SERHAT ORAKÇI / Anadolu Ajansı
Afrika’nın devi Nijerya Şubat ayında yapılacak başkanlık seçimi için tansiyonun giderek yükseldiği bir evreye girmiş bulunuyor. Başkan adayları ve siyasi partiler kampanyalarına ilginç bir tartışma eşliğinde başladılar. Geçtiğimiz hafta ortaya atılan, mevcut devlet başkanı Muhammed Buhari’nin aslında öldüğü ve Sudanlı biriyle klonlandığı yönündeki ilginç iddia ortamı birden renklendirdi. Polonya ziyareti esnasında bu şaibeyi sonlandırmaya çalışan Buhari “Klonlanmadım; gerçekten benim” diyerek tartışmalara son verdi.
Bölgesel ve kıtasal ölçekte etkileri görülebilecek bir öneme sahip olduğundan, Nijerya seçimi dikkatle izlenmesi gereken bir süreç. Daha doğru bir ifadeyle, 200 milyona yaklaşan nüfusuyla adeta mikro bir Afrika’yı andıran ülke, kıta için önemli bir gösterge. Bu yüzden seçim süreci ve seçim sonrası olasılıklar Batılı hükümetler (özellikle ABD ve İngiltere) nezdinde, sivil toplum oluşumları ve düşünce kuruluşları tarafından titiz bir şekilde değerlendiriliyor. ABD yönetimi kısa bir süre önce Afrika İşleri Bürosu’ndan Tibor Nagy üzerinden seçime girecek partileri şiddet olaylarına karşı dikkatli olunması gerektiği yönünde uyararak seçim sürecinin dikkatle izlendiği mesajını verdi. Bazı Amerikalı sivil toplum oluşumları bir yandan Muhammed Buhari ile bir araya gelerek benzer kaygılarını dile getirirken, diğer yandan seçim sonucunu etkilemeye yönelik bir takım rapor ve analizler de yayınlanmaya devam ediyorlar. 2015 yılında gerçekleşen, Barack Obama’nın ağırlığını koyduğu son seçimde Goodluck Jonathan’dan Muhammed Buhari’ye geçiş barışçıl bir şekilde gerçekleşmiş olsa bile, seçim sürecinde ya da sonrasında yaşanabilecek şiddet olayları en çok korkulan husus.
2015 yılında temelde üç vaatle iş başına gelen Muhammed Buhari seçmene Boko Haram sorunun çözülmesi, asker ve bürokratların dahil olduğu yolsuzlukların önüne geçilmesi ve sosyoekonomik göstergelerin iyileştirilmesi yönünde sözler vermişti. Ancak işbaşına geldiği günden bu yana sağlık sorunları nedeniyle zaman zaman İngiltere’de uzun süreler geçirmek zorunda kalan Buhari’nin imajı 2015 yılında olduğu kadar pozitif değil. 76 yaşındaki tecrübeli asker-siyasetçi zor da olsa işleri idare etmeyi başardı; ama artık ilerleyen yaşı ve sağlık durumu, gündemi icraatlarından daha fazla meşgul ediyor.
2015 yılında yapılan başkanlık seçimi her ne kadar Boko Haram’ın gölgesinde gerçekleşse de, bu seçimde adayların gündemi tek bir konuya kilitlenmiş değil. Güvenliğin yanında sosyoekonomik sorunlar da geniş bir yer tutarken, tartışmalar ülkenin seküler yapısının muhafaza edilmesi, dış politika tercihleri, kalkınma gibi konular etrafında şekillenmekte. Yenilikçi Parti (All Progressives Congress [APC]) adayı Muhammed Buhari ve Halkın Demokrasi Partisi (People’s Democratic Party [PDP]) adayı 72 yaşındaki Atiku Abubakar seçimin favorileri adayları olsa da, Oby Ezekwesili, Kingsley Moghalu, Obadiah Mailafia gibi adaylar da güçlü profillere sahip.
Sosyoekonomik göstergeler Buhari’nin aleyhine
Ülkedeki sosyoekonomik göstergeler ve ekonominin genel görünümü, seçmen tercihi bağlamında önemli bir belirleyici olarak dikkate alınmalı. Bu noktada, Buhari’nin iktidarda olduğu 2015-2018 döneminde ülke ekonomisinin epey kötü bir gidişat sergilediğini belirtmek gerekiyor. Örneğin 2015 yılında kişi başına düşen milli gelir 2 bin 655 dolar seviyesindeyken, 2018 yılında bin 968 seviyesine gerilemiş. Aynı dönem aralığında toplam milli gelir ise 481 milyar dolardan 375 milyar dolara gerilemiş durumda. 2016-2017 yıllarında büyüme bakımından son yılların en büyük düşüşünü yaşayan ülkede enflasyon oranı da yükseldi. Bu verilere göre Buhari döneminde Nijerya’da halkın biraz daha fakirleştiğini söylemek yanlış olmaz. Ülke nüfusunun yaklaşık yarısının aşırı yoksulluk sınırına yakın bir seviyede yaşadığı tahmin ediliyor.
