O çocuklar en azından bu kadarını hak ediyor...

Muhammed Alasmar, Filistinli çocuklar için en azından sorulması gereken bir hesap olduğunu kaydederken umutsuzluğun kabul edilemez olduğunu vurguluyor. Alasmar'ın Al Jazeera'da yayımlanan yazısı Haksöz Haber tarafından tercüme edildi.

Muhammed Alasmar / Al Jazeera

Kelimeler yetersiz kaldığında kanunlara başvurmalıyız

Bir kriz. Bir dehşet. Bir trajedi. Gazze'deki durumu tanımlamak için defalarca duyduğumuz tüm kelimeler. Hepsi de ne yazık ki yetersiz.

Bir Filistinli olarak sizi temin ederim ki Filistinlilerin eksikliğini hissetmedikleri bir şey varsa o da kelimelerdir. Hatta bu savaşın ilk haftalarında Gazze'deki çocukların kendi basın toplantılarını düzenleyerek "diğer çocukların yaşadığı gibi yaşayabilmeleri" için dünyaya "onları korumaları" için yalvardıklarını hatırlayabilirsiniz.

Ancak 7 Ekim'den bu yana Gazze'de yaşanan şiddetin boyutları daha önce yaşadıklarımıza hiç benzemiyor.  İsrail güçleri günde ortalama 250 Filistinliyi öldürerek son yıllardaki diğer tüm çatışmalarda ölenlerin günlük sayısını aştı.

Bir milyondan fazla insan, Gazze'de anlamlı bir insani müdahaleyi çağrıştıran tek yer olan Refah'a göç etti ve kan gölüne yol açabilecek bir sonraki askeri operasyonu bekliyor. 

İşte böylece kelimeler bizi hayal kırıklığına uğratmaya başladı. Artık pek çok kişi, karşı karşıya olduğumuz eziyeti tam olarak ifade edebilecek hiçbir kelime olmadığını söylüyor. Ben buna katılmıyorum...

Hâlâ kullanabileceğimiz ve kullanmamız gereken bazı kelimeler var; bizi kolektif insanlığımıza bağlayan kelimeler. İnsan hakları, uluslararası hukuk ve hesap verebilirlik dili. Yükümlülükler, ihlaller, savaş kanunları, vahşet suçları gibi kelimeler...

Bu kelimelerin altını çiziyorum çünkü bunlar kullanılması gereken doğru kelimeler, aynı zamanda vahşet suçlarının işlenmesine zemin hazırlayan kelimelere de karşılık geliyorlar.

Haziran 2023'te, büyüdüğümüz işgal altındaki Batı Şeria köyünde kardeşimin düğününe katıldım. Kısa bir süreliğine de olsa, altında yaşadığımız işgali ve bunun getirdiği günlük istismarı unutabildik.

Bu sevinç anı, birkaç gün sonra yüzlerce silahlı yerleşimcinin köyümüze girmesi evleri, arabaları bombalaması  aileme, arkadaşlarıma ve komşularıma saldırmasıyla sadece altı ay içinde köye yapılan 10. saldırıyla hızla yok oldu.

İki küçük çocuğu olan 27 yaşındaki bir baba öldürüldü. Diğer pek çok kişi de vuruldu ve yaralandı. Bildiğimiz kadarıyla tek bir işgalciden bile hesap sorulmadı.

Köyüme yapılan saldırılar, işgal altındaki Batı Şeria'da yerleşimciler ve İsrail güçleri tarafından daha sık ve daha şiddetli saldırıların meydana gelmesiyle Filistinliler için artan güvensizlik eğilimine uymaktadır. Eylül ayında Save the Children tarafından yayınlanan bir rapor, 2023 yılının işgal altındaki Batı Şeria'da Filistinli çocuklar için kayıtlara geçen en ölümcül yıl olduğunu ortaya koydu. Yılın ilk dokuz ayında öldürülen çocuk sayısı 2022'de öldürülen çocuk sayısının üç katıydı ki bu da 2005'ten bu yana en ölümcül yıl olarak kayıtlara geçmişti. Ardından 7 Ekim geldi ve daha önce görülmemiş düzeyde insanlık dışı muamele ve şiddete yol açtı.

