Ahmet Kekeç - O da Şerefizmiş / Star
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Boğazdaki yalısında viski içip HDP’ye oy veren şerefsizler” çıkışından sonra, bu siyasî liderin danışmanı olduğunu söyleyen bir zât (gazeteciymiş) çıktı ve: “Evet, böyle şerefsizler var. Bunlar 3 bin kişi. Listesi çantamda.” gibilerden bir açıklama yaptı.
Eskiden “hain listeleri” tutulurdu.
Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş (Refah ve Fazilet partilerini kapattıran zât): “Araştırdım, Türkiye’de tamı tamına 200 bin hain var!” demişti.
Bu rakamı nasıl elde ettiği sorulduğunda, gayet kendinden emin bir ifadeyle, şu karşılığı vermişti: “Kamran İnan Bey söyledi... Ben de araştırdım, rakam doğru çıktı.”
Şimdi “şerefsiz listeleri” tutuluyor.
Devlet Bahçeli’ye göre, şerefsizliğin tek ve biricik kıstası HDP’ye oy vermek değil... Aynı zamanda “Boğaz’da yalı sahibi olmak” ve “Erol Taş kahkahaları” eşliğinde bol bol viski tüketmek gerekiyor.
İler tutar bir yanı var mı bu sözlerin?
Elbette yok...
Kıstas Boğaz’da yalı sahibi olmak ve viski tüketmekse, bu ülkede MHP’ye oy veren, oy vermiş mebzul miktar yalı sahibi bulunabilir. Mutlaka viski de içiyorlardır.
Problem, son zamanlarda “ırkçı” söylemlere yönelen HDP’yse, bu ülkede tersinden “ırkçılık” yapan başka partiler de var... Sözgelimi MHP... HDP “siyasal Kürtçülük” yapıyorsa, MHP de en kralından “siyasal Türkçülük” yapıyor ve bu iki yapı birbirlerini üretip duruyorlar.
Konuyu belki de “şeref” bağlamından çıkarıp tartışmak gerekiyor.
Bahçeli: “Sol ve sosyalist olduğunu iddia eden yapılar, neden bu ülkenin zengin muhitlerinden destek görüyor? Burada bir problem yok mu?” demiş olsaydı, haklı olurdu. Belki Türkiye’nin kendine özgü “sınıfsallığ”ına ilişkin verimli (siyasal) bir tartışmayı başlatabilirdi.
Bu hâliyle tartışamıyoruz ve: “Devlet Bahçeli ayıp etmiştir, nefret suçu işlemiştir.” deyip geçiyoruz.
Bundan sonrasını işin eğlencesi oluşturuyor.
İçinde “şerefsizlik” geçen iddialı ve atarlı cümleler kurulur da, Hasan Cemal bundan alınganlık çıkarmaz mı?
Hemen balıklama atladı mevzunun üzerine ve ilk kez içinde Erdoğan geçmeyen bir yazıyla karşılık verdi: “Hem Boğaz’da evim var, hem viski içerim, hem de HDP’ye oy verdim...”
En az Bahçeli’nin sözleri kadar iddialı ve atarlı bir yazı... Öyle bir yazı ki, insanın “Eee?” diyesi geliyor.
Eee Hasan Cemal?
Boğaz’da evin var, viski içiyorsun, aferin HDP’ye de oy verdin ama bir de Ermenilerden gasp edilmiş köşkün var. O köşkün en önemli varislerinden birisin. Seni HDP’ye yönelten şefkat duyguların, günün birinde o köşk için de kabaracak mı?
Nefret ettiğin Erdoğan, gasp edilmiş Ermeni malları için 2.5 milyar dolar ödeme yaptı. Sen hissene düşen “tediye” görevini ne zaman hatırlayacaksın?
Hasan Cemal’in, “Ben de Bahçeli’nin zikrettiği şerefsizlerden biriyim.” şeklinde okunabilecek “atarlı” yazısından sonra, “T24” sitesinin liberallerinden Oya Baydar da çıktı: “Lütfen beni de o şerefsizler listesine alın.” diye ricada bulundu.
Oya Hanım’ın Boğaz’da evi yokmuş, viski de içmezmiş. Ama HDP’ye oy vermiş.
Sırada kim var?
Sırada, Hürriyet’in “Coşkun” soy isimli yazarı var.
Dayanamadı, çıktı: “Ben de şerefsizim.” dedi.
Durun yahu! “Hanginiz kara Murat?” diye sorulmuyor, nedir bu “yer kapma” telaşınız?
Kaldı ki, bazılarınız için aranan kıstas HDP’lilik olmayabilir.
Bunu hususen, “Barışı savunmak şerefsizlikse, ben de şerefsizim.” diyen arkadaş için söylüyorum.
Barışı savunmak elbette şerefsizlik değildir ama müstear ismin arkasına sığınıp bel altı vurmak, kendi patronunun defoları ortadayken başkalarının defolarıyla uğraşmak, hakkında dava açıldığında “O müstear isim bana ait değildir, işte şahidim.” deyip yalancı şahit göstermek en büyük şerefsizliktir.
Hatta asıl şerefsizlik budur!