Ancak burada, ekonomideki kötü gidişatın sadece Nijerya’nın iç dinamiklerine bağlı olmadığını, petrol fiyatlarındaki düşüşün ve küresel piyasalardaki dalgalanmaların da önemli rol oynadığını belirtmek gerekir. Buhari yönetimi ekonomiyi toparlamak adına çeşitli girişimlerde bulunsa da ülke ekonomisinin iyileştiğini söylemek zor. 2018 yılı için Dünya Bankası’nın Nijerya’da öngördüğü büyüme tahmini yüzde 1,9 seviyesinde. Nüfus artışının çok hızlı olduğu ülkede bu büyüme seviyesi doyurucu olmazken, resmi rakamlara göre yüzde 19 seviyesinde olan işsizlik de hızlı bir şekilde yükseliyor. Buhari yönetimi her ne kadar kronik yolsuzlukla mücadelede önemli adımlar atsa da, özellikle tarımla ayakta duran kuzey bölgelerinde Boko Haram ve Fülanî kaynaklı istikrarsızlık, petrol yataklarının bulunduğu Nijer deltasındaki istikrarsızlık, ülkede iki önemli sektörün gelişimini olumsuz yönde etkiliyor. Nijerya ekonomisini ayakta tutan petrol ve tarım sektörlerindeki bu olumsuzluklar şüphesiz ekonominin canlanmasını da zorlaştırıyor.
Tedavüle giren yeni sorunlar
Ekonomi alanındaki başarısız tabloya rağmen, Buhari iktidarıyla birlikte Nijerya’nın iyileşme kaydettiği sorun alanlarından biri şüphesiz Boko Haram ile mücadele oldu. 2015 yılına kadar çok büyük bir bölgesel tehdit olarak algılanan Boko Haram, gerek devletin yürüttüğü etkin mücadeleler gerekse de örgüt içi bölünme nedeniyle eskisi kadar büyük bir tehdit oluşturmuyor. Boko Haram ile silahlı mücadelenin yanında diyalog yolunu da açan Buhari, örgütün kaçırdığı 276 kız çocuğu için ilk kez örgütle masaya oturdu. 2016 yılından bu yana Boko Haram saldırılarında büyük bir düşüş yaşanırken, kaçırılan kız çocuklarının büyük bir kısmı da serbest bırakıldı. Örgüt bir şekilde silahlı saldırılarına devam etme arayışında olsa da, seçim gündeminde birinci sırayı işgal etmiyor. Ancak azalan Boko Haram tehdidine rağmen, ülkede başka sorun alanlarının köpürtüldüğünü söylemek gerekir. Bu noktada, düşük tansiyonla seyreden Şii, İgbo ve göçebe Fülanî merkezli sorunların devreye girdiği görülüyor.
2015 yılı sonlarına doğru Nijerya Şii Hareketi’nin (IMN) liderliğini yürüten Molla İbrahim Zakzaki’nin Zaria şehrinde 347 müridiyle birlikte tutuklanmasının ardından, Nijerya ordusu ile Şii gruplar zaman zaman karşı karşıya gelmeye başladı. Sokak gösterileri ve çatışmalarda bugüne kadar 110 civarında Şii’nin öldüğü tahmin ediliyor. Şiilere yakın bazı kaynaklarda ise bu sayının 300’ü geçtiği söyleniyor. 2015 yılından sonra kısmen soğumaya başlayan Şii meselesinin son günlerde ateşi yeniden parlatılıyor. 2015 olaylarına çok benzeyen şeyler Abuja ve Nasarawa’da yaşanırken Nijerya ordusu ile Şii militanlar bir kez daha karşı karşıya geldi. 45 civarında Şii hayatını kaybederken 400’den fazla kişi de tutuklandı. Neticede Şii lider İbrahim Zakzaki’nin serbest bırakılmasına yanaşmayan Muhammed Buhari’nin seçimi kaybetmesi Şii cemaatin de lehine gözüküyor.
Buhari’nin işbaşına geldiği günden bu yana, tozlu raflardan indirilerek köpürtülmeye çalışılan diğer bir sorun ise 1967-70 yılları arasında iç savaşa yol açan Biafra meselesi. İgbo etnik grubunun büyük hülyası olan Biafra diyarını kurmayı amaçlayan IPOB hareketi, mahiyetinde bölücü bir doğaya sahip. İngiltere vatandaşı olan IPOB lideri Nnamdi Kanu açık bir şekilde Yahudi olduğunu kabul ediyor ve İsrail’de MOSSAD’ın gözetiminde bir hayat sürüyor. Taraftarlarını seçimi boykot etmeye çağıran Kanu, bağımsız Biafra devleti kurulana kadar herhangi bir seçim sonucunu tanımayacaklarını açıkça söylüyor.
