Seyfi Dede ile, hakim ve savcıların tümü hakkında en ciddi kararları alan ve bu kararlar aleyhine yargı yoluna da gidilemeyen HSYK’nın başkanvekili arasındaki konuşmalar, tek tek yayınlandı..
Torpille atama yapmaktan tutun, Yargıtay’a üye seçtirmeye kadar neler var neler!
Yürümekte olan Ergenekon davalarına müdahale etme amaçlı girişimler de cabası..
Tüm bu konuşmalarda yer alan kadrolaşma faaliyetlerini, yargıya müdahale girişimlerini siyasi iktidarın yapmakta olduğunu ileri sürenler, kendileri suçüstü oldular.
Suçüstü oldular ama.. Kimsenin bu konuda bir soruşturma açmaya niyeti yok.
Yargıtay Başkanı nerededir acaba?
Neyi beklemektedir?
Yoksa, bu tür işler normal, olağan işlerden midir?
Zaten Yargıtay’a gelen üyeler, hep böyle mi seçilmektedir?
Danıştay’a layık bulunan hakimler, zaten torpille mi belirlenmektedir?
Ki, apaçık torpil taleplerinin yer aldığı konuşmalar için soruşturma açılmıyor..
“Duymadık, görmedik, bilmiyoruz” demekle, halkın bu konudaki duyarlılığı sonuçsuz mu bırakılmış olmaktadır?
Halk, bu kadar net rezaletlere rağmen, ülkedeki tek bir yargı kurumunun, “Böyle hokkabazlık olmaz. Kimdir bu Seyfi Dede? Kimdir ki, HSYK’nın başkanvekili sabah akşam bu adamla konuşuyor? Bu adam bir avukat değil mi? HSYK Başkanvekili’nin, bir yüksek yargıç olarak, bir avukatla bu kadar samimi olması, hakimlik ilkelerine aykırı değil mi?” demediğini gördükçe, yargıya olan güvensizliğini daha da perçinleştirmektedir..
Hiç kimse, sessizlikle olayları gizleyemez.
İşte bu konuşmalar, tüm kamuoyuna malolmuş durumdadır.
Yargıtay bugün ister soruşturma açsın. İsterse açmasın..
Yarın bunun soruşturması mutlaka yapılacaktır.
Ama o gün de, kimse kalkıp, “Yargıya baskı var” demesin..
Bu ülkede, her komutanlık devir teslim töreninde, rütbelilerimiz ne kadar vazifeleri olmayan konu varsa konuşuyorlardı.. Kur’an kurslarının sayısının gittikçe arttığı (ben kendimi bildim bileli, zaten hep aynı nakarat tekrarlanmaktadır: Son dönemlerde hızla arttığı gözlenmektedir!), İHL’lerin gereksiz sayıda açılmaya devam edildiği türünden, askerlikle hiç alakası olmayan konuşmalar yapılıyordu..
Onlarca defa yazdık.. “Bunların tümü, İç Hizmet Kanunu’na göre, yasak olan konuşmalardır. Yok mu bir savcı ki, çıkıp bu siyaset yapan generallerin ifadelerini alsın” diye..
O tarihlerde o yürekte savcı yokmuş.
Şimdi o savcılar çıktı..
Bu sefer de, “Askeriyeye planlı bir saldırı var” propagandası yapılmaya çalışılıyor.
Oysa ortada ne plan var, ne de karşı propaganda..
Generaller, o tarihlerdeki savcılardan aldıkları cesaretle, istedikleri gibi suç işliyorlardı.
Şimdi o pervasızlığa son verildi..
Olanlar, bundan ibarettir.
Dolayısı ile, bugün Seyfi Dede ile HSYK Başkanvekili arasındaki konuşmalar da, değil bütün olarak, tek bir cümlesi bile, o konuşmayı yapan yüksek yargıçla birlikte çalışan tüm yüksek yargıçların da sorumluluğunu gerektiren bir skandaldır.
Bugün bunlar soruşturulamıyor diye, kimse sevinmesin..
Tüm bunlar, mutlaka soruşturulacak.
Hatta bugün bunları soruşturmayanlar da soruşturulacak..
Bu ülkede, hukukun gereği yapılmaya başlandığında, göreceksiniz, o HSYK Başkanvekili de, onunla birlikte hareket edenler de , o konuşmaların tamamının hesabını vereceklerdir.
Hatta, yüksek yargıya seçilmesini sağladıkları tüm üyelerin dosyaları bile masanın üzerine yatırılacak, belki seçimleri bile iptal edilecektir.
Hukuk devleti olunacaksa, kimse buna “Yargıya baskı” da demeyecektir. Diyemeyecektir.
Yargıya baskı, Seyfi Dede ile Kadir Baba arasındaki konuşmalardadır.
O konuşmaların yargılanmasında değil!
Hukuk devleti diyenler, yargı bağımsızlığı diyenler, azıcık utanma sahibi iseler, çıkıp ilan etmeliler: “HSYK Başkanvekili şu an, şu dakika istifa etsin”..
Bunu diyemiyorlarsa, yarın tüm bu skandallar soruşturulduğunda da, itiraz etmeye hakları olmayacaktır!
VAKİT