Abdullah Öcalan'ın Diyarbakır Nevruzunda okunan mektubunda, Başbakan Erdoğan'ın bir sözünü aynen alıntıladığı görüldü. O söz mektubun ana temasının da özeti niteliğindeydi.
Bu detayı Milliyet'in nevruzu yerinde izleyen köşe yazarı Can Dündar bugün köşesinde yazdı.
Dündar, Erdoğan'ın mektuba giren cümlesini şöyle aktardı:
Metindeki birkaç noktaya daha dikkat çekelim:
Diplomatik bir dille “büyük felaket” ve “Türkiye halkı” kavramlarını kullandı.
Başbakan Erdoğan’ın “artık silahlar sussun fikirler konuşsun” cümlesini aynen alarak, ortaklığa atıf yaptı.
Muhtemelen İmralı’da varılmış bir mutabakatın sadece ucunu gördük dün; ama o kadarı bile çok önemliydi.
NİYE TÜRK BAYRAĞI YOKTU?
Diyarbakır Nevruzu'ndan geriye kalan bir önemli tartışma da bu oldu. Başbakan Erdoğan eleştirdi, muhalefet ayağa kalktı.
Peki BDP 'barış nevruzu' olarak nitelenen bu tarihi günde Türk bayrağına neden yer vermedi? Bu sorunun yanıtını da Vatan yazarı Ruşen Çakır şöyle izah ediyor:
HİÇ OLMADI Kİ...
"Aynı meydanda çok Newroz izledim, hiçbirinde Türk bayrağı yoktu ve bu ciddi bir şikayet konusu olmamıştı. Türk bayrağının olmamasının vahim bir olaymış gibi sunulması bana dünkü Newroz'un tarihsel öneminden ciddi olarak rahatsızlık duyanların nafile bir gayreti gibi görünüyor."
ZAMAN'IN ÖCALAN MEKTUBUNA BAKIŞI
Öcalan'ın mektubuna Zaman yazarlarından da dikkate değer yorumlar geldi. Biri analiz yazılarıyla öne çıkan Mümtazer Türköne’den, diğeri ise cemaatin sesi olarak görülen Hüseyin Gülerce’den…
Gülerce, Öcalan'ın mektubuna da bunun açıklanması için seçilen ortama da olumlu not veriyor. Diyor ki:
"Dün Diyarbakır meydanında Öcalan’ın, PKK’ya yaptığı “silahları bırakın ve sınır dışına çıkın” çağrısı, sürecin doğru çizgide devam ettiğini gösterdi. Öcalan’ın çağrısındaki üslup, sızdırılan tutanaklardaki üslubuna hiç benzemiyor. Adeta bir balkon konuşması gibi… Bu çağrının, Diyarbakır’da büyük bir kitle önünde yapılması da BDP tabanını ikna etme açısından doğrudur. En zor çağrı, böyle bir bayram havası ile birlikte verilir…"
ÖCALAN'IN GERİ DÖNÜŞÜ YOK
Zaman'ın diğer önemli kalemi Mümtazer Türköne "Yanı başımızda veya dışımızdaki bir ateş değil, evimizin içindeki yangın sönüyor" diyerek giriş yaptığı yazısında, Öcalan'ın mektubunu şöyle yorumluyor:
"Öcalan’ın sözleri, beklentilerin çok üzerindeydi. Geri dönüşü, dönüldüğü zaman açıklaması olmayan sözler bunlar. Bir dönemi kapatıp yeni bir dönemi açarken, eskinin üzerine kilit üzerine kilit vuruluyor. Hiç kimse bu sözleri taktik hesaplara indirgeyemez. PKK köklü bir strateji değişikliğine gidiyor.
Öcalan’ın ağzından iddialı bir adım atıyor. Karşılığının mutlaka verilmesi lazım. Uzanan eli sıkmanızı kimse beklemiyor. Yeter ki size meydan okuyanın bitirdiği kavgayı siz sürdürmeye devam etmeyin.
ŞİMDİ UNUTMALIYIZ
Şimdi sabır ve tahammül zamanı. Kızmadan, sinirlenmeden ne kadar konuşabileceğiz? Ezberlediklerimizden, alıştıklarımızdan ne kadar vazgeçebileceğiz? En çok ihtiyaç duyduğumuz şey ise unutkanlığımız. Bazı şeyleri unutacağız. Bu sözün üzerinde dikkatle düşünelim: Millet olmak, hatırladıklarımız yanında unuttuklarımızdır."
(İnternethaber)