Hakan Çopur / Anadolu Ajansı
Uluslararası askeri yardımlarının yarısından fazlasını İsrail'e yapan ABD'nin bu ülkeyle köklü kurumsal ilişkileri, son ayındaki Barack Obama yönetiminin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki (BMGK) "İsrail karşıtı çıkışından" daha uzun ömürlü gözüküyor.
Görevini seçilmiş Başkan Donald Trump'a 20 Ocak'ta devredecek olan mevcut Başkan Obama'nın, BMGK'da "İsrail'in yasa dışı yerleşim yerlerini derhal ve tamamen durdurmasını" öngören kararın çıkmasına destek vermesi, iki ülke arasındaki gerilimi oldukça yükseltti.
Başkanlığı süresince İsrail'in neredeyse tüm askeri ve siyasi adımlarına güçlü destek veren ve BMGK'da İsrail'i eleştiren 9 tasarıyı reddeden Obama yönetiminin son ayında attığı bu adım "tarihi" nitelikte kabul edilse de Ortadoğu barışına hizmet etmek için biraz geç kalmış bir eylem olarak değerlendiriliyor.
Oval Ofis'teki ilk gününde ilk telefon görüşmesini Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile yapan, ikinci gününde de İsrail-Filistin barışı için Ortadoğu özel temsilcisi atayan Obama, "iki devletli çözüm" için yapısal adımlar atabileceği izlenimi veriyordu.
Ancak 8. yılının son ayına kadar İsrail-Filistin sorununun çözümüne ilişkin "diplomatik sözler" dışında somut adımlar atamayan Obama yönetimi, en somut ve güçlü adımını ancak son günlerinde atabildi.
Ortadoğu barışı için yapısal dönüşüm üretecek kadar dayanıklı olmayan söz konusu BMGK kararı, ABD ile İsrail arasında uzun yıllara dayanan "simbiyotik" ilişkiyi bozabilecek nitelikte de gözükmüyor.
İlk döneminde umut dağıttı
Ortadoğu'ya yaptığı ilk ziyarette Kahire'de, Filistin halkının durumunun "kabul edilemez" olduğunu ve "ABD'nin Filistinlilerin kendilerine ait bir devlete sahip olma arzusuna sırtını dönmeyeceğini" vurgulayan Obama, İsrail'in Filistin işgaline son verecek ve iki devletli çözüm ortaya koyacak tarihi bir figür olarak görülüyordu.
Başkanlığının ilk döneminde İsrail'in yasa dışı yerleşim yerlerini durdurması ve Filistin'le müzakerelere başlaması için baskı yapan Obama yönetimi, kısa bir süre Binyamin Netanyahu hükümetinin yeni yerleşim inşasını durdurmasını sağladı.
Ancak İsrail'in yeni yerleşim yerlerine devam etme kararı alması, ABD ve İsrail arasında bir süre "soğuk rüzgarlar" esmesine neden oldu.
Gazze ablukası ve 38 milyar dolarlık yardım
İkinci döneminde "ABD'nin geleneksel İsrail yanlısı politikalarına" dönen Obama, İsrail'in uluslararası hukuku ihlal eden yasa dışı yerleşim planlarına, Gazze ablukasına ve İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına seyirci kaldı.
İsrail'in 7 Temmuz 2014'te Gazze’ye yönelik başlattığı ve 51 günde 2 binden fazla Filistinlinin ölümüne neden olan saldırıları İsrail'in "kendini savunma hakkı" olarak nitelendiren Obama, tüm Müslüman dünyadan tepki topladı.
ABD, bu süre zarfında BM Güvenlik Konseyinde İsrail'e yönelik eleştirilerin karşısında da durmaya devam etti. İsrail'in Filistin'deki yasa dışı yerleşimlerinin kınanmasını öngören kararlar ABD'nin vetosuna takıldı.
Obama yönetimi, 2012'de BM Genel Kurulunda Filistin'in BM'deki "gözlemci kuruluş" statüsünün "üye olmayan gözlemci devlet" statüsüne yükseltilmesi önerisine de "hayır" oyu kullanarak Tel Aviv'i memnun etmeye çalıştı.
ABD tarihinin en büyük askeri yardımı da yine Obama yönetimi döneminde yapıldı. İsrail'e 10 yılda 38 milyar dolarlık askeri yardım yapılmasını öngören anlaşmayı imzalayan Obama, söz konusu yardımın İsrail halkının ve ülkenin geleceğine ilişkin endişeler nedeniyle yapıldığını, böylelikle İsrail'in güvenliğine dair "sarsılmaz taahhütlerini" ortaya koyduklarını belirtti.
İran'la nükleer anlaşma
Böyle bir akışa ters olarak gelişen BMGK oylamasının, Obama dönemi ABD-İsrail ilişkilerini kökten değiştirdiğini söylemek fazla iddialı olur. Bunun yerine, özellikle İran'la nükleer anlaşma sürecinde ABD ile İsrail yönetimleri arasında ortaya çıkan anlaşmazlığın Obama ile Netanyahu arasındaki bir "kapışmaya" dönüşmesi faktörü, daha makul bir değerlendirme olabilir.
Nükleer anlaşmaya karşı çıkan Tel Aviv'i ikna etmek için sayısız adım atan Obama yönetiminin, Netanyahu yönetimini yeterince tatmin edebildiğini söylemek mümkün değil.
Obama ile Netanyahu arasındaki "kişisel çekişmeyle" de zedelendiği iddia edilen ikili ilişkiler, özellikle ABD Kongresinin güçlü desteğiyle hızlıca toparlanıp geleneksel rayında ilerlemeye devam etti.
Trump dönemi "farklı" olacak
ABD'nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, henüz Beyaz Saray'daki koltuğuna oturmadan yaptığı açıklamalar ve attığı adımlarla İsrail yanlısı güçlü bir profil çizeceğini vadetti.
ABD'nin Tel Aviv'deki büyükelçiliğini Kudüs'e taşıyacağını açıklayan ve yeni İsrail Büyükelçisi olarak da "yasa dışı yerleşimlerin finansörlerinden" David Friedman’ı atayan Trump, BMGK'daki oylamayla ilgili "20 Ocak'tan sonra işler farklı olacak" değerlendirmesini yaptı.
Ülke tarihinin en büyük askeri yardımını onaylayan Obama yönetimiyle yıldızı bir türlü barışmayan İsrail'in, Trump ile daha yakın bir ilişki kurup kuramayacağını zaman gösterecek.
Ancak kesin olan şey, İsrail-Filistin sorununun çözümü için başta büyük umutlar dağıtan ancak 8 yılın son ayına kadar kayda değer bir adım atamayan Obama'nın Ortadoğu mirasının hiç de parlak olmadığıdır.
Son olarak geriye, BMGK kararı dışında İsrail'e karşı kayda değer somut bir adım atamayan Obama'nın, "bu adımı, neden başkanlığının son günlerine sakladığı" sorusu kalıyor.