Nükleer tavır yanlış mı?

Ahmet Taşgetiren

Başbakan Erdoğan'ın Amerika'da, Brookings Enstitüsü'ndeki konuşmasında nükleer güç konusundaki sözlerine bir çevreden eleştiri geliyor.

Milliyet'in diplomasi yazarı Semih İdiz, bu sözleri "Donkişotluk örneği" olarak nitelemiş.

Ayrıca, bu yargıya, Başbakan'ın, kendi hükümetiyle ters düştüğü, üstelik NATO konseptiyle de çeliştiği iddiasını da ilave ediliyor. (17 Kasım 2008) Acaba Başbakan 'Don Kişotluk' mu yaptı?

Acaba Başbakan hükümeti ile ters mi düştü? Başbakan'ın sözleri şöyle: "İran'a nükleer silah yapma diyenlerin de nükleer silahlarının olmaması lazım."

Bu sözlerin, ABD'de, Obama döneminin başladığı bir dönemde, Türk - Amerikan, Türk - Batı ilişkileri adına iyi bir görüntü vermeyeceği değerlendirmesi de, söz konusu yazıda yer alıyor.

Bu sözlerin, halen nükleer silaha sahip olan ülkelerde yadırganacağı, tepki doğuracağı bir vakıa. Ama bu söylemin, AK Parti hükümetinin genel duruşu ile çeliştiği görüşü doğru değil.

Türkiye, başından beri, İran'ın nükleer alandaki çalışmalarına, yer yer Batı ile buluşan, ama ciddi nüansları da olan bir pencereden baktı. Evet, Türkiye, İran'ın nükleer silaha sahip olmasını istemiyordu. Bunu kendi güvenliği açısından da, bölge istikrarı - dengeleri açısından da doğru bulmuyordu.

Ama Türkiye, İran'ın nükleer alandaki çalışmalarını enerji üretimi için geliştirmesine tepki gösterilmemesinin altını yüksek sesle çizmeyi de ihmal etmedi. Bu tavır, Batı'nın neredeyse "bilimsel, milimsel, İran bu alana asla elini sürmemeli" yaklaşımından çok farklıydı.

Türkiye'nin bu meseleyle bağlantılı ikinci vurgusu, "İran'a yönelik nükleer silah geliştirme tepkisi"nin neden halen elinde nükleer silah bulunduran ülkelere karşı gösterilmediği sorgulaması idi. Üstelik nükleer silah varlığı, tam da İran'ın bulunduğu coğrafyada, Ortadoğu'da idi. İsrail'in nükleer silah sahibi olması gerçeğinden söz ediyoruz.

-Neden İsrail'in nükleer silaha sahip olmasına tepki gösterilmiyordu da İran topun ağzında tutuluyordu? Bizzat Amerika, kendisi nükleer silaha sahip olması yetmiyormuş gibi, mesela Hindistan'la nükleer silah anlaşması yapmıştı.

Bu vakıayı, AK Parti hükümetleri, başından beri seslendirdi. Bu bir sorgulama idi ve bu sorgulama, geçmişte Abdullah Gül'ün söylemlerinde de oldu, Başbakan Erdoğan'ın söylemlerinde de...

Bu söylemi Türkiye, İsrail'li yetkililerin Türkiye'yi ziyaretlerinde bile ince ifadelerle dile getirdi. Bu bir İran savunması mı idi?

Böyle bir çelişkiyi seslendirmek Türkiye'nin üzerine vazife olmalı mıydı? "Bırak İran'ı diledikleri gibi terbiye etsinler" demek yerine, "Tencere senin de dibin kara" demek diplomatik hesaplara uyar mıydı? İran böyle bir korumayı hak ediyor muydu? Bu sorular sorulabilir.

Ama, bence Türkiye'nin bu tavrı İran'ı kollamakla ilgili değildir. Doğrusu şu ki, Türkiye, kendisini bölgede bir savaştan koruyor. Bunu önemsiyor. Ayrıca bölgede İran'dan başka ülkelerin nükleer güç sahibi olmasına da karşı çıkıyor. Bunu önemserken, savaşın ana gerekçesi olan "nükleer suçlama"nın altındaki boşluğu deşifre ediyor.

Demek istiyor ki:

-Tamam, anlıyorum. nükleer silahların yayılmasının ne kadar tehlikeli olduğu konusunda duyarlısınız. Bu duyarlılığı önemsiyorum. Ama, bana, nükleer güce sahip olan diğer ülkelerin sahip olma gerekçesinin haklılığını birisi anlatsın. Niye onların var?

Onlarda neden masum oluyor nükleer silahlar? Aslında daha Türkiye'nin "diplomatik nezaket" gereği söyleyemedikleri de var. Diyebilir ki Türkiye:

-İran üst perdeden tehditler savuruyor ama, henüz İran'ın nükleer silahları kullanma sicili yok. Buna karşılık, elinde nükleer silah bulunan başka ülkelerin bunları kullanma sicili var. Bu soru yanlış mı? Ya şu soru:

-Türkiye, İsrail'in bilmem şu kadar nükleer başlığa sahip olduğunu biliyor. İran'ın nükleer silahı tehditse, İsrail'inki neden tehdit değil?

Bu söylem, Amerika'yı, İsrail'i üzer mi? Evet üzer. Başbakan'ın bunu dile getirmesi benim getirmemden farklı mı?

Tabii ki farklı. Ama bu da kendine has bir diplomatik dil ve AK Parti hükümeti, bölgede bu dil ile etkili oldu. Bırakalım, bizden birisi de çıkıp, "Dünyada olan bitenin farkındayız, kimse kimseye kül yutturmasın, eğri oturup doğru konuşalım" desin.

BUGÜN