Kızlarım Ayşe ve Fatma, kendilerine Amerika Birleşik Devletleri’nden bir hoca bulmuşlar.
Yok yok, Fethullah Gülen değil elhamdülillah.
Numan Ali Han (Nouman Ali Khan).
Merak edip, biraz da kaygılanıp, kimdir, necidir, neyin nesidir diye araştırdım tabii.
Pakistan asıllıymış.
1978’de, babasının diplomat olarak görev yaptığı Almanya’da dünyaya gelmiş.
İlk gençliğinde, namazsız niyazsız, “sıradan bir Amerikan genci gibi” imiş.
19 yaşındayken New York’ta Muslim Students Associaton (Müslüman Öğrenci Birliği) mensubu bir arkadaşının tesiriyle hidayete ermiş.
Hidayete erdikten kısa bir müddet sonra, birbirini afiyetle yiyen rakip Müslüman gruplardan yaka silkip, Kur’an’la baş başa kalmaya karar vermiş.
“Önce Arapça” deyip, Suudi Arabistan ve Pakistan’da sıkı bir Arapça eğitiminden geçmiş.
2006 senesinde kurduğu Beyyine Enstitüsü’nde (Bayyinah Institute) “Klasik Arapça” ve “Mukaddes Kelam” dersleri veriyormuş.
ABD’nin dört bir yanında ve dünyanın başka yerlerinde verdiği vaazlar internet vasıtasıyla milyonlara ulaşıyor ve nice insanı karanlıklardan aydınlığa çıkarıyormuş.
Facebook’ta 500 bin takipçisi varmış.
Ürdün Kraliyeti İslami Araştırmalar Merkezi’ne göre dünyanın en tesirli 500 Müslüman’ından biriymiş.
Üç değil, beş değil, tam altı çocuk babasıymış.
Hanımı ve çocukları ile mes’ûd bahtiyarmış…
İnternette vaaz videolarını izledim.
Besmelenin faziletleri hakkında, Esma-ül Hüsna’nın hikmetleri hakkında, dua hakkında, tesettür hakkında, modern gençliğin karın ağrıları hakkında…
Surur veriyor.
Efendimizin (sallallahu aleyhi vesellem) “Kolaylaştırın; zorlaştırmayın. Müjdeleyin; nefret ettirmeyin” talimatına uyan, bilgili, akıllı, esprili, şefkatli, iç açıcı bir vaiz.
Gülümsüyor ve gülümsetiyor, yerine göre kahkaha da atıyor ve attırıyor, ama ‘totalde’ gayet ciddi.
Gençleri kazanmak için “cool” takılıyor, ama hakikati kurban etmiyor bu ‘kazanma’ arzusuna.
Ne ise onu söylüyor.
Kur’an’da ne yazıyorsa o.
Rasulullah (sav) ne söylemişse, ne yapmışsa o.
Halkayı genişletmek adına hakikati eğip bükenlerden değil bu hoca.
İyi adam.
Sıkıntı yok.
Gönül rahatlığı içinde “Devam” dedim kızlarıma; “Hem İngilizceniz de gelişir.”
Müslüman gruplar arasındaki çatışmalar hakkında grup isimlerini vererek ve tuttuğu tarafı belli ederek konuşmamayı tercih ettiği için Numan Ali Han’ı kınayanlar varmış.
Ben kınamam.
O mevzuları çok önemsiyor olsam da kınamam.
“İslam ve ümmete dair bütün mevzularla baş edebilmek hiç kimsenin harcı değildir. Mantıksız ve de sağlıksız bir gayret olur bu. Rasulullah (sav) ümmetin bütün yükünü tek başına taşıdı; ama Onun yalnız başına taşıdıkları şimdi bütün bir ümmete dağıtılmıştır. Hakkında konuşmadığım bir şey her zaman olacaktır” diyor Numan Hoca.
Makul.
Bir fikrini beğenmedikleri için kendisini defterden silen ve dahî “Deccal” ilan eden kimselere hitaben söylediği şu sözler de makul:
“Bu, hangi ilişkide olursa olsun, yakışıksız bir hareket tarzı. Söylediğiniz tek bir şeyden dolayı arkadaşlarınız veya aileniz tarafından silindiğinizi düşünün… Aynı fikirde olmayabiliriz. Sorun yok. Ben sizi hala seviyorum. Ben yanılabilirim. Bunda da sorun yok. Bu beni şeytan yapmaz. Gülümseyin. İnsandaki mükemmeliyet Rasulullah (sav) ile son buldu.”
Numan Ali Han, geçenlerde İstanbul’a geldi.
Aslında Bağlarbaşı’ndaki bir gençlik merkezinde konuşacaktı; fakat gençlerin alâkası o kadar büyüktü ki, organizatörler programı Haliç Kongre Merkezi’ne taşımak zorunda kaldılar.
Orası da talebi karşılamaya yetmedi.
3000 (Üç bin) kişilik bir salon.
Halbuki programa katılmak için internet üzerinden müracaat edenlerin sayısı 6000 (Altı bin) idi.
Ben istiap haddinin dışında kaldım maalesef.
Neyse ki hanım ve çocuklar salona girebildiler.
Çıktıklarında çok mutlu ve heyecanlıydılar.
Ayşe ve Fatma, Ashab-ı Kiram hakkında öğrendikleri yeni şeyleri bana da öğretmek için birbiriyle yarıştı.
Güzel bir akşamdı.
Sonra sosyal medyadaki bazı tepkileri okuduk ve ağzımızın tadı biraz kaçtı.
Kimmiş ki bu adam?...
Gençler ne bulmuşlar ki onda?...
Niye kendi hocalarını bırakıp elin Amerikalısına merak salmışlar ki?...
Türkçe vaazların hakkını vermişler de sıra İngilizce vaazlara mı gelmiş?...
Öyle aman aman bir kalitesi de yokmuş ki bu adamın!...
Yoksa aşağılık kompleksinden mi muzdaripmiş bizim gençler?...
Falan filan.
Niye böyle dertlendiklerini hiç anlamadım.
Binlerce genç, günümüz dünyasına Kur’an ve Sünnet’in ışığını tutmaktan başka şey yapmayan bir hocanın vaazına koşuyor Yâ Hû!
Bu güzel manzara karşısında benim aklıma şükretmekten başka bir şey gelmemişti.
Ben çok sevdim Numan Ali Han’ı.
Dün itibarı ile daha çok seviyorum.
Kurban Bayramı’nı Meksika’nın Chiapas bölgesindeki fakir Müslümanlarla geçirdiğini öğrendim dün.
Tek odalı bir evde, daha doğrusu kulübede, küçücük ve ve perperişan bir barınakta yaşayan 6 nüfuslu Müslüman bir ‘Kızılderili’ ailesini tanıttığı ve onların nasıl yaşadığını gösterdiği bir video var YouTube’da.
Yaman bir fakirliğin resmi, ama aynı zamanda müthiş bir saadet tablosu.
“Subhanallah” diye diye anlatıyor Numan Ali Han: “Hallerinden memnunlar. Bunca yokluk içinde gayet mutlular… Hiçbir şey istemiyorlar. İnanılır gibi değil, hiçbir talepleri yok… Buraya geldim geleli kardeşlik ve sevgiden başka bir şey görmedim… Yüzümüze bakıp bakıp seviniyorlar…”
İsteyen burun kıvırsın; ben de Numan Ali Han’a bakıp bakıp seviniyorum.
Yeni nesilleri güzelce irşad eden güzel kardeşim benim.
Allah Teala razı olsun ve ecrini artırsın.
KARAR