Devrim ve değişim sloganıyla Amerikan seçimlerini kazanan, özellikle Müslüman dünyada neredeyse kahraman gibi karşılaşılan yeni ABD Başkanı Barack Obama, muhtemelen ilk sınavını atalarının toprakları olan Afrika'da verecek. O her ne kadar Pakistan'ı füzelerle vurmaktan söz etse de, danışmanları ona yeni çatışma projeleriyle dolu dosyalar sunsa da, İran krizinin devam ettirileceğinin işaretlerini verse de, derin Amerika “büyük kriz”den kurtulmanın tek yolunun yeni bir savaş olduğu kanaatinde olsa da Doğu Afrika'da büyüyen kriz, Obama'yı rehin alacak çapta.
Obama'nın vatanı Kenya, Sudan, Somali, Etiyopya bölgesel hatta uluslararası bir krizin merkezi haline geliyor. Bilindik enerji savaşları, boru hattı projeleri, bunlara bağlı etnik çatışmalar, yine bunlara bağlı terörle mücadele ya da El Kaide tehditleri bu sefer bu bölge üzerinde yoğunlaşıyor. Bu “tehdit ve endişeler” hangi bölgede yoğunlaşırsa orada çok kötü şeyler olduğunu artık biliyoruz.
Kızıldeniz'in Hint Okyanusu'na açıldığı bölgede, çok sayıda savaş gemisinin bulunduğu bölgede artan ve artık dünyanın en önemli sorunu olarak görülen Somali korsanları yeni ve kapsamlı bir uluslararası operasyona zemin hazırlıyor.
Aylardır ABD, AB ve NATO gemilerinin yanından dev gemileri kaçıran korsanlar son günlerde eylemlerini o kadar artırdılar ki, günde birkaç gemiye saldırır oldular. Olan oldu ve korsanlar dün ilk kez savaş gemisine saldırdı.
Umman açıklarında görülen bir korsan gemisi, Hindistan savaş gemisine ateş açtı. Karşı saldırı üzerine yara alan gemiden sürat motoruyla uzaklaştılar. Daha önce de bir gemiye saldırıya hazırlanan korsanlar Hindistan savaş gemisinin müdahale etmesiyle geri çekilmişti.
Gariptir, Batılı ülke gemileri şu ana kadar benzer müdahalelerde bulunmadı. ABD, kendi savaş gemilerinin müdahalede bulunma niyetinde olmadığını açıkladı. NATO aynı şekilde müdahil olmuyor. Bölgeye yeni bir donanma gönderen, ilk kez bir uluslararası soruna böylesine bir müdahalede bulunan AB gemileri de korsanlara şimdilik dokunmuyor.
Asya ülkeleri, kendi ekonomilerine ağır darbeler indiren korsan sorununa ilişkin uluslararası yardım çağrılarından vazgeçip kendilerinin müdahale edeceğini açıkladı.
Ve çok ilginç bir gelişme daha yaşanır oldu. Büyük denizcilik şirketleri, gemilerinin Süveyş Kanalı ve Aden Körfezi'nden geçişini durdurmaya, yıllardır kullanılan bu hattı terk etmeye, Ümit Burnu hattını kullanmaya başladı. Son derece uzun ve meşakkatli bu güzergahı kullanmayı bile göze alacak kadar bir tehlike söz konusu.
Dünkü ilk çatışmadan sonra ne olacak? Sanki olay kontrol edilemez bir noktaya doğru ilerliyor. Bu haliyle kontrol edilmek istendiğini söylemek gerçekten zor. Sanki krizin olgunluğa erişmesi için bekleniyor. Eğer öyleyse, önümüzdeki dönemde bu bölgede büyük olaylar olacak demektir. İşte bu, ya Obama'nın ilk savaşı olacak hem de kendi topraklarında ya da hep yüzleşeceği söylenen o uluslararası krize dönüşecek.
Korsanlara karşı güvenlik şirketlerinin o bölgeye akın etmesine dikkat etmek lazım. Irak'tan sonra en büyük ihalelerin o bölgede dağıtılacağı bekleniyor ki, Irak'ta 185 bine yakın paralı asker istihdam eden şirketler yeni yatırım için kulları sıvamış durumda. Ama bunlardan biri çok önemli; Blackwater..
İngiliz Independent gazetesine göre şirket, şimdiden bölgede konuşlandı. Saldırı helikopteri dahil ağır silahlarla donatılmış bir gemi hazırladı. Geminin adı ise oldukça dikkat çekici; McArthur! Bu saldırı gemilerinin sayısının dörde yükseleceği söyleniyor. Belki de Obama'nın ilk savaşının adı bu olur, kim bilir…
Aden Körfezi'nde ne tür pis tezgahlar hazırlandığını daha iyi anlamak için bu kiralık katiller ordusunun faaliyetlerinden sadece Türkiye ile ilgili bölümleri hatırlamak yeterli.
“Tam bir cinayet şebekesi. Hiçbir sorumlulukları yok. Öldürebilir, kitlesel katliam yapabilir, sokak çatışmaları çıkarabilir, her türlü provokasyonu hazırlayabilir, caddelere bombalar yerleştirip patlatabilir, iç savaş çıkarabilir siyasi suikastler işleyebilirler. Peki Türkiye'de hangi karanlık operasyonun içinde yer alıyorlar?
Birkaç yıldır Kuzey Irak'a yapılan yığınaklarda onlar vardı. K. Irak'tan Türkiye'nin belli bölgelerine nakledilen silah ve patlayıcılarda onlar yok muydu? Bu sevkiyatları kimlerle işbirliği içinde yaptılar? Kayıp 190 bin silahı kimlere dağıttılar?
Bu silahların bir kısmını PKK'ya onlar verdi. Ne kadarını Türkiye'ye soktukları bilinmiyor. Türkiye'de işlenen cinayetlerde kullanılan silahlarda onların izi var. Ankara ve bir çok bölgede patlatılan ya da patlatılamayan bombalarda onların izi var. Kuzey Irak-Türkiye bağlantılı örtülü operasyonlarda onların izin var. Son PKK saldırılarında onların izi var. Dağlıca saldırısında yine onların da yer aldığı iddia ediliyor.
Onları hep Irak'ta çalışır biliyoruz. Ancak Türkiye'de ülkede neler yapmış olabileceklerini kimse sorgulamıyor. Peki PKK'ya silah verdiği resmi olarak ortaya çıkan bu cinayet şebekelerin Türkiye'de neler yaptığını neden bilmiyoruz? Kim koruyor onları? Kimlerle birlikte hangi çokuluslu planları uyguluyorlar?”
Irak'ta Felluce katliamını hatırlayalım. Bu katliamın müsebbibi o şirket şimdi korsan bölgesinde. Daha asıl müdahale başlamadan kirli şebekeler oraya taşındığına göre, ciddi gelişmeler beklemeliyiz.
Somali bize uzak gelmesin. Yemen'le arasında birkaç kilometre var. Birinci Dünya Savşı'nda Yemen'deki birliklerimiz, karşı kıyıdaki İngiliz askerlerinin faaliyetlerini geceleri bile izleyebiliyordu.
YENİ ŞAFAK