Nijer’de Kurban İzlenimleri

Kurban Bayramını Nijer’de geçiren Abdulaziz Çakan kardeşimiz, gözlemlerini Haksöz-Haber için yazdı.

Umut Internationale Humanitare’nin kurban organizasyonu ve su kuyusu açmak için Nijer’e giden Abdulaziz Çakan kardeşimiz, izlenimlerini sitemiz okuyucuları için paylaştı:

Selam ve dua ile…

Bugün günlerden Aşura, yaşadığım yer Kerbela.

Dünyanın coğrafi olarak en sıcak ülkesi... Kış diye tabir edilen zamanlarda bile 38-40 derece olan sıcaklık, yazın 55-60’lara çıkıyormuş. Güneş, Afrika’nın toprağını pişire pişire yakmış. Üstündeki insanlar, iklimi, toprağı gibi sıcakkanlı ve heyecanlı; zaman kavramının çok farklı algılandığı bir yer  burası. Niyetimiz öncelikle kuyu açmaktı, gidişimizi Kurban Bayramına  denk getirip  bu hizmetimizi de yapalım istedik.

Salgın hastalıkların en yoğun olduğu yere 16 günlüğüne gidecektik. Sabah yola çıktık. 4 yıldır Nijer’e gelip giden deneyimli arkadaşlar ile buluşup Frankfurt’tan uçtuk. Umut Derneği’ndeki arkadaşlar, yaklaşık yüzün üstünde kuyu açmışlar. Kadınlara canlı keçi dağıtılıyor, orada bir ailenin 3 keçisi olduğunda 7-8 kişilik bir evi geçindiriyor. Aktarmalı ve yorucu bir 9 saatlik yolculuk neticesinde başkent Niamey’e inebildik.

Bayram öncesi olduğundan idi sanırım, başka yardım kuruluşlarından özellikle de Türkiye'den insanlar vardı, tüm gönüllülerle olmasa da Cansuyu, Kimse Yok Mu, Akabe, Kubbealtı derneklerinden gelen arkadaşlarla tanışmamız iyi oldu.

İki milyonluk başkentin havaalanı küçük. Kendi havayolları şirketi ve uçağı yok Nijer'in. Şehri  geçen yıla kadar tek köprü birbirine bağlıyormuş; Amerikalılar 1963'de yapmışlar bu köprüyü.  Şimdiki ikinci köprüyü ise Çinliler yapmış.

400 metreden fazla eni olan nehir kıpkırmızı suyu ile akıp gidiyor ülke boyunca. 500 km'den uzun olan nehrin kenarında yeni yeni bir ziraatçılık oluşuyor, o da henüz az. Burada evlerin bayağı yüksekçe dış duvarları var. Avluda kaç kişi yaşıyorsa artık; genelde insanlar kalabalık aileler ile yaşıyor. Şehrin adamakıllı tek bir marketi var. Orada satılan malların da tamamı Fransız patentli, en yakın liman 800 km uzaklıkta. Ayrıca son iki seneye kadar bu ülkeyle kimsenin -Fransa dışında- ticaret yapmasına izin verilmiyormuş.

Bir sabah halkın içine karıştık. 7-8 km yol yürüdük; hem de ana yolda. Hiçbir toplu ulaşımın olmadığı bir yer. Benzinliklerin yanı sıra şişelerden benzin alıyor insanlar. Yarım litre, bir litre veya birkaç şişe…
Yollar bozuk, duvarlar kerpiç. Az da olsa zengini var; ciplerle gezen. Toprağında olduğu gibi yüzünde de çatlaklar oluşmuş insanının.

Sıcak ve susuz olmasına rağmen insanlar yoldalar. Hayatımda ilk kez yediğim şeker kamışını da bu yürüyüş esnasında bitirdim.

Şeyh Zambo

80 yaşının üzerinde bir âlim. Onun köyündeyiz. Küçük mescidinde talebelerine ders veriyor. Çok onurlu bir insan, her halinden belli. Bize "mutlaka buraları ziyarete gelin, yardım getirmeseniz de olur" diyor. Son yıllarda misyoner faaliyetleri bayağı çoğalmış ama ne hikmetse Müslüman yardım kuruluşlarından haberdar olunca hemen o köyleri terk ediyorlarmış.

Müslümanların ziyaretinden unutulmadıklarını, başka coğrafyalarda da kardeşlerinin olduğunu, onların sahipsiz olmadığını gösteriyoruz. Bize "eskiden her uçak geçtiğinde sizler aklıma geliyordunuz, şimdi kuşlar bile sizi hatırlatıyor" diyor. Bana uzunca bir dua etti. Afrika'nın değişik ülkelerinden talebeler geliyor okumaya. Bayağı sevilen biri. Keçi sütüne karıştırılmış, öğütülmüş mısır; tüm besin kaynağı. Mütevazi bir hayatı var.

Aksine Nijer'de 4 çekişli, özel şoförlü şeyhler de var.