Ülkenin kuzeyinde göçebe Fülanîler ile yerleşik çiftçiler arasında artan tansiyon ise 2016 yılından beri dikkat çekmeye başlayan diğer bir konu. Verilere göre bu konuda yaşanan çatışmalarda, bugüne kadar 310’dan fazla saldırıda 3 bin 641 kişi yaşamını yitirmiş bulunuyor. Sadece 2018 yılı içinde 300 binden fazla insanın yerinden yurdundan olduğu biliniyor. Küresel medya organlarının Müslüman-Hristiyan çatışması şeklinde yansıtmayı tercih ettiği, ancak özünde küresel ısınmaya bağlı çevresel faktörlerin rol oynadığı bu sorundan, hiç şüphesiz sadece Hristiyanlar değil Müslümanlar da aynı oranda etkileniyor. Uluslararası Kriz Grubu (ICG) 2018 yılı içinde göçebe Fülanîler ile yerleşik çiftçiler arasında yaşanan çatışmalarda ölenlerin sayısının, aynı yıl Boko Haram saldırılarında ölenlerden altı kat fazla olduğunu duyurdu. Devlet Başkanı Muhammed Buhari’nin de etnik yönden Fülanî köklere sahip oluşu, meseleyi biraz daha karmaşık hale getiriyor. Sırf bu yüzden, çatışmaların etkilerinin görüldüğü yerleşkelerde, Buhari’den dolayı devletin Fülanîleri kayırdığı yönünde kanaatler oluşmaya başlamış görünüyor.
Buhari-Atiku çekişmesi
2015 yılında gerçekleşen seçime damgasını vuran hususlardan biri de toplumun Müslüman-Hristiyan şeklinde ayrışmasıydı. Hristiyan kimliğiyle bilinen Goodluck Jonathan ile Müslüman (ve hatta İslamcı) kimliğiyle bilinen Muhammed Buhari seçimin iki favorisiydi. Bu karşılaşma dinsel yönden de toplumun ayrışmasına yol açmış, Müslümanların sayıca fazla olması Buhari’nin elini rahatlatmıştı. 2019 seçiminde ise tablo biraz daha farklı: PDP adına yarışan Atiku Abubakar da hem Müslüman hem de etnik yönden Fülanî. Bu nedenle, adayların dini ve etnik kimliği bu seçimde merkezi bir önem teşkil etmiyor.
Nijerya Devlet Başkanı Muhammed Buhari’nin elini kuvvetlendiren en önemli kozun şimdiye kadar yolsuzlukla mücadele konusunda taviz vermemesi olduğu söylenebilir. Geçtiğimiz günlerde 76. yaş gününü kutlayan Buhari, 16 yıl süren ve 2015 yılında son bulan PDP iktidarından “bir enkaz devraldıklarının” altını çiziyor. Ülkedeki tüm sorunları çözmeye bir dönemin yetmediğini vurgulayarak seçmenden biraz daha sabırlı olmalarını istiyor. Böylece, bir dönem daha iktidarda kalabilmek için halktan destek isteyen Buhari, zaman zaman Atiku’nun şaibeli geçmişine de vurgu yapmaktan kaçınmıyor.
1999-2007 yılları arasındaki Olusegun Obasanjo döneminde sekiz yıl süreyle başkan yardımcılığı görevi yapan Atiku Abubakar’ın ismi, ABD’deki bir FBI dosyasına girmiş, 2006 yılında Maryland’deki evi FBI tarafından aranmıştı. Atiku Abubakar’ın temsilciler meclisi üyesi William Jefferson’dan, ailesine ait teknoloji şirketinin Nijerya’da iş yapabilmesi karşılığında 500 bin dolar rüşvet aldığı iddia edilmişti. 2004 yılında Atiku Abubakar’ın da dahil olduğu bazı Nijeryalı yöneticilere ABD tarafından vize yasağı getirilmişti. 2010 yılında ABD senatosunun hazırladığı başka bir raporda ise Atiku Abubakar’ın dördüncü karısı Jennifer Douglas ile birlikte 2000-2008 döneminde 40 milyon dolar kara para akladığı iddiası var.
Nijerya’da eski defterler yeniden açılırken, önemli bir kırılma yaşanmazsa seçim yarışının Muhammed Buhari ile Atiku Abubakar arasında geçmesi bekleniyor. Ekonomideki ve güvenlik alanlarındaki sorunlara rağmen refah ve istikrardan umudunu kesmeyen seçmenin Muhammed Buhari’ye bir şans daha verme ihtimali yüksek. Ülkenin liberal kanadını temsil eden PDP’nin 1999-2015 yılları arasındaki iktidarında yolsuzlukların tavan yapması ve Atiku Ababakar’ın isminin karıştığı şaibeli olaylar muhtemelen bu tercihte etkili olacak.
[İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde doktora çalışmalarına devam eden Serhat Orakçı İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER) Afrika uzmanıdır]