Nükleer Anlaşma İran İçin Büyük Bir Geri Adım

İran nükleer anlaşmasını değerlendiren Mahan Abedin'in yazısını sitemiz okuyucuları için Ahmet Hışıroğlu kardeşimiz İngilizceden çevirdi.

***

Silah ambargosunu kaldırmadaki başarısızlık İran için büyük bir geri adım

Mahan Abedin / Middle East Eye / 14 Temmuz 2015 / Çeviri: Ahmet Hışıroğlu

Nükleer anlaşma İranlı diplomatlar için belki bir zafer olabilir fakat askeri alandaki yaptırımların kaldırılamaması orduyu demoralize etmiş durumda.

İranlılar ekonomik ve finansal yaptırımları sona erdirecek olan anlaşmayı kutluyor ancak resmi kurumların perde arkasındaki birçok kişi anlaşmanın yetersizliğinden dolayı mutsuz.

Anlaşmanın detayları tam olarak bilinmiyorken İran’ın deklare ettiği kırmızı çizgilerden bazılarının ihlal edildiği açık. Bu özellikle Hamaney tarafından yönlendirilen müzakerecilerin ordunun teftiş edilmesi konusunu göz ardı etmesinden dolayı askeri alanda gerçekleşti.

İlk aşamada oluşan duruma göre askeri kurumlar Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu tarafından denetleneceğinden teftişten muaf olmamakla birlikte görünüşe göre İran bazı durumlarda teftiş isteklerine karşı çıkabilecek.

Ayrıca UAEK son üç yıl içindeki İran’ın nükleer faaliyetleri hakkında tam ölçüde ayrıntılı bilgi edinmek amacıyla geçmiş faaliyetler üzerindeki soruşturmalarına devam etmeye niyetli gözüküyor. Bu büyük olasılıkla İran’ın nükleer programının merkezindeki bilim adamları ve yetkililerle uzun ve zorlayıcı görüşmeler olacağı anlamına geliyor. Bu da İran’ın deklare ettiği kırmızı çizgilerden birinin daha ihlali demek.

Fakat en büyük başarısızlık yıllardır İran ordusunun istikrarlı bir biçimde teknoloji ve modern teçhizattan mahrum kalmasına sebep olan silah ambargosunun hala devam etmesi.

Askeri yaptırımların kaldırılmasındaki başarısızlığın anlamı öngörülebilir bir gelecek için İran’ın bölgedeki duruşunun değişmeden kalması ve İslam Cumhuriyetinin becerikli diplomasiye bel bağlamaya ve dış politikadaki gayelerini başarıya ulaştırmak için ideolojik dışa açılımının devam etmesi demek.

“Modası geçmiş askeriye”

Tüm güvenilebilir kaynaklara göre İran silahlı kuvvetleri silah ve askeri ekipman açısından çok kötü durumda. Ülke gayri safi yurtiçi hasılasının yaklaşık yüzde üçünü (12 milyar civarında) savunma bütçesine harcamasına rağmen paranın çoğu personel ve sayıca şişirilmiş askeri kurumların onarım ve bakımına harcanıyor.

İran’ın savunma giderleri bölgedeki iki hasımına göre gölgede kalmış durumda. Nitekim Suudi Arabistan sadece bu yıl savunma gücü için yaklaşık 50 milyar dolar harcadı ve savunma giderleri açısından 2020’de dünya beşincisi olmaya hazırlanıyor.

Hatta Londra kaynaklı Jane’s IHS adlı dergiye göre Birleşik Arap Emirlikleri de İran’dan daha büyük bir savunma bütçesine sahip ve 2015’in sonunda dünyanın en büyük üçüncü savunma gücü ithalatçısı olacak.

1980’lerdeki yorucu İran-Irak savaşı İran’ın konvansiyonel gücünü tüketti ve çeyrek asır sonra İran güçleri modern ekipman ve bunların orduya modernizasyonu açısından hala ordu yapısında yeterli iyileşmeyi sağlayamamış durumda.

İran ordusundaki silah tedarik, bakım ve onarım sorunu, Batılılar tarafından bilhassa da ABD’de özgün silahlarla donatılmış ve eğitilmiş üç bölümden oluşan (Hava, Kara, Deniz) modern askeri servisler gerçeği ile yüzleşmek zorunda. Bu özellikle de yaklaşık 40 yıl önce ABD tarafından verilen F4, F5 ve F14s tipi uçaklardan oluşan zayıf düşmüş bir filo ile yola devam eden İran Hava Kuvvetlerinin üzerinde düşündüğü noktalardan biridir.