Fikri kalkınma olmadan ekonomik kalkınmanın olmayacağı belli. Buradaki insanların çoğu geleneksel bir din anlayışına sahip. Tarikatlar almış başını gidiyor, özellikle Ticani tarikatı. Şeyh İbrahim Haşimi'nin-iki yıl önce ölmüş- Afrika genelinde 250 milyon müridinin olduğu söyleniyor. Şimdilik oğulları devam ettiriyorlar.

Su Kuyusu 

Aslında işçilik o kadar pahalı değil ama demir, çimento dünya standartlarından iki kat pahalı. Bazen insanlar tek bir kova su için 5-6 km yol gidiyorlar.

Bizim kuyu 500 kişilik bir köyde açıldı. İnsanların yüzündeki sevinci görmeye değerdi. Yarım litre suyu üç kişi sırayla içiyor. 

Yol boyunca bize eşlik eden yardımcılarımız var. Nijer devleti özellikle yardım kuruluşlarına tercümanlar için kalma yeri, köyler arasındaki bölgelerde asker veriyor.

Son iki yılda dünyanın en fakir ülkesi seçilmiş Nijer. Şunu söyleyebilirim ki burası artık insanın dibe vurduğu son nokta. Böyle bir coğrafyada engelli olmak daha zor.

Müslümanlar ümmetleşebilmeli. Bu bölgeler devamlı ziyaret edilmeli. Mazlum ve mağduriyet kavramları bölgesel değerlendirilmemeli. Ümmetin tüm coğrafyasına hitap edebilmeliyiz.

İklimi gibi insanları da sıcak olan Nijer'i de  önümüzdeki günlerde sıcak günler bekliyor. Savaş olasılığı yakın zamanlar için mevcut.

Türkiye Konsolosluğu 8 ay önce açılmış Niani'de. Bahçesinde nar ağacı yetiştiriyorlar; toprak verimli.

Birçok köyde keçi dağıttık; her aileye bir tane ve daha önce almamış olanlara. Bu sene ulaştıramadıklarımızın listesini yaptık; seneye onlardan başlanacak dağıtılmaya. İmamlar ve öğretmenler, bazen de muhtarlar yardımcı oluyorlardı bize. 

Halk kabile dilini biliyor; 4-5 tane kabile dili var. Okullarda Fransızca ve Arapça öğretiliyor.

Bayramın ilk günü 50'den fazla sığır kesilip dağıtıldı. İnsanlar merkezi bir köye 25-30 km kadar uzaklıktaki köylerden gelip paylarını alıyorlardı. İki tane hayvanı kesmeden verdik. O da köylerine dönene kadar bu sıcakta kokar diye; düşünün artık ne kadar uzaktan geldiklerini.

Bir keçi alabilmek için iki köy öteden gelen insanlar… Bayramın sonraki günlerinde başkentte kesim yapıp kenar mahallelerde dağıttık; onların durumu daha içler acısı. Köydeki gidip avlanıyor belki, ağaç, ot bulup yiyor ama şehirdekinin hiç bir şeyi yok. 

Ömrü boyunca bir keçiye sahip olamamış biri ağlıyor, kimisi gülüyor, haykırışlar, nidalar hatta tekrar geri dönüp 'gerçekten bu benim mi oldu' diye soranlar…

Köyde  kim ne yemek yaptıysa yani keçisinden elde ettiği sütü, mısırın öğütülmüşüyle karıştırıp birer kepçe içerek yanındakine veriyorlar. 

3 yaşlarında bir kız çocuğu getirdiler; annesi ölmüş, babası ölmüş, kendinden bir yaş büyük bir kardeşi var. 80 yaşın üzerinde bir nineleri var. Tüm köylü bu yetimlere bakıyor. Aslında bu gördüğümüz, yetimlerden sadece biri. Bir de insanlar çocuklarını birbirlerine emanet ediyorlar, bırakıp gidiyorlar. Alanın da durumu iyi değil ama ben bakmam demiyor.

Tanıştığımız bir öğretmen şehirden, köylerden gelen 20 kadar çocuğa  bakıyor. Bir o kadar da kendi ev ahalisi... Burada herkes  en az iki üç eşli, her ailenin en az 6-7 çocuğu var. Salgın hastalıklar, sıcaklık, kuraklık, çocuk ölümleri, besinsizlik hepsini anlatmaya yetmez zamanımız. İnfak edilecekse önce buralara edilmeli.

Kalın sağlıcakla.

Kültür Sanat Haberleri

Genç Birikim dergisinin Aralık 2024 sayısı çıktı
Vatanına dönerken yaşadıkları kadar ağır değildi yükü
“Made in Gaza: From Ground Zero” Savaş bölgesinde mahsur kalan film yapımcılarının sesi oluyor
Taksim Camii Filistin Kitap ve Kültür Günlerine ev sahipliği yapacak
Ümraniye Kitap Fuarı cumartesi günü başlıyor