Dehşet verici bir şekilde, Gazze ve İsrail'de öldürülen çocuklar, İsrail'den Gazze'ye çocukların kaçırılması, Gazze'deki hastanelere ve okullara yapılan saldırılar ve Gazze'deki çocukların insani erişiminin engellenmesi de dahil olmak üzere, çocuklara yönelik altı ağır ihlalden en az dördü savaşın başlamasından bu yana gerçekleştirilmiştir.

Filistin Sağlık Bakanlığı'na göre Gazze'de en az 29.000 kişinin öldüğü ve 69.000 kişinin yaralandığı bildirilirken, bombalanan binaların enkazı altında kaldığı tahmin edilen 8.000 kişi de kayıp.

İsrail güçleri tarafından gerçekleştirilen en insanlık dışı eylemlerden bazıları, Filistinli sivilleri sözde "güvenli bölgelere" yönlendirmek ve ardından bu bölgeleri bombalamak ve yardım kuruluşları Gazze'deki neredeyse her bir çocuğun açlık riski altında olduğu konusunda uyarıda bulunurken bile sivillere yiyecek, su ve ilaç ulaşmasını engellemektir.

Bu aşırı şiddet seviyeleri hiç şüphesiz kısmen Filistinlilerin giderek insanlıktan çıkarılmasının bir sonucudur. Üst düzey İsrail hükümet yetkilileri Filistinlileri "insan hayvanlar" olarak nitelendirmiş, bazı gazeteciler Gazze'nin "mezbahaya" dönüştürülmesi çağrısında bulunmuş ve bazı İsrail askerleri Filistinli hamile kadınları ve bebekleri askeri hedef olarak gösteren tişörtler giyerken görüntülenmiştir.

Sivillere yönelik ayrım gözetmeyen saldırılar, zorla yerinden etme, toplu cezalandırma ve açlığın bir savaş silahı olarak kullanılması uluslararası insancıl hukukun ihlalidir ve savaş suçu teşkil edebilir.

İsrail buldozerlerinin Filistinlilere ait mezarlıkları kazdığını, Filistinlilerin cansız bedenlerinin askeri araçlar tarafından ezildiğini ve Filistinli genç çocukların gözleri bağlanarak sokak ortasında çırılçıplak soyulduğunu gösteren videolar dünyaya yayınlanmıştır.

İnsan hakları ve kurallara dayalı düzen savunucusu olduğunu iddia eden pek çok dünya liderinin aynı videoları görüp kınamamış olması beni dehşete düşürüyor. Bunun aksine, 7 Ekim'de İsrail'de ele geçirildikten sonra Gazze'de hala esir tutulan 130'dan fazla rehineden bazılarının videoları ortaya çıktığında küresel çapta bir kınama vardı.

Daha önce pek çok yerde olduğu gibi Gazze'deki vahşeti önlemedeki başarısızlığımız "bir daha asla" sözünü alay konusu haline getirmektedir.

Artık bildiğimiz her şeyle birlikte, dünya liderlerinin nihayet güç ve nüfuz pozisyonlarını kullanarak bu katliama bir son verip vermeyeceklerini ya da sadece "endişe açıklamaları" yayınlamaya ve görmezden gelmeye devam edip etmeyeceklerini merak ediyorum.

İşgal hiç başlamamalıydı ama kesinlikle çok uzun süredir devam ediyor. Devam ettiği her gün daha fazla çocuk öldürülecek, sakat kalacak, yetim kalacak ve derin travmalar yaşayacak.

Ancak siyaset insanlığın altını oymaya devam etse bile, hukukun üstünlüğü hala korunabilir. Önümüzdeki haftalarda, aylarda ve yıllarda, verilen kararlar toplumun gidişatını yeniden tanımlayarak daha adil ve daha güvenli bir dünyaya yol açma potansiyeline sahiptir.

Gazze, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve İsrail'deki işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayanlar da dahil olmak üzere tüm çocuklar için şiddete son verilmesini, uluslararası hukuka uyulmasını ve bunu ihlal edenlerden hesap sorulmasını talep etme borcumuz var. O çocuklar en azından bu kadarını hak ediyor...

Çeviri Haberleri

Suriye’nin ‘gulyabanisi’ Mahir Esed nerede?
Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi
Bir zalim, Filistin'in özgürlüğünün gerçek müttefiki olamaz!
Ölüm her yerdeydi: Kimyasal silah kurbanları yaşadıklarını ilk defa korkusuzca anlatabiliyor!
Suriye devrimi en çok Siyonistleri ve Sisi'yi korkuttu!