O kaos Düzce depreminde neden yaşanmadı?

Ersin Çelik, Düzce'deki depremin ardından dezenformasyonun önüne geçmek için atılan adımlara dikkat çekiyor.

Ersin Çelik / Yeni Şafak

O kaos Düzce depreminde neden yaşanmadı?

Felaketler sonrası “sosyal medya kaosu” diye bir gerçeğimiz vardı. Kaos (chaos) Fransızca’da “mutlak düzensizlik hali” anlamına geliyor. Türk Dil Kurumu kaosu, “kargaşa ve karışıklık” olarak çeviriyor. Bu çeviri, sosyal medyadaki kargaşa ve karışıklığı tam olarak ifade ediyor diyebiliriz.

2020 yılında Elazığ’da meydana gelen depremden sonra sosyal medyada dolaşıma sokulan asılsız haberlerin esiri olmuştuk. Bir örnek var ki iletişim fakültelerinde ders olarak okutulmalı.

Mert Özay diye biri, depremden dakikalar sonra Facebook sayfasından Elazığ merkeze 20 kilometre uzaklıktaki döküm fabrikasının kapılarını depremzedelere açtığını duyurdu: “Döküm üretim fabrikasında çorba, ekmek, çay, battaniye dağıtılmaktadır. İşyeri hekimimiz ihtiyaç duyan insanları muayene etmektedir. Değerli arkadaşlar fabrika alanımız büyük ve korunaklı. Şu an birçok insanın sığınacak bir yer aradığını öğrendim, lütfen yönlendirin.”

Sahibi veya yöneticisi ağzıyla kaleme alınan davetle birlikte fabrikanın gerçek adresi de yayınlandı. Bu mesaj sosyal medyada hızla yayıldı. İnsanlara yardım olsun diye yüksek takipçili sayfalar paylaştı. Depremzedeleri döküm fabrikasına yönlendirme telaşı başladı. Fabrika sahiplerine "fazlasıyla hak ettikleri" methiyeler dizildi.

Sonrasında ise tam bir kaos yaşandı. Çok sayıda depremzede fabrikaya gitti ancak kapıdan geri dönmek zorunda kaldı. Fabrika yöneticileri böyle bir davet yapmadıklarını ve zaten imkanlarının olmadığını açıklasa da “iyilik görünümlü” kaos mesajı paylaşılmaya devam etti. Fabrika seferberliği kısa sürede politik, muhalif bir söyleme de dönüştü. “Hani devlet nerede? Bakın depremzedeler fabrikalara sığınıyor” siyaseti yürütüldü.

Manavgat yangınlarında da amacı farklı ama sonucu aynı maninlasyonlar yaşandı. Yangını etkileşim aracı yapanlar “yanıyoruz kimse yardım etmiyor” kaosunun tetikleyicisi oldular. Sosyal medyada inşa edilen algı daha sonra “Help Turkey” provokasyonuna dönüştürüldü.

Bozkurt’ta yaşanan sel felaketinden sonra da, “AFAD’a 800’den fazla kayıp ihbarı yapıldı. Yetkililer ölü sayılarını gizliyor” yalanı hızlıca yayıldı. Kaynak yine sosyal medyaydı.

Felaket sonraları sosyal medyada dolaşıma sokulan büyük yalanların, manipülasyon ve provokasyonların temelinde ise ciddi bir eksiklik vardı. Devlet ve sivil toplum kuruluşları tüm imkanlarıyla anında organize olup, arama-kurtarma, söndürme çalışmalarını yaparken “doğru ve anlık bilgi akışı” nedense ikinci planda tutuluyordu.

Bu meseleyi geçtiğimiz ay İletişim Başkanlığı’nın düzenlediği ‘Afet İletişim Çalıştayı’nda enine boyuna konuştuk, tartıştık. Gazeteciler ve sosyal medyada içerik üreten yüksek takipçili hesaplar olarak şu kanıya vardık; yangın ve deprem gibi felaketlerin ilk anından itibaren doğru ve teyitli bilgilerin ilgili kurumlar tarafından hızlı bir şekilde hem medyaya servis edilmesi hem de kamuoyuna aktarılması başlıca çözüm olacaktır. Yalan haberin, dezenformasyonun, manipülasyonun yani sosyal medya kaosunun önüne ancak sürekli ve doğru bilgi akışı ile geçilebilir.

23 Kasım Düzce depremi bu anlamda milat oldu. Sizlerin de dikkatinizi çekmiştir; alıştığımız ve neredeyse artık kanıksadığımız sahte haberler, yalan beyanlar hiç dolaşıma girmedi.

Peki ne oldu, ne değişti? Yalanın önüne ne geçti?
Gölyaka ilçesinde saat 04.08’de meydana gelen 5,9 büyüklüğündeki depremden hemen sonra yaşananlara bakalım.

Başta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu olmak üzere hem ilgili kurumlar hem de yetkili kişiler depremden dakikalar sonra kamuoyunu bilgilendiren açıklamalar yaptılar.

AFAD, Twitter hesabından seri bilgilendirme yapmaya başladı. Depremin merkez üssü ve büyüklüğünü öğrendik. Bakan Soylu saat 04.41’de, “AFAD ve 112 ekiplerine ulaşan can kaybı bilgisi bulunmamaktadır” açıklamasını yayınladı.
AFAD’ın Twitter hesabından 04.45’te, “Düzce, Ankara, İstanbul ve Sakarya AFAD ekipleri bölgeye sevk edilmiştir” bilgisi geçildi.

Kızılay, 04.49’da “Düzceli vatandaşlarımıza destek sağlamak üzere Düzce, Ankara ve İstanbul’dan ekiplerimiz harekete geçmiştir” duyurusunu yaptı.

Düzce Valisi Cevdet Atay da depremden dakikalar sonra yaptığı paylaşımlarla hem sahada olduğunu gösterdi hem de ilk bilgileri sosyal medya hesabından paylaşmaya başladı.

Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü 05.32’de “Tüm ilçelerimizle irtibat halindeyiz” paylaşımını yaptı.

Mesela şehirde elektrikler kesikti. Bu yönde paylaşımlar yapılırken AFAD 05.04’te, “Bölgede kontrol amaçlı enerji kesintileri uygulanmaktadır. Vatandaşlarımızın paniğe kapılmamasını önemle rica ederiz” uyarısında bulundu. 'Düzce'nin alt yapısı çöktü' haberlerinin önüne bu açıklama geçti.

Bakın depremden hemen sonra ve ilk bir saat içinde ilk bilgileri beş ayrı kaynaktan ve resmi ağızlardan öğrendik. Haberdar etme sürekliliği gün boyunca devam edince, araya sosyal medya üzerinden ne bir yalan haber girebildi ne de etkili provokasyonlar.
İletişim Başkanlığı, Düzce’deki enformasyon refleksini tüm resmi kurumların kültürüne dönüştürdükçe sosyal medya merkezli kaos bitme noktasına gelecektir. Düzce depreminden sonra Türkiye’nin “enformasyon kabiliyetini” de görmüş olduk.

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu