Türkiye'nin en iyi okullarında okumuşlar. Zenginler. Toplumun kremasını oluşturduklarını düşünüyorlar. Ama hoşgörüsüz, bağnaz, cahil ve demokrasi karşıtılar.
Kimlerden mi söz ediyorum? Kemalist 'beyaz Türkler'den. Doç. Dr. Füsun Üstel ve Doç. Dr. Birol Caymaz'ın Açık Toplum Vakfı ve İstanbul Bilgi Üniversitesi için yaptıkları araştırmadan çıkan tablo bu.
Sosyal ve ekonomik göstergeleri oldukça yüksek, ama farklı toplumsal, etnik ve dinsel kategorilere ilişkin yaklaşımları çok 'alçak'ta. Başörtülüler onlar için sadece 'sıkmabaş'. 'Nefret ediyorlar' onlardan, 'iğrenç' buluyorlar başörtülüleri. 'Böcek gibi ortalıkta dolanan' yaratıklar, 'avam'lar, 'görgüsüz'ler. Kürtler ise aşağı bir ırk; 'tembel', 'beyinleri az gelişmiş', medeniyet yoksunu, yabancıların oyuncağı... Üstelik, 'okumuşları okumamışlardan daha tehlikeli'.
Nasıl ama memleketin 'seçkinleri'?
Öyle bir ülke ki beyaz Türk seçkinleri 'cahil' dedikleri halkın yüz yıl gerisindeler; ülkenin en düşük siyasal değerlerini ve tutumlarını temsil ediyorlar.
Yüksek gelir düzeyi, elit kurumlarda alınan eğitim ve prestijli bir kariyer nasıl oluyor da bu denli zavallı, ırkçı, ayrımcı bir sosyal tutumla sonuçlanabiliyor? 'Düştükleri şu hale bakın' diyeceğim, ama sanırım hep böyleydiler; cahil, yetersiz, dünyayı anlamaktan aciz...
Türkiye'nin herhangi bir yerinde sıradan bir mahalle veya köy kahvesine gidip 40 kişiyle konuşun; kesinlikle daha 'aydınlık', hoşgörülü, ılımlı ve demokratça cevaplar alırsınız. Halka tepeden bakan bu 'beyaz Türkler' halkın çok, ama çok gerisinde.
Türkiye'nin Kürtler ve dindarlar tarafından işgal edildiği kansındalar; mahallelerine girilmiş, tatil beldeleri, işleri ellerinden alınmış. Kimi kendi dilini kullanıyor uluorta yerde, öbürü başörtüsüyle girmeye çalışıyor her yere. Beyaz Türklere ait değil miydi bu memleketin siyaseti, ekonomisi, kültür hayatı? Nereden çıktı bu ortaklar?
İşte bu yeni ortaklara karşı 'yeniden milli mücadele şart' diye düşünüyorlar. Şart da bu bizim beyaz Türklerde mücadele edecek 'yürek' yok. O yüzden işi askere havale ediyorlar. Asker, halkın çocuklarını kullanarak memleketi halktan temzileyecek beyaz Türkler için. Ne güzel değil mi?
Birisi diyor ki 'anti-demokratik olsa da burada zor kullanma hakkı vardır 'silahlı kuvvetler'in. Bu silahlı kuvvetler para-militer olabilir, gerilla şeklinde olabilir, devletin kolluk kuvveti olabilir'. Görüyorsunuz bizim beyaz Türklerde ne hukuk, ne hukuk devleti, ne demokrasi kaygısı var... Ergenekon'a bile razılar, yeter ki gelip memleketi Kürtlerden ve dindarlardan kurtarsınlar!
Bir başkası da şablonu tekrarlıyor: 'Eğer bana diyorsanız ki şeriat mı, yoksa darbe mi? Darbe tabii ki, bir saniye bile düşünmeden cevap veririm'. Böyle bir akıl yürütmeden daha uygun bir zemin olabilir mi Ergenekon darbecileri için? Ayrıca bu cevabı verenlerin tam söylemedikleri bir şey daha var; şeriat dedikleri şeyin demokrasiyle geleceğini düşünüyorlar. Onlar için demokrasiyle gelen AK Parti zaten şeriat demek. Ee, dolayısıyla 'AK Parti'ye karşı darbe mubah'. Mantık bu.
'İkinci sınıf diploma' sahibi 'ayak takımı'ndan insanların belli yerlere gelmesinden rahatsızlarmış bir de. Hepsi 'ezik tipler'miş. İyi de o 'tipler'e siyasette ve piyasada rekabet edemeyip kaybediyorlar; kaybettikçe de askerin arkasına saklanmaya çalışıyorlar.
Valla çok iyi niyetli beyaz Türkler de var. Mesela birisi; 'çok anlayışlıyım, çok iyi bir insanım, insanları çok seviyorum, ama başörtülü birisiyle arkadaşlık yapabileceğimi sanmıyorum. Çok önyargılıyım bu konuda' diyor. İnsanları tabii ki seviyor beyaz Türklerimiz, sadece başörtülüleri insan olarak görmüyorlar. Bu kadarcık kusur da olur canım! Kadınların parayla örtünmeye ikna edildiğini düşünen saftirikler de var aralarında. Dünyayı bu kadar yanlış okumak beyaz Türk olmakla mümkün galiba...
ZAMAN