiz, tanıyacağız.

Büyük çözüme doğru

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bu açıklamaları, Kürt meselesinde sona doğru yaklaştığımızı gösteriyor. Kürt sorunu öncelikle bir insanlık sorunuydu ve bu ülkenin utancıydı; Kürtlerin dili, kültürü, kimliği daha düne kadar inkâr ediliyordu bu ülkede. Bu inkâr AKP hükümeti zamanında sözde bitti ama kanunlarda varlığını sürdürüyor. Şimdi sıra bunları değiştirmekte. Meclis çatısı altında yapılan bu konuşmayla Türkiye geri dönüşü olmayan bir yola girdi; devlet artık Kürt sorununda büyük çözüme hazır. Zaman kaybetmeden yapılacak ilk şey Kürtlere anayasal haklarını vermek olmalı. Etnik kökeni ne olursa olsun bu topraklarda yaşayan herkesin birlikte ve eşit yaşayacağı yasal düzenlemelerin zamanı geldi, geçiyor bile.

Öcalan ile devlet anlaştı mı

Bülent Arınç’ın açıklamaları bana Ankara ile İmralı arasında paslaşma olduğunu düşündürüyor. Nitekim İmralı’daki gizli pazarlıklarda Öcalan’ın öne sürdüğü başlıca şartlardan biri Meclis’te Başbakan’ın veya yardımcısının böyle bir çağrıda bulunmasıydı. Arınç’ın söz konusu konuşması bence tam da buna karşılık geliyor. Çatışmalar devam etse de önümüzdeki günlerde PKK ve İmralı’dan savaşın bittiğine yönelik açıklamalar gelirse kimse şaşırmasın.

kurtulustayiz@gmail.com

TARAF