İyad Ed-DULEYMÎ
Nuri Maliki, Despotların Yolunda
Uzak değil, daha iki yıl önce Zeynel Abidin Bin Ali, Tunus halkını küçük düşürücü ifadeler kullanmış ve ardından konuşmasını değiştirerek ‘sizleri anladım' demişti ancak vade dolmuştu.
Mübarek de onun gibi Mısır halkını hafif gören ifadeler kullanmış ancak gitmesi yönündeki talepleri aşmak için konuşmalar yapmıştı. Ardından Kaddafi, halkını ‘sıçanlar' diye nitelemiş ve Beşşar Esed de Suriye halkını ve devrimcilerini ‘mikroplar' olarak tanımlamıştı. Bugün Maliki Irak'ın özgür ve şerefli insanlarına dil uzatarak, saldırarak ve onları ‘leş kokulu' diye niteleyerek selefi Arap despotlarının yolundan gitmek istiyor. Oysa Maliki, bu insanların Irak'ın kırılmayan mızrağını temsil ettiklerini, ABD'nin efsane güçlerini geçmişe gömdüklerini, onurlu özgür insanlara seslendiğini unuttu.
Maliki, askerî darbeyle veya devrimle değil, ülkenin işgaliyle birlikte geldi. ABD, Irak'ın mukadderatlarını yerle bir ettikten ve Irak'ın köklü devlet kurumlarını yıktıktan sonra geldi. Bununla birlikte kendisi ve arkadaşları oy sandıklarıyla, seçimle geldiklerini ve ancak sandıklarla gidebileceklerini terennüm ediyorlar. Oysa ne Maliki ne de ondan öncekiler seçim sandıklarıyla geldiler. Herkes seçimlerin nasıl yürütüldüğünü iyi bilir. Herkes halkın oylarıyla oynanma ve şaibe boyutunu biliyor. Bununla birlikte Başbakan Maliki 2010 seçimlerini kazanmadı ve listesi Hukuk Devleti de ikinci sırayı aldı. Bunlara rağmen mezhepçiliğe oynadı. Meydanlardaki Iraklı özgür insanları mezhepçi olarak niteliyor ve yeni seçim döneminde Irak'ın tahtında kalmak için en büyük parlamento blokunu sağlamak üzere Şii Ulusal İttifak'ını etrafında toplamaya başladı. Maliki, altı yıllık yönetimi boyunca ve özellikle de ABD güçlerinin Irak'tan çekilmesi akabinde geçen yıl zarfında hikmeti hiç bilmedi. Siyasetteki bütün ortaklarıyla krizler çıkardı. Irak sokakları ve Irak'ın bütün kurumları için gerginlik ve tıkanıklık faktörüydü. Nuri Maliki'nin Enbar halkını ve gösterilerin yapıldığı diğer kentleri tehdit etmesi, bu gösterileri ve taleplerini ‘kirli' olarak nitelemesi çok ayıp. Göstericiler, mezhepçilikle suçlanmayacak kadar büyük bir ulusal sorumluluk ortaya koydular. Geçen günler gösterdi ki Irak, işleri küçük bir mezhepçi grup tarafından yönetiliyor. Gösteriler, insan hakları söylemleri ve yargının bağımsızlığıyla örtbas edilen rejimin ayıplarını gözler önüne serdi. Maliki'nin danışmanları ve sözcüleri, göstericilerin taleplerinin yürütmenin değil, yargının yetki alanına girdiğini belirtmek için karşımıza çıkmışlardı. Sonrasında büyükleri tutuklu kadınların serbest bırakılacağını açıkladı. Tutuklu kadınlarının sayısının bir elin parmaklarını geçmediğini söyledi. Ardından adalet bakanı, bu tutuklu kadınların sayısının 1.000 kadar olduğunu ve içlerinden 211'inin terör maddesi kapsamında tutuklandığını belirtti.
Bugün Irak halkının lisan-ı hali Maliki'ye şöyle diyor: “Diğer Arap liderleri daha güçlüydü. Otuz yıl ve daha fazla süre iktidardaydılar. Silah cephanesine, uçaklara, eğitimli ve donanımlı ordulara sahiplerdi ancak direnemediler. Sana ne oluyor? Henüz iktidarda on yılını dahi tamamlamadın. Ordun Musul, Kerkük, Diyala veya Enbar'daki birliklere nakledildikleri haberi geldiğinde görevden kaçıyorsa ne yapabilirsin?” Maliki'nin tehditleri önceki despotlarda olduğu gibi ters tepecektir. (Al Arabi gazetesinde yayınlanmıştır)
ZAMAN Gazetesi