Nörobilim karantina döneminde bile birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu gösteriyor

Bu korkunç salgınının iyi bir yanı, bu kısıtlamalar bittiğinde sağlığımızın başkalarıyla olan ilişkilerimize nasıl bağlı olduğunu ortaya çıkarması ve bizim sevdiklerimize daha sıkı bağlanmamız gerektiğini göstermesidir.

Fatih Demir / HAKSÖZ HABER

Lisa Feldman Barrett / The Guardian

Geçen hafta, dünyaya bakış açım boş bir kağıt sayfası ile değişti. Herhangi bir kağıt parçası değil, güzel bir kabartması olan, dokunulduğunda ipeksi bir his duyduğum bir kağıt. Yakın bir arkadaşım olan meslektaşımın hediyesiydi bu kağıt. Zoom üzerinden her hafta görüşüyoruz ben de orada teşekkür edebilirim diye düşündüm. Ancak bunun yerine kısa bir minnettarlık ve sevgi notu yazdım kağıda ve gönderdim. Birkaç gün sonra gönderdiğim nottan duyduğu sevinci benim hissettiğim gibi hissettiğini fark ettim. Aramızda bir anlık duygusal bir bağ oluşturduk.

Dünyaya bakışımın değiştiği o andan önce, cildimi soluk gösteren bir ekrana tek başıma bakarken, Covid-19’un getirmiş olduğu bıkkınlık ile doluydum. Bu hiç bitmeyecek bir şey gibiydi. Suratsız ve sevimsizce oturduğumu fark etmiştim. Ardından bağlantı sağlandığında şaşırtıcı bir şekilde, insanlardan müteşekkil geniş bir ağın içine dahil oldum. (Zoom’u kastediyor) Ama şaşırmamalıydım: Beynin ruh halimizi nasıl etkilediğini ve oluşturduğunu araştıran bir sinirbilimciyim. Aslında, beyninizin iç işleyişini biraz anlarsanız, zor zamanlarda fiziksel veya ruhsal olarak çevrenizdekilerden etkilenmenizi kontrol etmenizde bir kolaylık geliştirebilirsiniz.

Araştırmalar gösteriyor ki, hayatınızın her anında beyniniz; sizi hayatta tutmak için organlarınız, hormonlarınız ve bağışıklık sisteminiz dahil olmak üzere vücudunuzun tamamını kontrol eder ve düzenler. Bu süreç, bir evin bütçesini yürütmek gibidir. Ancak para yerine beyniniz su, tuz, glikoz ve diğer bedensel kaynakları siz kazandıkça ve kaybettikçe depolar ya da harcar. Egzersiz veya stresli konuşmaların geçtiği zamanlarda kaynaklarınız harcanır bu da hesabınızdan para çekmek gibidir. Sevilen bir evcil hayvanı; yedirmek, uyutmak ve kucaklamak gibi durumlar ise bu kaynakları yenileyen eylemlerdir. Tıpkı bir depozito gibi.

Beyninizin devam eden “bütçeleme” sürecinin ayrıntılarını fark etmek zorunda değilsiniz. Kanınızın damarlarınızdan hızla aktığını, karaciğerinizin safra pompaladığını veya hücrelerinizin glikozu metabolize ettiğini, tıpkı nesneleri gördüğünüz ve farklı sesleri bir arada duyup hissetmediğiniz gibi onlar da fark edilmese bile çalışmaya devam ederler. Bedeninizin derinliklerinde, bu ‘koordineli değişim senfonisi’ basit duygular üretir: hoşluk, nahoşluk, aktiflik ve sakinlik.

Dünyanızda "para yatırma" veya "parayı geri çekmeyi" gerektiren bir durum olduğunda, bu içsel koordinasyon bozulur ve ruh haliniz bir rahatlık fısıltısından bir tsunamiye kadar değişiklik gösterebilir. Değişiklik ne olduğunu veya bununla ilgili ne yapılacağını açıklamaz. Sadece beyninizin önemli bir şeyin olacağına inandığını gösterir. Bu durumu bir "içgüdü" veya "sezgi" olarak biliyor olabilirsiniz. Bilim adamları buna "etki" diyor. Ben bunu Örümcek Adam'ın "örümcek duygusu" gibi bir tür altıncı his olarak düşünüyorum ama hassasiyeti yok. Sürekli akan duygu nehriniz; bazen bir damla, bazen bir sel, kafatasınızın dışındaki dünya tarafından yönlendirilip değişime teşvik edildikçe beyninizin vücut bütçeleme faaliyetlerinde de değişimler yaşanır ama en önemlisi bu değişimler ve faaliyetler "beynin bütçesi"ne dayanır.

Covid-19'dan önce, modern yaşamda vücut "bütçelemesi"ne haince bir tavır takınıyorduk. Birçoğumuz uykusuz kalıyor, sosyal medyada strese giriyor, yeterince egzersiz yapmıyor ve "bütçemizi" zorlayan rafine şeker ve kötü yağlardan oluşmuş yiyecekleri yiyorduk. Pandemi; mali endişeleri, ebeveyn baskısını, sosyal izolasyonu ve tabii ki ölme korkusunu beraberinde getirerek bu ihanetimizi arttırdı. Depresyon oranları Birleşik Krallık'ta iki katına, ABD'de ise üç katına çıktı. Genel olarak, vücut "bütçelerimiz" daha fazla "para çekme" ve daha az "para yatırma" ile karşılaşıyor.

