Nevruz Kime Aittir

Ahmet Varol

Son zamanlarda Nevruzla ilgili yoğun tartışma var. Bir zamanlar Türkiye’de bu geleneğin ideolojik amaçla sürdürüldüğü veya o yöne çekildiği gerekçesiyle Nevruz kutlamaları engelleniyordu.

Sonra tutum değişti resmî ideolojinin de bir malzemesi ve aracı olarak değerlendirilmeye başlandı. Bu arada resmî ideolojinin fikri potansiyelini canlı tutmaya çalışan siyasi akımlar bu geleneğin aslında Türk kültürüne ait olduğunu dile getirmeye başladılar. Orta Asya’daki muhtelif Türk toplumlarında kutlanıyor olmasını da bu yöndeki iddiaların gerekçesi olarak değerlendirdiler.
Türkiye dışında muhtelif toplumlarda yüzyıllardan beri sürdürülen bir gelenek olduğu biliniyor. Özellikle İran’da oldukça yaygın bir gelenek. İran’a Nevruza denk gelen bir ziyaretim olmadı. Fakat ziyaretlerimde orada ikamet eden arkadaşlardan öğrendiğime göre çok hareketli bir şekilde kutlanıyormuş. Türkiye’den Avrupa’da çalışanların bazılarının Kurban bayramı münasebetiyle ülkelerine ziyarette bulundukları gibi özelikle Körfez ülkelerinde çalışan İranlıların birçoğu Nevruz kutlamalarında memleketlerine gidiyormuş.
Nevruz Asya ülkelerinde daha başka toplumlarda da coşkulu bir şekilde kutlanıyor. Bunların içinde Müslüman toplumların başta geldiği de bir gerçek. Ama Müslüman toplumlarda benimsenmesi Müslüman geleneği olduğunu göstermez. Dolayısıyla dinî ciheti olmayan ve etnik kültüre ait bir gelenek gibi yansıtılıyor. Bu noktada “hangi etnik kültüre ait veya çıkış yeri neresi?” sorusu gündeme geliyor. Bu konudaki tartışmada Nevruz kutlamaları yapan toplumların hepsi “bizim” diyerek sahipleniyor, kimseye kaptırmak istemiyor.
Çıkış yeri itibariyle hangi etnik kültüre ait olduğunu kimse tam bilmiyor. Ama sürdürülmesi konusunda değerli akaid ve fıkıh âlimlerimizin koyduğu çekincelere dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Nevruz, Farsça bir kelimedir ve yeni gün anlamına gelir. Bazılarına göre baharın ilk günü olarak kabul edildiği için böyle adlandırılmıştır. Ama tarihi arka planına bakıldığında bu günle yeni bir yıla girildiğine inanıldığı için böyle adlandırıldığı anlaşılır. Bu yönüyle Türkçeye “yeni gün” şeklinde değil de “yılbaşı” olarak çevrilmesi belki daha uygundur. Dolayısıyla Nevruz bir bakıma doğunun yılbaşıdır. Ama tarihi ve kutlanış tarzı itibariyle tamamen etnik kültüre ait olmayıp dinî boyutunun da olduğu anlaşılır. Bu yönüyle de Batının yılbaşına benzer.
Batıda yılbaşı kutlamaları aslında Avrupa’nın putperestlik dönemlerine ait gelenekleri içerir. Örneğin Noel Baba öyledir. Ama bu gelenekler sonraları Hz. İsa (a.s.)’nın doğum gününün ihya edilmesiyle birleştirilmiş ve putperestlik döneminden kalma geleneklerle Hıristiyanlık dönemine ait uygulamalar birleştirilerek Noel paketi oluşturulmuştur. Normalde Hz. İsa (a.s.)’nın doğum gününün yılbaşına tekabül etmediği biliniyor. Ama birbirine yakın olması sebebiyle dediğimiz gibi birleştirilmiştir. Bu birleştirmede putperestlik döneminden kalma gelenekler de pakete dâhil edilmiştir.
Bazı akaid kaynaklarında Nevruzun bir Mecusi geleneği olduğu dile getirilerek kutlanmasının caiz olmadığı vurgulanır. Bazılarında da Nevruz münasebetiyle Mecusi geleneklerini sürdürmenin küfür olduğu belirtilir. Bu hükümler hem Nevruzun bir Mecusi geleneği olduğuna hem de sürdürülmesinin itikadi tehlike oluşturduğuna delalet eder. Kutlamalarda ateş yakılması, etrafında dans edilmesi, üstünden atlanması gibi uygulamalar incelendiğinde de Mecusi kültürünün izlerini taşıdığı görülür. Muhtemelen Batıdaki yılbaşı kutlamalarında olduğu gibi yeni yılın ihya edilmesi amacıyla başlatılan geleneğe Mecusi toplumlarda dinî bir görünüm kazandırılmış, uygulamalar itikada göre şekillendirilmiş, sonra uygulamalar kalmış itikadî altyapı unutulmuştur.
Bir günün sadece senenin ilk günü olmasından dolayı ihya edilmesinde sakınca yoktur. Ama İslâm’ın reddettiği, putperest inanç ve düşünceye göre şekillenmiş geleneklerin, etnik kültürün yaşatılması iddiasıyla da olsa sürdürülmesi caiz değildir. Bu gelenekler ve uygulamalar sadece şekilden ibaret olsa, itikadî çerçevesini kaybetmiş ve inançla ilgili dayanakları tamamen unutulmuş olsa bile.
Bizim çocukluğumuzda köylerde çocuklar yılbaşında kâdılık oynardı. Bir çocuğun başına kocaman kavuk geçirir, onu kâdı yapar ve arkasında kapı kapı dolaşıp eğlencelik bir şeyler toplarlardı. Bu da Noel Baba’nın kâdıya dönüştürülmüş şekliydi. Oysa böyle bir geleneğe Müslüman kavuğunun geçirilmesi durumu değiştirmeyeceği gibi İslâm fıkhına göre kâdının vatandaştan bir şey istemesi bir yana kendi akrabaları dışında bir kimsenin verdiği hediyeyi alması bile caiz değildir. Ama anlaşıldığı kadarıyla bölgenin Müslümanları yılbaşını kendi anlayışlarına göre kutlamak için farklı bir şekle sokarak kapalı yolu açtıklarını sanmışlar. Bugün Nevruz kutlamaları yapanların işi de farklı değildir.

VAKİT