Nimetler kimi zaman şükretme vesilesi kimi zaman da geçici dünyanın aldatıcı cazibesine kapılma neden olur; ancak Kur’an-ı Kerim’in bizlere hatırlattığı gibi asıl büyük ödül ahirettedir. Hz. Yûsuf’un hayatı, dünya ve ahiret nimetlerinin karşılaştırılması açısından önemli dersler içerir. Onun, kardeşleriyle yaşadığı uzun ve zorlu ayrılığın ardından yeniden kavuşması, ilahi müdahalenin ve sabrın en güzel örneklerindendir. Bu yazıda Yûsuf sûresi 12/57.ayet bağlamında Hz. Yûsuf’un hayatındaki bu iki önemli konuyu, dünyevi ve ahiret nimetlerini nasıl dengelediğini ve kardeşleriyle yeniden buluşmasının ardındaki derin anlamları incelenecektir. Bu kıssa, yalnızca Hz. Yûsuf’un değil, tüm müminlerin iman ve sabırla bekledikleri ödülün bir temsilidir.
Dünya ve Ahiret Nimetlerinin Karşılaştırılması
Dünyada nimetler içinde olmak, şükredildiğinde güzeldir; ancak en güzel karşılık bu dünyada elde edilemez: “Şüphesiz âhiretinödülü, îman eden ve sakınanlar için daha hayırlıdır.” (Yûsuf 12/57). Hz. Yûsuf, onca zorluğa sabretmiş ve dünyevi anlamda göz kamaştıracak bir konuma gelmiştir; ancak ahirette onu daha büyük nimetler beklemektedir. Ahiret ödülüyle karşılaştırıldığında dünya nimetleri oldukça zayıf kalmaktadır. Bunun nedeni ahiret ödülünün kalıcı, dünya nimetlerinin ise geçici olmasıdır. Ayrıca dünya nimetleri insana kısmen, ahiret nimetleri tamamen faydalıdır. Bu ayet, Hz. Yûsuf ile ilgili bir bağlamda yer alsa da tüm müminler için ibret vericidir. Ayetteki “îman eden ve sakınanlar için daha hayırlıdır.” ifadesi, ahiret ödülünün sadece iman ve o doğrultuda bir hayat yaşayanlar için iyi olduğu ancak inanıp günah işleyenler için hayırlı olmadığı anlamında değildir. Kur’an’da belirtildiği şekilde iman etmeyen ancak iyilik yapanlar ahirette cennet ödülü bekleyemez.
Kardeşler Arasında Geçen Uzun Yıllar ve Tanıma Süreci
Kenan ilindeki kıtlık nedeniyle Mısır’a gelen kardeşleri, Hz. Yûsuf’un yanına vardıklarında onları kıyafetlerinden, konuştukları dilden, kaç kişi olduklarından ve fazla değişmemiş hallerinden tanımıştır. Onlarla bir süre sohbet edince gerekli ayrıntıları almıştır: “Yûsuf’un kardeşleri gelip huzuruna girdiler. Onları tanıdı. Onlarsa onu tanımadı.” (Yûsuf 12/58). Hz. Yûsuf’un kardeşleri, onu küçük yaştayken kuyuya atmışlardı. O dönemden Hz. Yûsuf’un hazine bakanı olmasına kadar uzun süre geçmişti. Kardeşleri Hz. Yûsuf’un yüzünü unuttuklarından, onun kuyuya atılmasından sonra ölüp gittiğini düşündüklerinden ya da karşılarına hazine bakanı olarak çıkmasına ihtimal vermediklerinden dolayı onu tanıyamamışlardı. Ayrıca onun giyiminin Mısırlı devlet adamlarının giyimi olması, Mısırlıların dilini konuşması ve Allah'ın Hz. Yûsuf’u tanımalarını engellemesi de onu tanıyamamalarına neden olmuştu. Diğer bir ihtimal de Hz. Yûsuf’un onlarla perde gerisinden konuşmuş olmasıdır. Hz. Yûsuf’a daha önce kardeşleriyle tekrar karşılaşacağı konusunda şöyle vahyedilmişti: “Ant olsun ki sen onlara, hiç farkında değillerken (bir gün) bu işlerini haber vereceksin.” (Yûsuf 12/15).Bu vaat gereği, muhtemelen Hz. Yûsuf, yanına gelen topluluklar arasında kardeşleri olabileceği ihtimaline karşı onları dikkatle inceliyordu.
Sonuç
Bu yazı boyunca Hz. Yûsuf’un kıssası üzerinden dünya ve ahiret nimetlerinin karşılaştırılması ve kardeşleriyle yaşadığı tanıma sürecinin başlangıcı ele alınmıştır. Ayrıca ahiretin ödülünün, kalıcı ve gerçek nimetler sunduğu, dünya nimetlerinin ise geçici ve sınırlı olduğu ortaya konulmuştur. Hz. Yûsuf’un sabrı, imanı ve yeniden kavuştuğu kardeşleri ile olan ilişkisi, bizlere hem dünya hem de ahiret nimetlerinin değerini göstermektedir. Bu kıssa, her bir mümin için iman ve sabırla beklenen ödüllerin büyüklüğünü vurgulamaktadır. Kur’an’da belirtilen bu önemli dersler, hayatımızı şekillendirirken bizlere rehberlik etmeye devam edecektir. Dünyada karşılaştığımız her türlü nimet ve zorluk, ahiret ödülünü kazanmak için bir vesile olarak görülmeli ve bu bilinçle hareket edilmelidir.