Ancak karşı karşıya olduğumuz bu zorlukları aşmada veya anlamada bir el feneri olarak sinirbilimi kullanabiliriz. Dış dünyadaki birçok şey vücut bütçenizi dürtebilir veya harekete geçirebilir. Ve “etkiye” diğer insanlar da dahildir. Açık bir gerçek var önümüzde; biyolojik bir şekilde birbirimize bağlıyız. Vücut bütçelemelerimizin aracılığıyla hepimiz ilişki içerisindeyiz. Arkadaşlar, aile ve yabancılar örümcek hissini şu ya da bu şekilde  önemseten eylemler içerisinde olabilirler. Bir güven veya sevgi anında kalp atışları ve nefes alıp verme özel bir senkronizasyona geçer. Sesimizi hatta kaşımızı kaldırdığımızda başka birinin kan dolaşımında bulunan kimyasalları etkileyebiliriz. Bu tür fiziksel bağlantılar; bebekler ve bakıcıları arasında, terapistler ile müşterileri arasında, arkadaşlar veya sevgililer arasında ve hatta bir yoga dersinde birlikte hareket eden veya bir koroda şarkı söyleyen insanlar arasında gerçekleşebilmekte. İnsanlar bu vücut bütçesi ayarlamalarını çoğunlukla ruh hallerindeki değişiklikler olarak fark ederler.

Birbirimizin vücut bütçelerini etkilemek yalnız hissettiğimizde veya fiziksel olarak yalnız kaldığımızda oldukça zordur. Ancak sosyal uzaklıkta, sosyal izolasyon anlamına gelmek zorunda değil. İnsanların, arada belli bir mesafe olsa dahi başka bir şekilde bağlantı kurma ve birbirlerinin vücut dengeleriyle oynayabilme konusunda özel bir gücü vardır: Kelimelerle. Sevdiğiniz birinden bir kısa mesaj aldıysanız ve sizi saran sıcak bir telaşı hissettiyseniz ya da patronunuz tarafından eleştirildiyseniz ve kendinizi yumruklanmış gibi hissettiyseniz, neden bahsettiğimi biliyorsunuzdur. Kelimeler, organları düzenleyen araçlardır.

Araştırma laboratuvarımda, kelimelerin bu gücünü göstermek için deneyler yapıyoruz. Katılımcılarımız bir beyin tarayıcısında yatıyor ve farklı durumları çağrıştırıcı sözcükleri ve açıklamaları dinliyorlar. İlk olarak katılımcılarımıza çocukluğunuzu hayal edin; evinize yürüyorsunuz, eve giriyorsunuz ve sarılıp gülüşüyorsunuz. Sonra çalar saatinize uyandığınızı ve sizin için önemli olan birisinden not bulduğunuzu hayal edin diyoruz. Onlar bu sözcükleri dinledikçe, kalp atış hızları, nefes alış verişleri, metabolizma ve bağışıklık sistemini kontrol eden beyin bölgeleri harekete geçiyor ve belirli oranlarda bu bölgelerde aktiviteler tespit ediyoruz. Dili işleyen beynin aynı bölgeleri vücut bütçesini çalıştırmaya da yardımcı oluyor. Kelimeler biyolojimiz üzerinde belirli bir güce sahip, katılımcılarımıza bağlı cihazlardan aldığımız veriler de bunu destekliyor.

Katılımcılarımız, gözleri kapalı halde hareketsiz yatıyor olsalar bile, görme ve hareketle ilgili beyin bölgelerinde bu kelimelere bağlı bir artış fark edilebiliyor. Katılımcıların beyinleri, gözün görme ve hareketi simüle etmek için çalışan kendi nöronlarını harekete geçirebiliyor.  Aynı yetenek, birkaç saniyelik düşük kaliteli cep telefonundan gelen sesle de olabilirken, bir arkadaşınızın yüzünü aktaran bir telefon veya bilgisayar içinde geçerli olabiliyor. Zoom veya diğer uygulamalar uzaktan erişim yoluyla bizi birbirimize bağlayan her şey bu bağlantı hissini ve etkilenmesini oluşturabilir. Beyniniz boşlukları -uzakta olduğunuz için alamadığınız duyu verilerini - doldurur ve vücut bütçe açığınızı o anda giderebilir.

Sosyal mesafe kurallarının ortasında Zoom arkadaşım ve ben mektup yazmak gibi eski iletişim araçlarının vücut bütçeleme faydasını yeniden keşfettik. Değer verdiğimiz birinin el yazısı, beklenmedik bir duygusal etkiye sahip olabilir. Bir kağıt parçası bir aşk dalgasına, bir minnettarlık seline, karın ağrılı bir kahkahaya neden olabilir.

Bugünlerin getirdiği ve ihtiyacımız olanı hatırlattığı bir şey var: Uzaktaki insanlarla daha iyi temas halinde olmak. İnsanlar olarak birbirimize ihtiyacımız var hem de mesafeler fark etmeksizin.

Belki de bu korkunç salgınının iyi bir yanı, bu kısıtlamalar bittiğinde sağlığımızın başkalarıyla olan ilişkilerimize nasıl - çok gerçek bir şekilde - bağlı olduğuna dair daha güçlü bir fikri ve deneyimi ortaya çıkarması ve bizim sevdiklerimize daha sıkı bağlanmamız gerektiğini göstermesidir.

*Lisa Feldman Barrett, Massachusetts'te bulunan Northeastern Üniversitesi'nde psikoloji profesörüdür. Beynin yapısı ve etkileri üzerine çalışmaları ve eserleri bulunmaktadır.

Çeviri Haberleri

Amsterdam'daki saldırının Yahudilikle ve antisemitizmle alakası yok!
Trump'ın gelişi Filistin meselesinde neyi değiştirecek?
Trump neyi başararak seçimleri kazandı?
Demokrat Parti neden kaybetti?
10 yaşındaki Raşa'nın vasiyeti: Lütfen benim için ağlamayın...