1989-1990 yıllarında MIG29 ve SU24 şeklinde bazı Rus silahlarının elde edilmesine rağmen İran’ın hava filosu hala büyük bir oranda ABD’den alınan uçaklardan oluşuyor.

Bu yaptırımlar hava kuvvetlerini kullanıma hazır tutmak isteyen İran’ın yasal silah pazarından gerekli yedek parçaları ve aletleri elde edememesine sebep oldu. Bu durum temel bakım ile ilgili zorlukları arttırdı. Bu da İran’ı gerekli yedek parçaları elde etmek için kanunsuz ve fahiş fiyatlara çalışan insanlarla küresel gizli bir ağ geliştirmeye itti.

Stratejik açıdan İran’ın uluslararası silah pazarına erişememesi İran Silahlı Kuvvetlerini her ne kadar maliyetli de olsa iki güvenilir girişime itti.


İran askerleri 18 Nisan’da Tahran’daki Ordu Gününde tam kamuflajlı halde törende.

Bunlardan en önemlisi İran Devrim Muhafızlarına caydırıcı güç kazandırmak için geliştirilen geniş kapsamlı bir balistik füze programı. Fakat İran çok üst düzeyde bir ağ işletiyor olsa bile en gelişmiş füze programları dahi güvenilir bir hava kuvvetlerinin yerini tutmuyor.

İkinci olarak yerli silah sanayini geliştirmeyi denedi ve başarılarını ve ürettiği silahlarını düzenli olarak vitrin malzemesi yapıyor. Bazı yeni buluşlar İran tarafından güvence altına alınmasına rağmen aslında İran yapımı silah sisteminin kalitesi bağımsız bir gözlemci tarafından kontrol edilmiş değil.

Ayrıca bölge genelindeki İran yanlısı paramiliter gruplara sağlanan ilkel teknoloji ve silahlar haricinde İran yapımı silah sistemleri herhangi bir savaşta denenmedi.

“Post-Nükleer Savunma”

Esas soru şu: Nükleer anlaşma ne ölçüde İran’ın askeri duruşunu, doktrinini ve dış politikasını değiştirebilir? Bu sadece anlaşmanın maddelerine bağlı değil aynı zamanda anlaşmanın sadakatle uygulanmasına bağlı.

Örneğin eğer katı silah ambargosu değişmeden beş yıl daha devam ederse İran askeri duruşu ve planlaması büyük ölçüde değişmeden kalır. Fakat kısıtlamalarda kademeli olarak bir gevşeme olursa o zaman İran’ın bu duruma karşılık olarak bir davranış değişikliğine gitmesi muhtemel.

İran Askeri Kuvvetleri bilhassa da Devrim Muhafızları müzakerelere başlanmasının temel şartı olarak silah ambargosu ile ilgili yaptırımların kaldırılması konusunu İranlı müzakerecilerle görüştüler. Müzakereciler görünüşe göre silah ambargosunun kaldırılmasında bariz bir başarısızlık sergilemişe benziyor ve Devrim Muhafızlarının bundan son derece mutsuz olduğu söylenebilir.

Viyana anlaşması İran’ın nükleer devlet statüsünü değiştirmez gibi görünüyor olsa da Devrim Muhafızlarının durumu en azından 10-15 yıl stabil bir şekilde kalacağa benziyor.

İran’ın nükleer programında askeri olarak birçok zaaf bulunsa da İsrail gibi ölümcül düşmanlarına karşı savaş çıkarma tehdidi, stratejik dengeleri sağlama açısından Devrim Muhafızlarının savaş taktiği olarak kullanılıyordu.

Bu tehdit şimdilik kaldırıldı ve diğer ülkelere nispeten konvansiyonel silahları eşitlemedeki yetersizlik (kalıcı yaptırımlardan dolayı) İran’ın en azından kısa vadede bölgedeki nüfuzunu azaltacağa benziyor.

Bu durumun içeride ve dışarıda yan etkileri olacaktır. Dahili olarak Hasan Ruhani yönetimi ordu kurumunu anlaşmanın değeri ve yararı konusunda ikna etmek için çok çetin bir yolla yüzleşecek. Devrim Muhafızları stratejik kaybını telafi etmek için askeri hareketliliğini artırabilir ve bu durum bölgedeki gerginliklerin artmasına sebep olabilir.

Çeviri Haberleri

Esed'in mirasıyla hesaplaşmak geçiş hükümetinin önceliği olmalı!
Clarissa Ward'ın 'kurgulanmış' Suriye haberi CNN'in önyargısını bir kez daha ortaya çıkardı
Suriye’nin ‘gulyabanisi’ Mahir Esed nerede?
Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi
Bir zalim, Filistin'in özgürlüğünün gerçek müttefiki olamaz!