Bundan beş gün önce, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Amerikan ordusunun Somali'de düzenlediği operasyonda Eş-Şebab lideri Ahmed Gudani'nin öldürüldüğünü açıkladı. Eş Şebab, IŞİD lideri Bağdadi halifeliğini ilan ettiğinde destek açıklaması yapmıştı.
Dün ABD Başkanı Obama, IŞİD'i yok etmeye yönelik dört ayaklı stratejisini açıkladı. Açıklamada, ABD'nin Yemen ve Somali'deki terör örgütleriyle başarılı mücadelesini IŞİD'e karşı da sürdüreceği ilan edildi. İlan edildi edilmesine de bahsedilenin hangi başarılı mücadele olduğunu anlayamadık. Somali'deki örgütün liderini öldürdüler diye mi başarı kazandıklarını sanıyorlar acaba?
Yine Obama döneminde El Kaide'nin lideri Usame bin Ladin öldürülmüştü. Bin Ladin öldürüldükten sonra ne oldu? Örgüt kendi içerisinden, El Kaide'yi bile ılımlı bulan bir barbarlar ordusunu, IŞİD'i doğurdu.
Peki, neymiş Başkan Obama'nın dört ayaklı stratejisi?
Suriye ve Irak'taki IŞİD üslerine savunma değil, taarruz amaçlı havadan sistematik saldırı
Sahada IŞİD'le mücadele eden güçlere, Irak'ta özellikle peşmerge ve Irak ordusuna ve Suriye'deki 'ılımlı muhaliflere' istihbarat, danışmanlık ve askerî ekipmanı içeren destek
ABD'nin müttefikleriyle beraber çalışıp IŞİD'e giden fon ve yabancı asker kaynaklarını kesmek
İnsanî yardıma devam etmek
İlk madde IŞİD'in askerî ilerleyişini yavaşlatmak ve insan kaynağını azaltmak bağlamında olumlu görünüyor. Ne var ki ABD yönetiminin hava saldırıları sivil kayıplar bakımından oldukça meşhur. Böylesi bir stratejinin özellikle Irak'taki baskıcı Şii hegemonyasından bıkmış olan Sünni aşiretleri IŞİD'e daha da fazla mecbur bırakmamasının önüne nasıl geçileceği üzerinde durulması gereken bir nokta.
İkinci madde, Suriye ve sonrasında Ukrayna bağlamında 'No, we can't' şeklinde özetlenebilecek, Obama'nın mütereddit ve pasif dış politika anlayışının bizi getirip bıraktığı yere işaret ediyor. Şayet iki hatta üç yıl öncesinden itibaren Suriyeli muhalif gruplar 'radikal' diye etiketlenip hafif silahlar ve askerî eğitim dışında desteklenmiş olsaydı, bölgedeki otorite boşluğuna IŞİD gibi bir bela oturamamış olacaktı.
Elbette Esed de IŞİD'in varlığının arkasına sığınarak, kendi zalimliklerini perdeleme fırsatını yakalamamış olacaktı. Kafa kesmeyle varil bombası veya SCUD füzeleri veya kimyasal silahla sivilleri öldürme arasında keyfî bir zulüm hiyerarşisi kuran ABD ve Batılı devletlerin IŞİD'in güçlenmesindeki payı büyük.
Ayrıca Esed, Obama'nın 'kırmızı çizgim' dediği kimyasal silahları Ağustos 2013'te kullandığında Obama 'Diktatörler canavarlıklara imza attıklarında, dünyanın öteye bakmasına güvenirler' deyip ne yaptı, öteye baktı. Bırakalım önce ABD, IŞİD ve Suriye hususundaki güvenirliliğini kanıtlasın. Kendi politikasını yarı yolda bırakıp gitmeyeceğini göstersin.
Üçüncü madde de kulağa olumlu geliyor. IŞİD'in fonlarını kesmek uzunca bir süreden beri, örneğin Rakka düştüğünde uygulanması gereken bir stratejiydi. Şimdiyse karşımızda milyar dolarlık ve dünyanın onlarca noktasından katılım alan, ne yazık ki 'fenomenleşmiş' bir terör örgütü var.
Ayrıca yabancı asker kaynağını kesmek için, paranoyakça bir güvenlik politikası uygulanacağı ve bundan Suriyeli muhaliflerin de zarar göreceği ihtimali yüzde yüze yakın olsa gerek. Eline hiç silah almamış ama muhalefeti desteklediği bilinen Suriyelilerin, havaalanlarında gördüğü muameleye bakılabilir.
Acı gerçekle yüzleşelim. IŞİD, ABD'nin hava saldırıları ve diğer önlemlerle ancak yavaşlatılabilir. Bölgedeki statüko haline gelmiş olan istikrarsız konjonktür ve katil rejimler devam ettiği müddetçe kökü kurutulması zor bir örgütle karşı karşıyayız. Irak'ta ve esas çıkışını yaptığı Suriye'de, IŞİD'in güçlenmesine sebep olan toplumsal sebepler ortadan kalkmadan, IŞİD de buhar olup havaya karışmayacak.
Anladığım kadarıyla Türkiye bunu görüyor ve kısa vadede, el çabukluğuyla kurulan bu oyuna alet olmak istemiyor. Zira çekirdek güçte aktif olarak yer almamak, diplomatik kanallardan IŞİD sonrası için bir siyasî senaryo kesinleştirilene kadar da pasif ve perde arkasından destek şu an için görünen en iyi seçenek.
Terörle mücadele başlığı altındaki toplantıya, Mısır'daki askerî darbenin de hamisi olan Suudi Arabistan'ın evsahipliği yapacak olması, siyasî ve sosyolojik olarak uzun vadeli bir stratejik plan ortaya koyma niyetinin olmadığının en önemli göstergesi.
Unutmayalım; sınırımızda IŞİD'le çok yakın bulunan, 49 canı bu canilerin elinde olan biziz. ABD birkaç ay bombalayıp gitse bile, geride kalan sosyolojiyle baş başa kalacak olan da.
Yeni Şafak