Öcalan PKKyı dağdan indirebilir mi?

Oral Çalışlar

Nevruz kutlamalarındaki büyük coşku, Kürt kimliği talebinin daha kuvvetli bir vurgu kazandığını gözler önüne serdi. İstanbul, Diyarbakır ve Yüksekova’dan görünen manzara, Kürtlerin çözüm ve barış konusunda geçmişe göre daha istekli, daha kararlı ve daha ‘kendine güvenli’ bir yerde durdukları mesajını veriyor.
Ahmet Türk, bugüne kadar Diyarbakır’da yapılan Nevruz kutlamalarının en büyüğü olarak kabul edilen törende yaptığı konuşmada, kitleleri işaret ederek ve “Muhatap arıyorlardı, işte muhatap. Uzağa gitmeye gerek yok” diyerek, hükümete bir çağrıda bulundu.
Kürt sorununun çözümünde ‘muhatap’ konusu hâlâ iki taraf açısından da bir netlik kazanmış değil. Hükümet, Meclis’te grubu olan ve Kürt kimliği talebinin seçilmiş temsilcisi olan Barış ve Demokrasi Partisi’nin muhataplığı konusunda hâlâ kesin bir karar verebilmiş değil. Hükümet üyeleri net bir tutum sergilemiyorlar. BDP’liler içinde de netlik yok. Bazen ‘muhatap İmralı’ diyorlar, bazen de hükümete dönerek ‘Bizimle neden konuşmuyorsunuz’ şeklinde sitemlerde bulunuyorlar.
***
Diyarbakırlı işadamı, eski Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, Taraf gazetesinde Neşe Düzel’le olan söyleşisinde ‘Apo da gelse Kürt sorununu çözemez’ başlığı altında dikkat çekici değerlendirmelerde bulunmuş. Kaya, Diyarbakır’ın ve bölgenin nabzını en iyi tutan isimlerden birisi. Bu nedenle, saptamalarının dikkate alınmasında yarar var.
Bölgenin yoksulluğunu, işsizliğini ve ekonomik çaresizliğini gündeme getiren Kaya, 1 milyon 600 bin nüfuslu Diyarbakır’ın yüzde 25-30’unun açlık sınırının altında yaşadığına ve bu insanların günlük ortalama gelirinin bir doların altında bulunduğuna vurgu yapıyor: “Devlet ilköğretimde okuyan kız çocuğuna 35, erkek çocuğa 20 lira veriyor. Çok sayıda aile böyle geçiniyor.”
Mehmet Kaya, bugün Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılmasını isteyenlerin, yarın onun bırakılmasının da bölgedeki açlık ve yoksulluk sorununu çözmeye yetmediğini göreceklerini, sonuç olarak da öfkelerinin yatışmayacağını ve Kürt sorununun çözülmeyeceğini savunuyor.
Mehmet Kaya, Neşe Düzel’in ‘Peki Apo barışı nasıl etkiler’ sorusuna şu cevabı veriyor: “Örgütün dağdan inmesini sağlar ama bu, Kürt sorununu çözemez, bölgedeki yoksulluğu bitirmez. Bölgede demokrasiyi ve ekonomiyi atbaşı ilerletmemiz lazım. Çünkü hangi demokratik adımı atarsanız atın, ekonomik refah getirmeyen hiçbir adım bu toplumda huzur yaratamaz.”
***
Şu noktanın vurgulanmasında yarar görmekteyim: Bugün Türkiye’nin ulaşmaya çalıştığı (ve ulaşmasının kısa vadede olanak dahilinde olduğu) sonuç, Kürt sorununun kökten çözümü değil. Yapılması gereken, Kürt sorununun silahsız bir düzleme taşınması, yani PKK’nın dağdan indirilmesi. Bugünün temel meselesi bu.
‘Muhatap’ meselesinin önemini bu çerçeve içinde değerlendirmek gerekiyor. PKK’nın dağdan indirilmesinin muhatabı BDP olamaz. Bu konuda muhatap Kandil ve İmralı’dır. BDP bu konuda aracılık edebilir, sorunun meşru ve yasal zeminde konuşulmasını sağlayabilir. PKK’nin dağdan inmesi, Kürt sorununun çözümü için tek başına yeterli değil. Kürt sorununun demokratikleşme/sivilleşme boyutunun en önemli ayağını, hiç kuşkusuz Kürt kimliği hareketinin seçilmiş temsilcisi olan BDP oluşturuyor.
Abdullah Öcalan’ın PKK’yı dağdan indirip indiremeyeceği konusunda çok çeşitli şeyler söyleniyor. Ne olursa olsun, bu konuda etkili olma ihtimali en yüksek ismin Öcalan olduğu bir gerçek. Öcalan’ın bugüne kadar devlet tarafından hiç muhatap alınmadığını iddia etmek de gerçekçilikle bağdaşmıyor. Ortaya çıkan bilgi ve belgeler, Öcalan’la devlet görevlileri arasında İmralı’da değişik temaslar ve pazarlıklar yapıldığını gösteriyor.
PKK’nın dağdan indirilmesi, sorunun çözümünün yarısını ve acil kısmını oluşturuyor. PKK’nın dağdan indirilmesi için ele alınması gereken şeylerin başında Af Kanunu geliyor. Kürtlerin en temel demokratik ve kimlik haklarının tanınmasına ilişkin inandırıcı adımların atılması da aynı oranda gerekli.
Nevruz kutlamalarındaki manzara, işin bir yönüyle kolay, bir başka yönüyle zor olduğuna işaret ediyor. Kolay, çünkü çözüme hazır ve örgütlü bir topluluk var. Zor, çünkü Türkiye’de yükselen milliyetçilik, karşılıklı verilecek ödünlerin önünü kesiyor.
Mehmet Kaya, hiçbir siyasi çizgiyle bağı olmadığına ve buna rağmen sırf kendi başına gelenlerin bile son derece acı verici olduğuna dikkat çekiyor. Sözlerini şöyle tamamlıyor: “Öyle keyfi muameler yapıldı ki bu ülkede. Türklerin bunu bilmeleri gerekiyor...”

RADİKAL